Son büyük depremlerde en büyük yıkımın sıvılaşma özelliği gösteren zeminlerde meydana gelmesi üzerine gözler, akarsuların sürüklediği kumlu topraklardan oluşan dere yataklarına çevrildi. Olası Marmara depreminden etkilenecek İstanbul'da bulunan çok sayıda dere yatağı ile ilgili ise İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Zemin Mekaniği Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Dalğıç'tan dikkat çeken uyarılar geldi.
DHA’da yer alan habere göre; yüksek konutların yer aldığı; Küçükçekmece, Bağcılar ve Bahçelievler'den geçerek, Bakırköy'den Marmara Denizi'ne dökülen Ayamama Deresi'ni örnek gösteren Dalgıç, yapılaşmanın bulunduğu dere çevresindeki alanlarda deprem riskinin daha yüksek olduğunu söyledi. Ayamama Deresi çevresindeki zeminin alüvyon özelliği taşıdığını belirten Dalğıç, kuzeyde az olan alüvyonun güneye doğru arttığını, Marmara Denizi'ne yaklaştıkça 30 metre alüvyonun olduğunu açıkladı.
Prof. Dr. Süleyman Dalğıç, Başakşehir'den güneye doğru alüvyon miktarının 30 metrenin üzerine kadar çıktığını belirterek, “Ayamama Deresi üzerindeki ekspres yolu daha önceki dönemlerde dere akar kodunun altında yapılmış. Sonraki yıllarda yol bir buçuk metre yükseltilerek Ayamama Deresi bugünkü haline gelmiş. Deprem ve sel bir anlamda ilişkili. Alüvyon, dere yatakları dediğimiz yerlerde bulunmaktadır. Dolayısıyla deprem anında bu yumuşak zeminlerin bulunduğu alanlar ciddi zarar görecektir. Ayamama Deresi'nin şöyle bir özelliği var; dere kuzeyden güneye doğru akıyor. Alüvyon kuzeyde az ama güneye doğru, Marmara Denizi'ne doğru yaklaştıkça yaklaşık 30 metre gevşek veya yumuşak özellikte bir zemin özelliğine sahip. Bunların üzerindeki yapıların tehlike anında zarar görmesi mümkün. Ayamama Deresi'nin kuzey tarafları Başakşehir-İkitelli civarları sağlam kaya ama daha sonraki aşamada dere güneye doğru geldikçe alüvyon kalınlığı artıyor. Özellikle Atatürk Havalimanı'ndan sonra denize doğru ulaşan kesimlerde alüvyon kalınlığı artıyor. 30 metrenin üzerine çıkıyor. Dolayısıyla burada deprem anında ciddi tehlike var diyebiliriz.” dedi.
"Dere Yataklarının Bulunduğu Kesimler Deprem Anında Yüksek Risk İçeriyor"
Prof. Dr. Süleyman Dalğıç, “Alüvyonların yayılımını şöyle de anlayabiliriz. Dere yataklarının oluşturduğu kum, çakıl, kil, gibi çökeller var eğer bunları vadi yataklarında görürsek demek ki taşkın buralara kadar çıkmış. Dolayısıyla bu alanların dışına yapıları yapmamız gerek. Bu basit bir kural ama maalesef son yıllarda çok göz ardı ediyoruz. Dereleri dar kutu menfezlerin içerisine alıyoruz. Taşkın alanlarını dikkate almıyoruz. Bu durumda hem sel hem de deprem anında yapıların ciddi zarar görmesine neden olacaktır. Dere yataklarının bulunduğu kesimler biraz önce de söylediğim gibi depremsellik anında yüksek risk içeren yerlerdir. Buralara belediyelerin çok dikkat etmesi gerekiyor.” diye konuştu.
"Yüzde 100'ü yapılaşmaya açılmış durumda"
Belediyelerin kentsel dönüşüme Ayamama Deresi üzerinden başlaması gerektiğini belirten Prof. Dr. Süleyman Dalğıç sözlerine şöyle devam etti: “Risk Atatürk Havalimanı'ndan başlar, denize döküldüğü yere kadar devam eder, çünkü burada alüvyon kalınlığı artmış durumdadır. Alüvyon içerisinde de yumuşak kil tabakaları vardır. Bu depremselliği büyüten bir zemin özelliğidir. Bu alanlara çok ciddi şekilde dikkat edilmesi gerek. 1982 yılında hava fotoğraflarına bakıldığında bu alanlarda yapılaşmanın çok olmadığını görüyoruz. 2009 yılında yüzde 70 civarında şu an ise yüzde 100'ü yapılaşmaya açılmış durumda. Belediyeler kentsel dönüşüme buradan başlamalı."