Hakkındaki eleştirileri böyle yanıtlayan İskenderun Belediye Başkanı'nın avukatından ''İskenderun Krallığı''na açıklama geldi. 3 Eylül 2006'daki yazımda özetle şunları belirtmiştim:
- 1930'un Belediyeler Yasası'na göre o ''devrimci'' yılların başkanlarını meclis üyeleri kendi aralarından seçerlerdi. Son 40 yılın ''tek dereceli seçim''lerinde ise adeta ''yerel krallar'' yaratıldı.. Sağcı, solcu ya da dinci krallar...
- İskenderun Belediye Başkanı da eleştirilere öylesine tahammülsüz ki Mimarlar Odası'nın proje denetimini engelliyor; imar uygulamalarını sorgulayanlara ''Onlar İskenderun'un hainleridir'' bile diyebiliyor. (Güney 1/6/2006)
- Bu tutumlara en başta karşı çıkmaları gereken ''mühendis'' meclis üyeleri ise başkanla ''uyum'' içindeler... Üstelik, ''muhalif'' (!) partiden olmalarına rağmen...
Bu saptamalara başkandan ve meclis üyelerinden ''kınama''lar gelince, merak edip yerel basını da izledim. Sayfalar dolusu ''tepki''ler ve ''övgü''ler bu köşeye sığmayacağından, sadece ''resmi yanıt'' ları özetleyebiliyorum:
'Demokratik' (!) yanıtlar
Meclisteki konuşmasında yazımı ve diğer eleştirileri yanıtlarken ''Uluyorlar'' diyebilen ve hatta benim ''rant peşinde'' (!) olduğumu söyleyebilen Belediye Başkanı'nın hiç değilse avukatı daha kibar. Üç kez seçilen bir başkanın yönetimine ''krallık'' denemeyeceğini ve tüm imar uygulamalarının da ''hukuka uygun'' oldukları belirtiliyor.
Oysa yazımın tümü okunsaydı; bu benzetmenin sadece İskenderun için yapılmadığı, yıllardır yaşanan ''yaygın bir gerçeğin'' çarpıcı tanımlamasından ibaret olduğu kavranabilirdi. (Örneğin Fethiye'nin eski belediye başkanlarından Muzaffer Dontlu'nun halk arasındaki unvanı bile 'kral'dı.)
Nitekim CHP Hatay Milletvekili Gökhan Durgun, partisinin 83. yaş günü nedeniyle İskenderun'da düzenledikleri konsere izin vermeyen belediye başkanı için diyor ki; ''Sen Allah mısın?'' (Olay-8 Eylül 2006)
İskenderun'daki tüm imar uygulamalarının ''hukuka uygun olmadığını'' ise yargı kararları kanıtlıyor. Mahkeme belgelerinden özetleyelim: Örneğin, iki ayrı yeşil alana ''Migros'' ve ''Gima'' nın kurulmasını, 370 dönümlük bir zeytinliğe de ''konut siteleri''nin yapılmasını öngören imar planı değişiklikleri mahkemece iptal edilmiş... Yolun içinde inşaata olanak sağlayan plan ve ruhsat da yargıdan dönmüş... Çok katlı otopark için planda ayrılan yer uygun görülmemiş...
Şehircilik ilkelerine aykırı imar planı notları hukuka da aykırı bulunmuş. Buna rağmen aynı notlara dayalı izin verilen 14 katlı binaların yapımına devam ediliyor...
Mühendislerin açıklaması
İşte bu tür kararların alındığı belediye meclisinde ''üye'' olan elektrik ve inşaat mühendisleri ''oda temsilcileri''nin açıklamaları ise daha vahim. Örneklere rağmen ''yeşil alan talanı yoktur'' diyorlar ve özetle şunu söylüyorlar: ''Mecliste siyasi kimliklerimizle varız. Partimizin (CHP) grup kararına uyarız. Kralcı değiliz, halkçıyız'' ...
Hem ''yapı denetim şirketi sahibi'' olmaya hem de belediyede yapılaşmaya karar vermeye ise ''Yasal engeli yok ki'' diyebilen bu mühendislere ''etik engeller''i anımsatmayı TMMOB'ye bırakıyorum. Tabii, ''oda başkanları'' olarak, meslek odası denetimini ''istemeyen'' belediye başkanına verdikleri desteği sorgulamayı da...
Ne var ki ''Mesleğinizin toplumsal sorumluluğunu neden parti politikasına da yansıtmıyorsunuz?'' sorusuna yanıt beklemek de bizim hakkımız. Hem ''halkçı'' olmak hem de ''halkın çıkarlarını gözetmeyen'' imar oyunlarını ''Ben siyasiyim, grup kararına uyarım'' deyip onaylamak nasıl bir CHP'lilik?
Nitekim, eğer ''kurumsal kişilik''leriyle ''uzmanlık'' alanlarında kamu yararını savunsalardı; meclisteki CHP grubu da hukuk dışı kararlara ortak olmayabilirdi. Hatta CHP İlçe Başkanı üyelerini savunmak adına tutup sadece bizi eleştiren basın toplantısı yapma ''talihsizliği''ne de düşmezdi...
Evet, İskenderun krallığında -affedersiniz düzeltiyorum- ''demokrasisi''nde durum işte böyle... Kentin 2300 yıl önceki Büyük İskender döneminden farklı bir yönetime kavuşması için de görev yine İskenderunlularda...