Denizlili Hakan Kurt'un (36) fotoğraf merakı lise yıllarında
başlar. Sıra arkadaşıyla beraber hayaller kurar, cep harçlığıyla aldığı filmli
makineyle önüne geleni fotoğraflar. Lise biter, artık üniversitelidir.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Felsefe Öğretmenliği'ni kazanan
Kurt, oralarda da makineyi elinden bırakmaz. Belediyenin fotoğrafçılığını yapar,
küçük sergiler açıp valilik için fotoğraf sunumları hazırlar. Van'da bir süre
öğretmenlik yaptıktan sonra 2006 yılında tayini İstanbul'a çıkar. Sanatçılara
ilham veren büyüleyici şehir, bu kez onun rüyalarını süsler. Sıra arkadaşı
Emin'in şu cümleleri onu yeni bir arayışa iter: "Beğendiğimiz bir sokağı
kapatmalıyız. Kiralayacağımız vince çıkıp sokağı boydan boya fotoğraflamalıyız.
Farklı bir şey yapmalıyız, farklı..."
Uçak, jet, helikopter derken Hakan Bey'in aklına minareler gelir.
Minarelerden İstanbul'u fotoğraflamak... Bu fikri arkadaşıyla
paylaşır, destek görür, kısa bir süre sonra soluğu Diyanet'te
alır. İzin işlerini hallettikten sonra ilk çekim yeri olarak Sokullu
Mehmet Paşa Camii'ni seçer. Boynunda makinesi yollara düşer. Minareye
çıkacağını duyan cami cemaati şaşırır, izin kâğıdını gösterip yetkililerden
yardımcı olmalarını ister. Çantasını sırtlar, uzun ince yolda ilerlemeye başlar.
Neler hissettiğini kendisinden dinliyoruz: İlk önce minareye çıkış yok dediler.
Kapıyı bulduk, kilidi kayıpmış. Cami içindeki girişin önüne de imam odası
yapılmış. Bir delik bulup girdim. Minare çok dar, heyecanlıydım. Döne döne
yukarı çıktık, başım döndü. Merdivenler bitmek bilmedi. Aşağı güllük
gülistanlıktı ama deliklerden nasıl soğuk giriyordu, anlatamam. Bir ara minare
sallanıyor sandım. Sonunda çıktım ve artık başka bir diyardaydım... Haliç ve
Süleymaniye manzarası mükemmeldi. Mükemmel...
Hayalleri için önemli bir adım atan fotoğrafçı, hemen minareden iner, diğer
camilere koşar. İlk gün Yavuz Selim Camii'nden Fener Rum
Patrikhanesi-Eyüp ve Fatih sokaklarını, Şehzade Paşa Camii'nden
su kemerleri ve çevresini çeker. Sonrasında havanın güzel olduğu zamanlarda
haritadan belirlediği camileri sırayla ziyaret eder. 2010 yılında projeye
başlayan Kurt, 4-5 ayda 40 caminin minaresine çıkar.
En güzel manzara Süleymaniye'de
Bağcılar Lisesi'nde felsefe öğretmenliği yapan Kurt, en çok Ramazan'da
çalıştığını söylüyor. Yazın niyetli olmak zor, niyetliyken daracık bir minareye
çıkmak daha zor. 'Minarede oruç açtınız mı?' diye soruyoruz. Gülümseyerek cevap
veriyor: Açmadım, ama olabilirdi. İnsan çıkınca inmek istemiyor. Bütün
fotoğraflarımı gündüz çektim. İşimden dolayı Anadolu yakasına geçemedim.
Akşamları izin almak sıkıntılı, yanında bir görevli olmalı. İzin alırken hangi
dakikalar arasında çıkacağını bile yazıyorsun.
Yılmaz Kurt, son fotoğrafını Süleymaniye Camii'nden çekmiş.
Hem de tadilatta olduğu dönemde, bayramdan birkaç gün önce. En güzel manzaranın
oradan göründüğünü, en güzel fotoğrafını o gün çektiğini aktarıyor. Güzellikleri
ballandıra ballandıra anlatıyor. İstanbul'un en güzel mekânında iki saat kalan
birinin anlatacak çok şeyinin olması gayet normal.
En dar minare Mahmut Paşa'da
Kurt'un elinde minarelerden çekilmiş 5 bin fotoğraf bulunuyor. Video
kayıtları çok kaliteli olmadığı için onlardan bahsetmek istemiyor.
Arkadaşlarının kıskandığını ve birçoğunun kendisiyle minareye çıkmak istediğini
dile getiriyor. Peki, bir minarede kaç basamak var? 110-180 arasında değişiyor.
En yüksek minare Süleymaniye Camii'ne ait: 230 basamak. Bir minare ortalama
30-40 metre yüksekliğinde. 8-10 dakikada çıkmak mümkün. En dar minarenin Mahmut
Paşa Camii'nde olduğunu söyleyen fotoğrafçıya göre Boğaz, en güzel Cihangir
Camii'nin minaresinden izlenir. Sadece Ortaköy Camii'nde fotoğraf çekemeyen
fotoğrafçı nedenini şöyle açıklıyor: "Cami imamı başbakan'dan izinli geleni bile
minareye çıkarmaz, dediler. Gittim, aynen öyle oldu. Al anahtarı, cami senin
olsun ama bunu benden isteme, dedi. Meğer korkuluklarda kırık varmış, müezzinin
biri ölüm tehlikesi atlatmış. Üstelemedim. Diğer kubbelerden çektim."
Dijital çıktı mertlik bozuldu
1992 yılında fotoğraf makinesini eline alan Yılmaz Kurt, dijital makine
çıkana kadar 5-6 bin fotoğraf çekmiş. 2000 yılından sonra hemen her yıl bir
makine değiştirmiş. "Dijital makine çıktı mertlik bozuldu. Makineyi aldığım yıl
20 bin fotoğraf çektim." diyor. Öğrencilerinin de fotoğraf çekmesi için çaba
sarf eden Kurt, Minareden İstanbul adlı sergisini nisanda Yazarlar Birliği
Kültür Merkezi ve Beyoğlu Öğretmenevi'nde açacak. Bağcılar Damla Eğitimciler
Derneği sponsorluğundaki sergide 40 minareden çekilen 41 fotoğraf yer alacak. www.minaredenistanbul.com