İstanbul'daki hızlı nüfus artışı, şehrin oksijen ve su deposu kuzey ormanlarını tehdit ediyor. Kuzey ormanları sorumluluk alanı içinde bulunan İstanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun üyesi Prof. Dr. Mete Tapan, batı-doğu istikametinde Tekirdağ ve Gebze'ye ulaşan kentin, kuzey ormanlarına doğru genişlememesi için nüfusunun kontrol altında tutulması gerektiğini söyledi. Tapan, "Zaten bütün kavga bu yüzden. Oralarda arsa sahipleri var, çağdaş yöntemlerle birtakım şeyler yapmaya çalışıyorlar. Ama bunun da bir plan dahilinde olmasını istiyoruz" dedi.
'Nâzım plansız olmaz'
İstanbul ve Türkiye'nin çeşitli illerinde, yaklaşık 20 yıldır koruma kurulu üyeliği yapan Tapan, kentte doğayı ve kültür varlıklarını korumak için koruma kurullarının ve sit alanlarının yeni-den yapılandırılması, imar ihtisas mahkemelerinin kurulması ve 1/50 binlik şehir nâzım planlarının geçerli hale getirilmesi gerektiğini söyledi. Mevcut yapılanmayla koruma kurullarının kentin sorunlarına yetişemediğini kaydeden Tapan, bazı bölgelerin sitten çıkarılması ve bazı bölgelerin ise site sokulması gereğine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Baktığınızda doğa açısından muhteşem yerler, ama sit değil. Örneğin Şile ve Ömerli civarında, peyzajı korunması gereken olağanüstü yerler var ama, koruma altında değil. Ayrıca su ve orman havzası olduğu halde kent olmuş yerler var. Dünya literatürüne soktuğumuz, yasal olmayan yollarla yapılmış bir kent parçası olan Sultanbeyli var. İstanbul'da sit düzenlemesi yapılması lazım."
İki tehlike: Göç ve nüfus
Bütün finans ve istihdam merkezlerinin İstanbul'da kurulmasının büyük tehlike olan göçü ve nüfus artışını körüklediğini belirten Tapan, şöyle devam etti: "İstanbul, doğu-batı doğrultusunda 180 kilometredir. Güney-kuzey ekseninde güneyden 15 kilometre yukarısı, kentin su ve oksijen kaynağı olan orman arazisidir ve inşaat yapılması yasalar gereği mümkün değil. Kent bu yüzden doğu-batı istikametinde büyüyordu ama, bu doğrultuda genişleyecek yeri kalmadı. Batıda Tekirdağ, doğuda Gebze'ye ulaşıldı. Bu defa kuzeyi zorluyor, ama orası kapalı. Kuzeyinde yer yok zaten, barajlar, su havzaları ve orman arazileri var. Onları da yok farz edersen, o zaman kent büyür. Bütün mesele bu, zaten bütün kavga da bu yüzden. 2 No'lu kurul, bu yüzden şimdi bu kadar önemli. Oralarda arsa sahipleri var. Onları da hiçbir zaman suçlamıyorum. Çağdaş yöntemlerle birtakım şeyler yapmaya çalışıyorlar. Ama bunun da bir program ve plan dahilinde olmasını istiyoruz. Birikmiş dosyalara ve gelen planlara bakacağız. İstanbul'un artık daha fazla gelişmesini unutmamız, nüfus artışını durdurmamız gerek."
3 bin yıllık tarihine rağmen, İstanbul'un hâlâ plansız gelişmesinin yarattığı sıkıntıları olduğunu ifade eden Tapan, kentin kaderine terk edildiğini söyledi: "Tarihi yarımadanın 1/1000'lik planı mimarlar odasının itirazıyla iptal edildi ve burası 10 senedir plansız. Son derece yanlış ama bu yüzden belediye ve kurul, parsel bazında parça parça karar vermek zorunda kalıyor. Koruma amaçlı imar planı adalarda da yok, bu nedenle adalarda feci şekilde inşaat gelişti. İptal edildiğinden, İstanbul'un 1/50 binlik nâzım planı da yok. Kent kaderine bırakıldı, tesadüfi gelişiyor. Kentin hangi yıllarda, nasıl ve hangi istikamette gelişmesi gerektiği hiç dikkate alınmadı. Bu İstanbul'un kaderi olmamalı."
'3. Köprü incelenmeli'
Artan nüfusun kent ekonomisini tehdit ettiğini belirten Tapan, "Kent büyüyor ama, kaldırabileceği kent ekonomisi sınırlı. Plan sadece, fiziksel olarak binaları ve yeşil alanları nasıl kuracağınız, anlamına gelmez. Kentin bütünsellik içinde olması gereken ekonomi, ulaşım, imar planları parça parça. O planı hiç geliştiremedik."
Tapan, yapımı düşünülen 3. Boğaz köprüsünün çevreyollarının 2 No'lu kurul sorumluluğundan geçtiğini hatırlatarak şunları söyledi: "3. köprünün bağlantı yolları, 2 No'lu kurul bölgesinden geçiyor. Bağlantı yolları bize gelecek ve projeyi inceleyeceğiz. Yolların ne kadarı bizim sit bölgesinden geçiyor, bakacağız. Burada kentin oksijen ve su melesi var. Onun yaptığı mahsurları, zararları nelerdir objektif olarak tartışmak lazım. Zararı kanıtlamamız lazım."