İş Kazalarında 'Göçmen İşçi' ve 'İnşaatta Hızlı Büyüme'



DHA’ya konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden Doç. Dr. Emre Gürcanlı ayrıca, bu ölümlerin emniyet kayıtlarına da yansımış olması gerektiğinin altını çizdi ve “devletin neden bu verilere ulaşamadığını” sorguladı.

“İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölüm istatistikleri” büyük oranda Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından açıklanıyor ve Gürcanlı’nın altını çizdiği gibi, bu sayılar o yıl işlemi tamamlanmış dosyaları kapsıyor.

Gürcanlı, tazminat davalarını esas alan ve bir sene sonra yayınlanarak genel bir bakış sunan SGK verilerinin dışına çıkılması çağrısı yaparken, bunun SGK’nın suçu olmadığını söyledi. Gürcanlı, işçi ölümleri konusunda asıl olarak devlet kurumlarının doğru verilere ulaşması ve sunması gerektiğini belirtti.

“Ölenlerin büyük çoğunluğu sendikalı değil”

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin açıklamasında, teyit edilen verilere göre “en az 1,730 kişinin öldüğü” ifade ediliyor. Gürcanlı’ya göre, “en az” ifadesi, meclis verilerinin yalnızca "yazılı, görsel, dijital basından, emek-meslek örgütlerinden gelen bilgilerden, işçi ve işçi yakınlarının bildirimlerinden” derlenmesi sebebiyle kullanılıyor.

Öte yandan, “yaşamını yitirenlerin büyük çoğunluğunun sendikalı olmaması, sayının çok daha fazla olabileceğini gösteriyor”. Türkiye’nin “işçi ölümlerinde Avrupa’da birinci sırada olduğunu” yineleyen Gürcanlı, bilimsel veriler için sayılardan öte oranlara dikkat çekti ve toplam çalışan sayısına bağlı olarak, oranların çok daha ciddi boyutlara işaret edebileceği çağrısı yaptı.

Peki verilerde hangi sektörlere dikkat çekiliyor?

Emre Gürcanlı’ya göre, inşaat ve madencilik açısından sektördeki büyüme ölümlerdeki artışı da hızlandırıyor. Örneğin 2015 verilerine göre, inşaat ve yol işkolundaki ölümler, “iş cinayetlerinin” yüzde 29’unu oluşturuyor.

“Ölümlerden en az 66’sı tarım işçileri, çoğu Suriyeli”

Tarım orman iş kolu ve geçici tarım işçiliğinin “iş cinayetleri” açısından önemli başlıklar haline geldiğini söyleyen Gürcanlı, bu bağlamda özellikle Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’de yaşam savaşı veren işçilere vurgu yaptı.

Gürcanlı, “Göçmen işçiler önemli bir konu oldu. Ölümlerden en az 66'sı göçmenler arasından ve çoğu Suriyeli. Herhangi bir kayıtları olmadığı için bu sadece görünen kısmı; üstelik konu yazılı ve görsel medyaya da yansıtılmış değil” dedi.

Tarım işçilerinin tehlikeli koşullarda, düşük ücretlerle kayıtsız olarak çalıştığı biliniyor. Bunun yanında ölümler, sığınmacıların yoğunlukta olduğu bu işçilerin taşındığı kamyonların kaza yapması sonucu tırmanışa geçiyor.

Gürcanlı, “Bu trafik kazaları uzun zamandır tespit edilen ama çoğu zaman iş kazası değil trafik kazası olarak görülen konular” diye vurguladı.

"Şantiyelerde denetim azlığı ölümleri artırıyor"

Emre Gürcanlı, inşaat sektöründe “şantiye cinayetlerinin denetim azlığı, önlemlerin alınmaması ve iş güvenliği kültürünün adapte edilememesi sebebiyle büyüdüğünü” vurguladı.

Öte yandan, Gürcanlı’ya göre, “tartışılmayan bir konu da, ‘mega projeleri’ kısa sürede bitirip buradan rant etmek için proje sürelerini kısaltılması.”

"Hızlı çalışma baskısı da etkili"

“Örneğin projeyi bir an önce kiralamak, satmak için süreç kısaltılıyor. Oysa sürecin etkin bir şekilde planlanması esastır. Bu, ya daha fazla makine ve işçi, ya da daha yoğun ve uzun çalışma saatleri anlamına geliyor. Bizim gördüğümüz ise, ikincisinin seçildiği.”

Torunlar İnşaat’ın Mecidiyeköy’deki şantiyesindeki “asansör kazasında” 10 işçinin hayatını kaybettiğini örnek veren Gürcanlı, bunun “asansör firmasından denetime kadar aşağıdan yukarıya aksaklıkların sonucu” olduğunu söyledi.

Gürcanlı’ya göre, bu ölümlerde iki üç vardiyaya kadar çalışılması, iş programının sıkıştırılması sebebiyle “hızlı çalışma” baskısının artması etkili oldu.

"Devasa projeler eğitimsiz taşeron ekiplerine emanet"

“İnşaat sektöründe, tepede çok büyük firmalar var gibi görünüyor ama aslında alt yükleniciler, taşeronlara işi verirler ve taşeronlar kendi altındaki işçi, ekiplerine görev verir. Aynı memleketten olanlarla, akrabalık ilişkileriyle ekipler oluşur; o devasa projeler aslında eğitim almamış, başka inşaatlara da gitmeye çalışan basit taşeron ekipler” diyerek yapının “baştan sakat” olduğuna dikkat çekti.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili “Sosyal Güvenlik Reformu”nu hayata geçirdiklerini söylemişti. Özellikle maden ve inşaat sektörüne yönelik geniş önlemler içeren paket mesleki yeterlilik belgesi, idari para cezalarında artış, üniversite ve meslek yüksekokullarına zorunlu iş sağlığı ve güvenliği dersi ve yapı denetim firmalarına sorumluluklar getiriyordu.

"Düzenlemelere yaptırım eşlik etmeli"

Ancak Emre Gürcanlı’ya göre, “yapılan düzenlemeler Avrupa Amerika'da da, eğer bir yaptırım eşlik etmiyorda takdirde anlamı olmayan şeyler”.

Gürcanl, işçi ölümlerinde “kan parası” diye adlandırılan para verilerek işçi aileleriyle anlaşılması, cezaların ertelenmesi, para cezasına çevrilmesi ve mahkemelerin uzaması, yaptırımların zayıflığına dikkat çekti ve ekledi.

“Oysa, yaptırım en tepede olmalı. İş güvenliği uzmanlarını kurban olarak seçerseniz yaptırım olmaz. Ama bir projeyi kapattırırsanız o ciddi bir yaptırımdır.”

Türkiye Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü

Dünya Çalışma Örgütü'nün (ILO) 100 bin çalışan başına ölümlü iş kazalarına ilişkin istatistiklerine göre Türkiye ölümlü iş kazalarında dünyada El Salvador ve Cezayir'in ardından üçüncü, Avrupa'da ise birinci durumunda. Türkiye'de ölümle sonuçlanan iş kazaları 100 binde 20.5 düzeyindeyken, bu rakam Norveç, İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde 100 binde 2 düzeyinde bulunuyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 yılı verilerine göre Türkiye'de her gün 172 iş kazası meydana geliyor. 2015 verilerine göre bu kazalar her gün ortalama 5 işçi yaşamını yitiriyor; 6 işçi ise sürekli iş göremez hale geliyor.