Prof. Dr. Vahdettin Engin tarafından hazırlanan, İstanbul Ticaret Odasının prestij
yayınları arasında yayınlanan ''İstanbul'un Atlı ve Elektrikli
Tramvayları'' adlı kitapta, İstanbul için her zaman hayati önem taşıyan
bir ulaşım aracı olarak tramvayın kente ilk kez ''atlı'' olarak
gelişinden, ''elektrikli''ye dönüşene kadar verdiği hizmetin hikayesi
anlatılıyor.
Kitapta, tramvaylarla gelen ve İstanbul'a özel oluşan sosyal hayatın yanı
sıra gazetecilerin tramvay yolculuklarını aktardıkları yazılar, ''tramvay gibi''
deyimler, gece yarısı tramvaylarının maceraları ve döneme ait resimler yer
alıyor.
Kitaba göre Fransız mühendis Arnodin, 1900 yılında İstanbul'u çepeçevre
saran, bugün olduğu gibi, iki köprü aracılığıyla Boğaz'dan geçiş yapan, entegre
bir raylı sistem önerisinde bulundu. Bostancı'dan Kandilli'ye, buradan da
Rumelihisarı'na geçilecekti ve bunun için ''Hamidiye'' adıyla bir boğaz köprüsü
yapılacaktı.
Raylı sistemde demiryolu Rumelihisarı'ndan çevre yolu oluşturacak şekilde
Bakırköy'e uzanacaktı. Bakırköy ve Sirkeci arasında var olan hat da sisteme
entegre edilecekti. Sirkeci'den Üsküdar'a ikinci bir köprüyle geçilecekti. 1900
yılında 800 bin nüfuslu İstanbul için proje bedeli çok yüksek geldiği için bu
projeden vazgeçildi.
İlk atlı tramvay 142 yıl önce sefere çıktı
Kitaba göre Konstantin Karapano Efendi, bundan 142 yıl önce 1869 yılında ilk
atlı tramvay hattı için izin aldı. İzinden 10 gün sonra 30 Ağustos tarihinde
mukavele yapılarak, imtiyazın süresi 40 sene olarak belirlendi. 1870 yılında
İstanbul Tramvay adlı şirket kuruldu. Şirketin sermayesi 400 bin Osmanlı lirası
idi.
Atlı tramvayın ilk hattı, Azapkapı-Beşiktaş arasında 1871 yılının Haziran
ayında tamamlandı. Tramvay, bir aylık başarılı bir deneme seferinden sonra
hizmete girdi. Viyana'ya ısmarlanan vagonları güçlü Macar atları çekiyordu.
Sabah 06.30, akşam 19.20 saatleri arasında, her iki yöne 20 dakikada bir
sefer yapan bu hattan hemen sonra Eminönü-Aksaray hattı devreye alındı. Daha
yoğun olan bu hatta 10 dakikada bir sefer yapılıyordu.
Birinci mevki sarı, ikinci mevki yeşildi
Anadolu yakasında işleyen tramvaylar birinci ve ikinci sınıf olarak
ayrılıyordu. Birinci mevki tramvaylar sarı, ikinci mevkiler de yeşildi. Her
hattın da kendine göre bir rengi vardı. Yolcular uzaktan gördükleri tabela
rengine göre tramvayların hangi hat aracı olduğunu anlayabiliyordu.
Foto:
AA
Tramvay-vapur rekabeti ucuzluk getirdi
Tramvay İstanbul halkı arasında çok rağbet görmeye başlayınca,
Kabataş-Ortaköy-Beşiktaş hattında yolcu kaybeden Şirket-i Hayriye İdaresi bilet
fiyatlarını ucuzlattı.
Ayrıca bu hatta kullanmak üzere İngiltere'ye 6 yeni vapur ısmarladı. Bu
rekabetten Eminönü tarafındaki arabacılar da etkilendi. O dönemde kullanılan ve
yine atların çektiği küçük taşıma araçları omnibüsler de arabacı esnafının işine
sekte vurdu. Arabacılar da fiyatlarını indirdi.
Sultan Abdülaziz tramvay idaresine tazminat ödedi
Kitaba göre fiyatlarından olmasa da tramvaylardan şikayet edenler arasında
Sultan Abdülaziz de bulunuyordu. Çırağan Sarayı'nda kalırken Beşiktaş'tan
Ortaköy'e giden tramvayların çıkardığı gürültü padişahı rahatsız edince, saray
muhafızları tramvayların Beşiktaş'ı geçmelerini engelledi. Tramvay'ın
Beşiktaş'tan ileri gidememesi nedeniyle günlük yolcu sayısı hatırı sayılır
derecede azalmaya başlayınca, Tramvay İdaresi saraydan tazminat istedi.
Sultan Abdülaziz, izin vermediği gün ve saatler için kaybedilen yolcu
sayısının çıkarılmasını emretti. Saray, bu yolcu sayısı üzerinden Tramvay
İdaresi'ne tazminat ödedi.
''Asılma, depoya gider'' deyimi...''
Kitapta, bugün İstiklal Caddesi'ndeki Nostaljik Tramvay'da olduğu gibi o
dönemde de tramvaylara asılarak seyahat eden yolcuların olduğu bilgisi yer
alıyor.
Römork bağlamaya yarayan, bir ayağın rahatça sığabileceği çıkıntılara basıp,
kablo çıkışlarına tutunup gitmenin, bugün olduğu gibi o zaman da gençler
arasında yaygın olduğu görülüyor.
Bazen heyecan, bazen eğlenmek, bazen de parasız yolculuk edebilmek için
tramvayların arkasına asılarak giden gençleri vatmanın ''Asılma, depoya gider''
şeklinde uyardığı belirtilen kitapta, tramvaya son seferinden sonra ''Depoya
gider'' levhasının asıldığı kaydedildi. Kitapta, bu deyimin bugün de
kullanıldığına işaret edildi.
İTO Başkanı Yalçıntaş
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş, kitaba ilişkin yaptığı
değerlendirmede, İstanbul tramvayları hakkında ilk ve tek olan bu kapsamlı
araştırmanın Osmanlı arşiv kaynaklarından ve dönemin gazetelerinden de
yararlanılarak hazırlandığını belirtti.
Avrupa'dan kısa bir süre sonra Osmanlı'nın da hayatına giren tramvayların
neredeyse bir asır boyunca İstanbullular'ı taşıdığına işaret eden Yalçıntaş,
şunları kaydetti:
''Metroya ve tramvaya sahiplik konusunda dünya ülkeleri arasında ilk
sıralarda yer alan İstanbul'da tramvay, sosyal hayatın tam ortasında çok önemli
bir rol oynadı. 1961 yılında son bulan tramvay seferlerinden sonra giderek artan
nüfusunun neden olduğu ciddi ulaşım sorunlarıyla başa çıkamayan İstanbul'da,
1990 yılında tramvay tekrar şehir hayatına sokuldu. İTO camiası olarak sosyal
sorumluluk projesi kabul ettiğimiz bu tür çalışmaları yayınlamaktan büyük gurur
duyuyoruz'' diye konuştu.