Radi Dikici’nin araştırmalarını yazısında aktaran Hıncal Uluç, “Şu ana kadar hiç yazılmamış bir konuyu okurlarımıza sunacağız. 1056 yılına kadar gömülen imparatorların ve imparatoriçelerin mezarları..” dedi.
Fatih Camisinin olduğu bölgedeki mezarların krokilerini de yayınlayan Uluç, İstanbul fethine ilişkin de önemli bilgiler verdi.
İşte Hıncal Uluç’un o yazısı:
"İstanbul tarih açısından bir mücevher. Yazmakla biteceğini zannetmiyorum" diyor Üstat Radi Dikici.. "Şu ana kadar hiç yazılmamış bir konuyu okurlarımıza sunacağız. 1056 yılına kadar gömülen imparatorların ve imparatoriçelerin mezarları..
Okurlarımız, yürüdükleri yerlerin altında imparator ve imparatoriçe mezarları olduğunu öğrenince şaşıracaklardır, sanırım."
Söz Bizans araştırmacısı, yazar Radi Dikici'de..
***
İmparator Büyük Konstantin Roma İmparatorluğu'nun başkentini İzmit'ten (Nikomedia), Byzantium'a taşımaya karar verince 326-330 yılları arasında büyük bir imar hareketine girişir ve imparatorluğun eski başkenti Roma'dan daha görkemli bir şehir yaratır.
11 Mayıs 330 Pazartesi günü yapılan büyük bir törenle şehrin yeni adını bizzat kendi açıklar:
Yeni Roma (Nouvo Roma).
Ancak bu isim çok tutmaz, onun yerine şehir, önce Kontantinapolis ve daha sonra Konstantinople, Osmanlı döneminde Konstantiniyye ve de en sonunda da İstanbul olarak adlandırılır.
Konstantin 325 yılında İmparatorluğun resmi dinini Hıristiyanlık olarak ilan ettikten sonra 330 yılına kadar üç kilisenin yapımına öncelik verir. Bunlar Ayasofya, Aya İrini ve Kutsal Havariler Kilisesi'dir.
Ayasofya zamanında tamamlanamaz ama Kutsal Havariler'in büyük bölümü ile Aya İrini 330 yılına yetişir.
İmparator Konstantin için Kutsal Havariler Kilisesi'nin özel bir önemi vardır.
İnşaat sırasında, kiliseye, güney cephesinin sol tarafından girişi olmak üzere ana caddeye doğru uzanan oldukça büyük bir bölüm ekler. İçine 13 mezar için yer hazırlatır. Ortada kendisi yatacak, sağına ve soluna 6 ve 6 olmak üzere İsa'nın 12 havarisinin kemikleri daha doğrusu onlardan kalan kutsal parçalar konulacaktır.
Böylece kendisi de 13. Havari olarak onlar arasında yer almış olacaktır.
Amacı dünyanın en kutsal değerlerini bir araya getirerek eşi bulunmaz bir kilise yaratmaktır. Ancak, havarilerden St Andrew'un ve ayrıca Luke ve Timothy'nin parçalarını getirmek mümkün olur. Buna karşı 330'dan 1056 yılına kadar, tam 16 imparator, bunlar arasında Büyük Konstantin de vardır, 17 imparatoriçe buraya gömülür.
Kilisenin inşaatının tamamlanmasından iki ay sonra, İsa'nın çarmıha gerildiği haçı bulan annesi Helena 80 yaşında iken ölür. İlk gömülen de o olur. (Helena'nın Roma'da gömülü olduğu ve lahdinin Vatikan Müzesinde bulunduğuna dair kayıt vardır ama doğru değildir.) Kutsal Havariler Kilisesi'nin diğer bir özelliği yine Konstantin tarafından yaptırılan o zamanki adıyla Mese olan geniş bir bulvar üzerinde olmasıdır.
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'un Fethi sırasında, ordusuna bütün Konstantinople'un güzelliklerini bahşettiğini açıklar. Bunun anlamı, o zamanın kurallarına göre üç gün süreyle, fetih sonrası ordunun şehri yağmalamasıdır. 29 Mayıs 1453 Salı günü erken saatlerde Konstantinople fethedilir. Yaklaşık 50 bin kişi, bunlar arasında her milletten sırf bu yağma için orduya katılmış başıbozuklar dahil, akın akın şehre giren herkes Kutsal Havariler Kilisesi'nin önünden geçen bulvarı kullanmak zorundadırlar.
Padişah Kutsal Havariler Kilisesi'nin yağmalanmasını yasakladığı için, hiç kimse hiçbir surette kiliseye dokunmaya cesaret edemez.
Aynı gün öğleden sonra şehre giren II. Mehmed, fetih gününden itibaren Konstantinople'da sadece 17 gün kalır ama ilk işi harabe halinde olan imparatorluk sarayını (Büyük Saray), Tekfur Sarayı'nı ve belirli bölümleri çökmüş Kutsal Havariler Kilisesi'ni gezmek olur.
Aradan tam on yıl geçince, 1463 yılı geldiğinde Fatih, külliyesi ile birlikte cami yaptırmaya karar verir. Bunun için de Kutsal Havariler Kilisesi'nin bulunduğu yerin en uygun olduğunu görür.
Önce kilise yıkılır ondan sonra inşaat başlar.
Fatih'in imparator ve imparatoriçe mezarlarının olduğu yeri görmemiş olması mümkün değildir.
Üzerine bir cami ve külliyesini koymaktan kaçınması ve o alanı boş bırakması kadar doğal bir şey olamaz.
Cami, mezarların olduğu bölümün yaklaşık 20 metre kadar gerisine inşa edilir. Cami ile külliyelerin arası, yani bugün bir kısmı taşlarla ve çimle kaplı alan boş bırakılır.
Gözlemlerimize göre mezarlar işte bu alanın altındadır. Unutmayalım fetihten bu yana geçen 562 yıl geçmiş ve bu süre içinde, o güne göre İstanbul tam 7 metre daha yükselmiştir. Bugün imparator ve imparatoriçe mezarları, (krokide gösterilmiştir) toprağın 7 metre altında bulunmaktadır. rdikici@demma.com
1-Vasily Sergeevich Smirnov'un ( 1858- 1890) "İmparatoriçe, Kutsal Havariler Kilisesi'nde atalarının mezarlarını ziyaret ediyor" adlı tablosu.. Bu resimde Kutsal Havariler Kilisesi'nin altındaki mezarları da görebiliyoruz.
2-Fatih Camisi'nin yukarıdan görünüşü
3-Fatih Camisi'nin önünde Kutsal Havariler Kilisesi ve kilisenin altında olan ve altında kırmızı ile taranmış alan imparator ve imparatoriçelerin mezar yerlerini gösteren kroki.