İktisadi Araştırmalar Vakfı, uzun zamandır üzerinde çalıştığı "İstanbul'a Göçün Yönetimi" seminerini gerçekleştirdi. Seminerin açış konuşmaları, Vakıf Başkanı Prof.Dr.Orhan Dikmen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş, İstanbul Valisi Muammer Güler ve Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından yapıldı.
İstanbul'a göç konusunda ilginç istatistikler var:
- Her 4 dakikada bir kişi, İstanbul'a göç ediyor.
- Paris ve Londra'ya 60 yılda olan göç, İstanbul'da 2 yılda gerçekleşiyor.
- İstanbul'un nüfusu her gün 800 kişi artıyor.
- Trafiğe her gün 600 yeni araç giriyor.
Orhan Dikmen konuşmasında, güvenlik sorununa değindi. Önümüzdeki 15 yıl içinde 20 milyonu bulacak olan nüfusuyla İstanbul'un artık yönetilemez hale geleceğini söyledi. İstanbul'un özel bir statüye kavuşturulmasını, gerekirse, ilçe sayısının artırılmasını önerdi. Bedrettin Dalan'ın İstanbul'da alınacak tüm vergilerin yükseltilmesi gerektiğini söylediğini, bunun uygulamasının zor olacağını ama "oturma vergisi" alınması yoluna gidilmesinin uygun olacağını dile getirdi.
'Diğer yöreler kalkındırılmalı' Kadir Topbaş, İstanbul'a 50 yılda 12 milyon kişinin yerleştiğini, şehrin tarım alanlarının tamamının yok olduğunu, su havzalarının da tehdit altında bulunduğunu, İstanbul'un sanayi kenti olmaktan çıkarılması gerektiğini, böylece işçi göçünün önüne geçileceğini anlattı.
Muammer Güler, "Göç önlenmeli diyoruz ama bugünkü İstanbul'u da göç yaratmıştır" diyerek sözlerine başladı. İstanbul'un alt yapı yatırımlarının bitirilmesi gerektiğini, mahalle bekçileri yerine teknik bekçilik hizmeti getirilmesi gerektiğini, sorunun sadece belediyelerin değil, sivil toplum örgütlerinin ve siyasetçilerin de olduğunu söyledi.
Tayyip Erdoğan, İstanbul'a göçün, sadece İstanbul'un değil tüm ülkenin sorunu sayılması gerektiğini, İstanbul'un tarihi ve doğal güzelliğiyle korunması gereken bir şehir olduğunu, ancak, göçün sebeplerinin iyi belirlenerek, tedbirlerin buna göre alınması gerektiğini, göç sorununun ekonomik ve sosyal sorunlardan ayrı düşünülemeyeceğini, ülkenin diğer yöre ve bölgelerinin kalkındırılması sayesinde göçün durabileceğini anlattı.
Kendi haline bırakılamaz 1994'te "İstanbul'a giriş vizeli olsun" dediğini, o dönemde "Seyahat hürriyeti kısıtlanamaz" diye haksız yere eleştirildiğini, 1994'ten beri İstanbul'a kaçak yapı yapılmasına müsamaha gösterilmediğini, yapılanın da yıkıldığını, bu konuda oy amacıyla hareket etmediklerini, boğazdaki çarpık yapılaşmanın da gecekondulardan farklı olmadığını, tüm şehirlerde imar seferberliği başlattıklarını, İstanbul Belediyesi'nin memleketine göç etmek isteyenlere taşınma parası vermeye başladığını söyledi ve "İnsanların şehirler üzerinde olduğu kadar, şehirlerin de insanlar üzerinde hakları vardır" dedi.
Başbakan'ın söylediklerine katılmamak elde değil. Dünyada sınırları içinde iki kıtanın yer aldığı tek şehir olan, imparatorluklara başkentlik yapmış İstanbul'un kendi haline bırakılması düşünülemez.