“İstanbul’da Bisiklete Binene Yaratık gibi Bakıyorlar”
Onlar İstanbul’da yaşayan dört arkadaş: Onno Kervers (54)
İstanbul’daki Hollanda Başkonsolosu. Daniel Stork (33)
konsoloslukta kültür ataşesi. Antonio Gil de Carrasco (55)
İstanbul Cervantes Enstitüsü’nde direktör. Grubun dördüncü üyesi ise bizim
“milli damat”, yani geçen yıl Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu
Eşbaşkanlığı’nı bıraktıktan sonra gazeteci Nevin Sungur ile evlenip İstanbul’a
yerleşen Joost Lagendijk. Antonio Gil de Carrasco dışında
herkes Hollandalı; kendi kültürlerini İstanbul’da da yaşamaya kararlılar. Nasıl
mı? Tabii ki bisiklet kullanarak!
Şehrin bu karmaşasına, özellikle de yoğun trafiğe adeta meydan okuyorlar.
Belediye çukurları, agresif taksi şoförleri, sokaklardaki insan seli, “Ne işiniz
var burada?!” diye bağıranlar vız geliyor onlara. Pedala kuvvet, bisikletleriyle
dolaşıyorlar İstanbul sokaklarında. Özellikle de haftasonları buluşup Boğaz’da
turlamayı ya da vapura atlayıp adalara gitmeyi ihmal etmiyorlar. “Biz
Hollandalılar bisikletlerimizden ayrılamayız. Hollanda’dan bisikletlerimizle
birlikte geldik. Bu hafta sonu Karadeniz sahillerine gideceğiz” diyor
Başkonsolos Onno Kervers. İspanyol arkadaşları Antonio Gil de Carrasco’yu da
“kendilerine benzettikleri” bu “Hollanda grubuyla” geçtiğimiz günlerde bir araya
geldik. Joost Lagendijk şehir dışında olduğu için söyleşimize katılamadı. Biz de
İstanbul’un kaotik ortamında yaşadıkları bisiklet maceralarını arkadaşlarından
dinledik...
Bisikletlerinizden bu karmaşık şehirde bile
vazgeçmemişsiniz...
Onno Kervers: Evet. Biz Hollandalılar bisiklete binmeye
bayılırız. Bu bizim ulusal kültürümüz. İstanbul’a görev için gelirken bavulumla
birlikte Hollanda’dan bisikletimi de getirdim. Gerçek bir Hollandalının tek bir
bisikleti olmaz. Gezmek için ayrı, alışveriş için ayrı, yük taşımak için ayrı...
Benim de üç bisikletim var. Ama İstanbul’a sadece bir tanesini getirdim.
Eşiniz de bisiklete binmeyi seviyor mu?
Onno K.: Evet, ama İstanbul’da binmiyor. Korkuyor.
Arkadaşlarımla gezdiğimde beni çok merak ediyor.
Ama İstanbul sokakları da korkulmayacak gibi değil. Trafik, belediye
çukurları...
Onno K.: Başıma henüz bir şey gelmedi. Dikkat ediyorum.
Bisiklet kullanırken mutlaka kaskımı takıyorum ve düşmemeye çalışıyorum. Tabii
ki trafik tehlikeli. Ama biz arkadaşlarla tura çıktığımızda genellikle sakin
yolları ve kalabalığın çok fazla olmadığı sabah saatlerini seçiyoruz. Boğaz’da
geziyoruz. Bazen vapura binip Büyükada’ya gidiyoruz. Adayı birkaç kez turlayıp
geri geliyoruz.
“İstanbul’da bisiklete binmek yarı keyif, yarı korku”
Peki bu şartlarda, stres içinde bisiklete binmenin neresi zevkli ya
da “sağlıklı”?
Onno K.: Biz eğleniyoruz. Nerede olursanız olun, bisikletin
üzerinde olmak insana huzur veriyor. Kendinizi özgür hissediyorsunuz. Bu şehrin
trafiğinde bazen korktuğum oluyor. Ama bu da eğlencenin bir parçası. İstanbul’da
bisiklete binmek yarı keyif, yarı korku. Biraz adrenalin bisiklete binmeyi
aslında daha da zevkli hale gertiriyor.
Daniel Stork: Türkiye’deki en iyi şey, bisikletlerimizi her
yere götürebilmemiz. Mesela bisikletle vapura, trene, metroya bile
binebiliyoruz. Bu konudaki rahatlık güzel.
Daha doğrusu, “Buralarda bisiklet için kural yok”...
Daniel S.: Evet, bazen insanın hayatını kolaylaştırabiliyor.
Özgür oluyorsunuz.
Başınıza komik şeyler geliyor mu İstanbul sokaklarında?
Antonio Gil de Carrasco: Bazen insanlar bir yaratıkmışsın
gibi sana garip garip bakıyorlar. Bazen de “Çok şişkosun, bisikleti zor
kullanırsın, arabaya binsene” diyenler oluyor. Ben de “Zayıflamak için biniyorum
zaten” diyorum.
“Türk kız arkadaşımla bisikletle İstanbul’dan Alaçatı’ya
gittik”
Hiç yolda kaldınız mı? Mesela lastik patladı mı?
Onno K.: Özel ekipmanımı hep yanımda taşırım, bütün tamir
işlerini kendim yaparım. Yolda kalmak sorun değil bu yüzden.
Antonio G.d.C.: Bir keresinde Ortaköy’de lastiğim patladı,
zincir çıktı. Mutsuz ve çaresiz bir şekilde bisikletin başında, boynum bükük
oturuyordum. Bir taksi yanımda durdu, şoför “Üzülme, üzülme” diyerek bir
sandviçle bir muz uzattı bana. Tamir işinden hiç anlamam. Tamir edeyim derken
daha da parçalarım bisikleti.
Daniel S.: Ben de öyleyim. Bu yüzden konsolosun yanından pek
ayrılmayız. Tamir konusunda çok becerikli.
Bu hafta sonu yolculuk ne tarafa doğru?
Daniel S.: Antonio’nun ısrarıyla Sarıyer’den yola çıkıp
bisikletlerimizle Karadeniz sahillerine gideceğiz.
Antonio G.d.C.: Evet, ama önce vasiyetimizi yazacağız!
Kimbilir yolda başımıza neler gelir.
Daniel S.: Daha önce Şile’ye ve Polonezköy’e de gittik.
Oralar çok güzel, yeşillik var. İstanbul’da maalesef yeşillik görmek pek mümkün
değil. Geçtiğimiz yaz büyük bir bisiklet turu yaptım.
Nereye gittiniz?
Daniel S.: Türk kız arkadaşım var. Onunla birlikte
İstanbul’dan Alaçatı’ya gittim. Sahili takip ettik hep. Botlara binip Yunan
adalarına da geçtik. Türkiye’de bisiklete binilebilecek çok güzel yollar var.
“Hollanda’da bakanlar bile işe bisikletle gidiyor”
İstanbul’da her şeye rağmen halinizden memnun
gibisiniz...
Onno K.: Kesinlikle. Bu şehre bayılıyorum. Kendimi evimde
hissediyorum. Orhan Pamuk’u okuduğumda ve Ara Güler’in fotoğraflarına baktığımda
eski İstanbul sanki daha romantikmiş gibi geliyor ama yine de bu şehir çok
güzel. Sorunlarla bir şekilde başaçıkılıyor.
Antonio G.d.C.: Uzun yıllar Ortadoğu’da yaşadım. Mısır,
Lübnan, Suriye, İsrail gibi ülkeleri dolaştım ama İstanbul’dan daha güzel bir
şehir görmedim. Burada yaşadığım için çok mutluyum.
Daniel S.: Bir bisiklet projesi yapmak var aklımızda.
İnsanları İstanbul’da bisiklet kullanmaya özendirmek istiyoruz. Elbette koşullar
çok uygun değil. Bisiklet yolları yok, arabaların size çarpma tehlikesi var, ama
yine de bisiklete binmek imkansız değil.
Onno K.: Geçenlerde Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah
Demircan’la görüştüm. Ona bisiklete bindiğimi söyledim. Çok ilgilendi. Birlikte
Beyoğlu sokaklarında bisiklete binmeye karar verdik. O büyük gün geldiğinde size
haber veririm. Bu tür aktivitelerle insanlar bisiklete yönlendirilebilir.
Ama Türkler nedense arabalarına âşık. O koca ciplerinden ayrılıp
bisiklete binmeleri biraz zor gibi...
Daniel S.: Evet, bisiklete binmek Türklerin gözünde
prestijli, “havalı” bir durum değil. Hollanda’da milletvekilleri, bakanlar bile
işe bisikletleriyle gider. Herkesin bisikleti vardır, bebeklerin bile. Yaklaşık
12 milyon bisiklet var ülkemizde. Biz spor olsun diye de kullanmıyoruz bunu. Bu
bizim bir yerden bir yere gitmek için kullandığımız araç. Başka araçlar pratik
ve mantıklı gelmiyor. Büyük bir arabaya bir insanın ihtiyacı
yok.