İstanbul 4.5 Derece Daha Isınacak



Bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü... Sera gazı salınımı çevre için en hayati sorun. Bu sorunun çözümü için dünya çapında kurulan koalisyonda ABD’nin yarattığı çatlak, karbon endişesini daha da derinleştirdi.

‘Akdeniz’e evriliyor’

Milliyet'ten Burak Dursun'un haberine göre, ABD’nin Paris İklim Antlaşması’ndan çekilmesinin dünya için tehlikeli bir durum olduğunu söyleyen İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü İklim ve Deniz Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Lütfi Şen, “Projeksiyonlar, gelecekte sıcaklıkların her yerde artacağını, yağışların ise ülkenin güney yarısında önemli oranlarda azalacağını göstermektedir. Gelecekte ne kadar sera gazının atmosfere salınacağı, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere bütün ülkelerin politikalarına bağlıdır. Ülkeler, şehirler, ilçeler ve beldeler, uygulayacakları azaltım politikalarıyla sera gazı emisyonlarını düşürebilir, uyum politikaları ile iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini kendileri açısından azaltabilirler” dedi.

Türkiye’nin iklim değişikliği açısından riskli bir bölgede yer aldığını kaydeden Şen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) için hazırladığı ‘İstanbul İklim Senaryosu’nu Milliyet’le paylaştı. Prof. Dr. Şen’in İBB iştiraki İSTAÇ’a sunduğu raporundan çarpıcı noktalar şöyle:

- İklim değişikliğinin İstanbul’da yıllık en fazla 4.5 derece sıcaklık artışına neden olması beklenmekte.

- Küresel ısınma kentleşme kaynaklı sıcaklık artışına yıllık 1-2 derece etki edecek.

- İklim değişkiliğinin; yaz sıcaklık artışının daha fazla olmasına, sıcak tarafta ekstrem olayların artmasına, sıcaklıkların sıfır derecenin altına neredeyse hiç düşmemesine, yaz yağışlarının en fazla yüzde 30 oranında azalmasına, buharlaşma-terlemenin artmasına ve kurak dönemin 23 gün (en fazla) uzamasına ve ısınmayla iklimin tipik Akdeniz iklimine doğru evrilmesine neden olması beklenmekte.

Kalp-damar hastalıkları

Şen, iklim değişikliğinin İstanbul’a yönelik olumsuz yansımalarını da şöyle paylaştı: “Yaz yağışlarındaki düşüş ve buharlaşma-terlemedeki artış su kaynaklarında azalmaya yol açacaktır. Su kaynaklarındaki azalma kuraklık gibi ekstrem olaylara kırılganlığı artıracaktır. Ekstrem sıcaklık olaylarındaki artış yaşlılar, çocuklar ve kalp-damar hastalıkları olanlar için tehdit oluşturacaktır. Yaz soğutma ihtiyacı artacaktır. Yıllık bazda toplam enerji talebi artacaktır. Sıcaklık artışı yangın riskini artıracaktır. Ekosistem servisleri sıcaklık artışlarından olumsuz etkilenecektir. Sıcaklık artışı ve kurak dönemin uzaması yeşil alanların bakım maliyetini artıracaktır. Değişiklikten plansız yapılaşmanın olduğu yerlerdekiler etkilenecektir.”

Ulaşım daha az aksayacak

Rapordaki olumlu yansımalar ise şöyle: “Bu ve diğer değişikliklerin İstanbul’da olumlu ve olumsuz yansımaları olacaktır. Bunlardan bazıları ise şöyle: Akdeniz iklimi özelliklerinin artması, insanları ve turizmi pozitif etkileyecektir. Sıcaklıkların artması kış mevsiminde kar ile mücadele faaliyetlerini azaltacaktır. Buzlu ve donlu günlerin azalması tuzlama faaliyetlerini ve kent içi ulaşımda yaşanan problemleri azaltacaktır. Sıcaklık artışının kar ve sis olaylarını azaltması kara, deniz ve hava ulaşımındaki aksamaları azaltacaktır.”

‘Kayıtsız kalınmamalı’

“Ülkemizde gelişen temiz enerji ekonomisinin 3.3 milyon ABD vatandaşından fazlasına istihdam sağladığını unutmamalıyız”  diyen WWF-ABD’nin Genel Müdürü Carter Roberts, “Bu sayı, fosil yakıt sektöründeki iş imkânının tamamından fazla. Dolayısıyla ekonomik refah ve insanlarımız için daha güvenli bir gelecek arasında seçim yapmak zorunda değiliz” dedi.

ABD’de her 10 kişiden 7’sinin Paris Anlaşması’nı desteklediğinin altını çizen WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli ise “İklim süreci yalnızca liderlerin ya da ülkelerin tek taraflı kararlarının yönlendirdiği bir alan değil. Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmak için başka yollar da var. AB ve Çin, Paris Anlaşması’na verecekleri desteği artıracaklarını duyururken, Türkiye’nin de artık bu yeni sürece karşı kayıtsız kalmaması gerekiyor. Türkiye’nin Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) yenilenebilir enerji, enerji verimliliği vb. fonlarından en çok yararlanan ülkelerden birisi olduğunu düşünürsek Paris Anlaşması’nın dışında kalmak Türkiye’nin gelecekte bu gibi fonlara ulaşımına zarar verebilir” dedi.