Türkiye, bu yıl iki kez sandık başına gidecek. Mart ayının son haftasında yerel seçimler yapılacak. Ardından Cumhuriyet tarihinde ilk kez 12. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek. Diğer yandan 17 Aralık operasyonuyla birlikte 2015’te yapılacak milletvekili genel seçiminin de 2014’e alınma olasılığı siyasi kulislerde dillendirilmeye başlandı. Tüm bu gelişmeler ışığında önümüzdeki günlerin siyaseten yoğun, hızlı ve sıcak geçmesi bekleniyor. İş dünyası ise mevcut atmosferden oldukça tedirgin. Dünya Gazetesi'nden Canan Sakarya ile Özüm Örs'ün haberine göre, hem içeride yaşanan politika odaklı gelişmeler hem de başta Fed kararları gibi dış etkenler nedeniyle çalkantılı bir dönem öngören iş dünyası temsilcileri, 2014’e ilişkin beklenti ve endişelerini satırbaşlarıyla sıraladı.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Tuğrul Kudatgobilik:
2014’e iç ve dış belirsizliklerden oluşan sis perdesiyle girdik
Ülkemizin gelişmesini ve refahını belirleyen temel güç olan Türk özel sektörü, 2014 yılına dış ve iç belirsizliklerden oluşan bir sis perdesi içinde girdik. Dış ortamın etkileri açısından 2014’e devreden miras Türkiye’nin lehinedir, diyemeyiz. Fed’in tahvil alımlarını azaltma eğilimi dolayısıyla Türkiye gelecekte daha zor ve pahalı şekilde borçlanabilecektir. Uluslararası yatırımcılar, Türkiye gibi gelişen ülkelere karşı ihtiyatlı hale gelmiştir. Ana ihracat pazarımız olan Avrupa ülkelerinde büyüme durgun olacak, bu nedenle ihracatı artırmak için büyük gayret göstereceğiz. Türkiye’nin hazırlıkları süren Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’nın dışında kalması halinde, zaten en önemli riski oluşturan cari açığın 2016 yılından itibaren uzun vadeli şekilde daha da yükselmesi söz konusudur. Biz TİSK olarak her zaman istikrarı, parlamenter demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, kamu yönetiminde şeffaflığı, iç barışı ve sosyal diyaloğu savunduk. Bugün de aynı ilkeleri savunuyoruz. Üretim, yatırım, istihdam ve ihracat; işletmeler geleceği öngörebildiği, istikrar ve güven ortamında faaliyet gösterildiği oranda mümkün olabilmektedir. Türkiye ekonomisinin zayıf yanlarının giderilmesi ve rekabet gücünün artırılması, söz konusu tüm toplumun ortak çıkarlarının başında gelmektedir. Bunun için seçim ekonomisinden kaçınılması; birleştirici ve uzlaşmacı yaklaşım izlenmesi; siyasi partilerin seçmene, reel sektörün yüklerini artıracak vaatlerde bulunmamaları, çalışma hayatında esnekliği geliştirecek, çalışmayı ve çalıştırmayı, eğitimi ve eğitmeyi özendirecek projeler öngörmeleri isabetli olacaktır. Öte yandan, işçi-işveren ilişkilerindeki mevcut barış ve diyalog koşullarının, çalkantılı olacağı tahmin edilen 2014 yılında da sürmesi büyük önem arz etmektedir. TİSK olarak bu doğrultuda hareket edeceğiz.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Nail Olpak:
Ekonomik kazanımların sürmesi için siyasi istikrar devam etmeli
2013 yılının ilk yarısı, IMF ile borç ilişkisinin bitirilmesi, mega projelerin başlaması, ardı ardına gelen not artırımları ile gerçekten ekonomik açıdan ülkemiz için tarihi gelişmelere sahne oldu. Diğer taraftan mayıs ayında başlayan Gezi olaylarının etkileri, Ortadoğu’daki gelişmeler ve en son rüşvet ve yolsuzluk iddialarına yönelik operasyon gibi gelişmeler ile yılın ikinci yarısı daha çok siyasetin ekonomiye taşındığı bir dönem oldu ve ekonomimiz her açıdan test edildi. Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları sebebiyle 17 Aralık 2013 günü başlatılan soruşturmayla oluşan ortamı da adli boyutunu ayrı tutmak kaydıyla, ülke ekonomimize ve güven ortamına verdiği ve vereceği zararlar bakımından, tüm kamuoyu ile birlikte, takip etmeye devam ediyoruz. MÜSİAD olarak inancımız, kamuoyunda siyasi otoriteye müdahale olarak algılanan bu operasyonun gerek siyasi, gerekse de ekonomik alandaki olumsuz sonuçlarının en kısa zamanda bertaraf edilerek normalleşmenin sağlanacağı ve Türkiye’nin kaldığı yerden yoluna daha azimli bir şekilde devam edeceğidir. Bu çerçevede yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olacağı 2014 yılında, ekonomik kazanımların devamı açısından siyasi istikrarın devamı elzemdir. Piyasalarda 2014 yılı içerisindeki en büyük tedirginlik kaynaklarından birisi de, Fed’in tahvil alımlarının 2013 Aralık ayında azaltılmaya başlamasıyla birlikte Türkiye ve diğer gelişmekte ülke ekonomilerinin bundan olumsuz etkilenme senaryosu. Ekonomimiz Fed kararlarının muhtemel olumsuz etkilerini savuşturacak dinamiklere sahiptir. Bu direnç daha öncede ispat edilmiştir. Aynı zamanda, AB ülkelerinin yavaş da olsa resesyondan çıkmaya başlaması, Ortadoğu pazarının açılmaya başlaması ve özellikle son dönemde Cenevre’de İran’la yapılan anlaşma, Pakistan ile imzalanacak Serbest Ticaret Anlaşması, Türkiye’nin karşısına Fed başta olmak üzere diğer dış şokların da olumsuz etkilerini bertaraf edebilecek büyük bir pazar çıkaracağını düşünüyoruz.
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Süleyman Onatça:
Piyasa göstergelerindeki kötüleşme iş dünyasında moralleri bozdu
2013 yılı hem ülkemiz hem de dünya için ekonomik dalgalanmaların ve şiddetli siyasi olayların görüldüğü bir yıl oldu. Sosyal, politik ve ekonomik anlamda büyük değişimlere şahit olduk. ABD’nin izlediği genişlemeci para politikasında değişikliğe gidilmesi, AB’nin ekonomik krizden çıkış mücadelesi, gelişmekte olan ülkelerde büyümenin yavaşlaması 2014’te de dünyanın ekonomik olarak hassas dengeler üzerinde olacağını gösteriyor. Türkiye’de açıklanan demokratikleşme paketi, barış süreci için atılan adımlar, IMF borcunun kapanması, Fitch’in notumuzu yükseltmesi, AB tam üyelik sürecinin hızlanarak 22’nci faslın açılması, olumlu gelişmeler olarak kayda geçti. Bu olaylar, dünya ekonomisinin krizde olduğu dönemde gözleri Türkiye’ye çevirerek uzun dönem için ekonomik beklentilerimizin artmasına yol açtı. Bu olumlu çerçeveye rağmen, 2013, 2012 gibi büyümenin kuvvetli olmadığı bir yıl oldu. Bu sonucun ortaya çıkmasında zayıf dış talep etkili olduğu kadar, finansal istikrarı korumak için içeride kredi genişlemesinin dengelenme çabaları da etkili oldu. Ancak belki de ekonomik gelişmelerin yanı sıra Gezi olayları, Reyhanlı katliamı, Suriye iç savaşı, yoğunlaşan siyasi rekabet ve tartışma ortamı gibi siyasi gelişmelerin yarattığı belirsizliği de eklememiz gerekiyor. Yılın son haftalarında gündeme gelen yolsuzluk davaları ekonomik beklentileri bir kez daha olumsuz yönde etkiliyor. Piyasa göstergelerindeki bu bozulma iş dünyasında moralleri de bozdu. Yatırımlar askıya alındı, yeni siparişler iptal edildi, eleman alımları durduruldu. Soruşturma aşamasında yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerinden uzaklaşıldığı biçiminde oluşabilecek bir algı, iş ortamına duyulan güveni zedeleyerek, piyasa göstergelerindeki bozulmanın ötesine geçerek reel kesim için de sorun yaratabilir. Bu koşullar altında Türkiye, ekonomisinin de beklenen büyüme rakamlarını yakalayamayacağı, küresel ekonomideki değişikliklere bağlı olarak yavaşlamanın daha da derinleşebileceği rahatlıkla öngörülebilir. 2014 ve 2015 yıllarında bizi bekleyen seçimlerin etkisiyle oldukça hızlı bir yıl geçireceğimiz aşikar. Dikkatlerin ekonomiden çok siyaset üzerinde odaklanıyor olması, uzun vadeli sorunlarımızın çözümünün seçimler sonrasına ertelenmesine yol açacak. 2014 yılında daha az politik sorun, daha çok yatırım ve tüm bölgeleriyle kalkınmış daha büyük bir Türkiye beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Ege ve Batı Akdeniz Sanayici ve İşadamları Federasyonu (ESİDEF) Başkanı Mustafa Özkara:
Olayları ihracat yaptığımız ülkelere ve yatırımcılara izahta zorlanıyoruz
İç pazarda üreticimizi tatmin edecek düzeyde bir artış beklentisi var. Yüzde 5 civarında beklenen bu artış, 2014 yılı içerisinde de ümit ediyorum istikrar arz eder. Bunun yanında dış pazarlar da ise Irak ve Libya hariç Ortadoğu ve çevre ülkelerde daralma gözleniyor. Döviz kurlarındaki yükselme ve sonrasında meydana gelen oynaklık ihracatçının kur tahmini yapmasını, maliyet ve fiyat tespitini zorlaştırdı. Satış kayıplarına yol açtı. Kurlarda dalgalanmaya yol açacak söylem ve eylemlerden uzak durulması gerekiyor. Büyümenin bu yıl yüzde 4’ler civarında gerçekleşeceğini tahmin ediyorum. Türkiye gibi yüksek nüfus artış hızı ve yüksek 2023 hedefleri olan bir ülke için bu oran yeterli değil. 2014’te de ancak yüzde 4’ü yakalarız diye düşünüyorum. Ekonomimiz, cari açık ve bütçe açığından birini tercih etme gibi sıkıntılı durumdan kurtarılmalı. Bunun dışında istihdam, inşaat sektöründeki yavaşlamayla birlikte tehlike çanları çalıyor. Tüm bu bilgiler ışığında bugün ülkemizde yaşananlar iş dünyası olarak bizleri tedirgin etmektedir. Hem ülkemize getirmeye çalıştığımız yabancı yatırımcılar açısından, hem de ihracat yaptığımız ülkelerdeki itibarımız açısından izahı mümkün olmayan olaylar yaşıyoruz. Biz iş dünyası olarak hukukun herkese lazım olduğunu ve demokratik hukuk devletlerinde herkesin hesap verebilir şeffaflıkta bir yönetimi benimsemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda gerçekleşen rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının altında bir şey aramaktan ziyade hukukun üstünlüğüne güvenip, kendimizi adalete güvenir bir şekilde emanet edersek biliyoruz ki hem suçlular cezasını çekecektir hem de üzerine suç isnat edilip de suçsuz olanlar aklanacaktır. Böylelikle iş dünyası olarak bizler de rahat nefes alacak ve istikrar endeksli yürüyen piyasalarda stratejilerimizi daha planlı şekilde yürüteceğiz. Kırılgan bir süreç olan seçim dönemi tüm bu yaşananlara rağmen ümit ediyorum ki sağlıklı bir süreç olur.
İç Anadolu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu Onursal Başkanı Mehmet Akyürek:
Kavga, kayıt dışı ilişkiler ve geç gelen hukuk yatırım yapmayı engelliyor
Ölçek bazında değerlendirildiğinde mikro ve küçükler tehlike altındadır. İşyerini sürdürme çabası içerisindedir. Yani günü kurtarma uğraşı var. Orta ölçekliler, küçükle işbirliği yaparak büyük işletmeye hizmet ediyor. Büyük işletme tüm piyasa koşullarını göz önüne alarak kendi kuralını uyguluyor. İş var, ancak vadeler uzadı, çeklerin ödenip ödenmeyeceği belli değil. Kâr oranlarının düşük olması nedeniyle tasarruf edilemiyor, tasarruf edemeyince yatırım yapılamıyor. Yukarı kur hareketlerinde ihracat yapan kâr eder gibi gözükse de ithalata dayalı ihracatımız olduğundan fayda sağlamıyor. Komşularla kavga, kayıt dışı ilişkiler, haddimizi aşan davranış, konuşmalar ve kavgalar, hukukun geç karar vermesi, yanlış çek kanunu, sıcak para hareketi, paradan para kazanmanın cazibesi, yatırım yapmayı engelliyor. Bütün olanları görmezden gelip işimizi iyi yapmamız piyasa belirleyicilerin elindedir. Dikkatli, istikrarlı, sürdürülebilir, borçlanmayı her firma ve sektör kendine göre plan yapıp uygulamalıdır.
Ostim Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Adnan Keskin:
Bu yıl sorunlarla yüzleşme olasılığı yüksek, mevcudu korursak şanslıyız
Türkiye, uzun süredir bir siyasi istikrar yaşıyordu. Bu ekonomide de istikrarı sağladı. Cari açık, katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin istediğimiz oranda olmaması, orta gelir tuzağında saplanıp kalışımız gibi sorunlara çözüm bulunamamış olsa da ani dalgalanmalar görülmüyordu. Ancak haziran ayında Gezi eylemleriyle başlayan, yolsuzluk soruşturmasıyla farklı bir boyut kazanan siyasi bir krizle karşı karşıyayız. Demokrasinin kurum ve kurallarıyla tam işletildiği ülkelerde ortaya çıkan krizler, sistemin fren mekanizmalarıyla daha az tahribatla atlatılabiliyor ancak Türkiye gibi ülkelerde siyasi krizler derinleşiyor. Türkiye’de şu an yaşanan şey, demokratik bir düzenin vazgeçilmezi olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin işletilememesidir. Devlet içindeki kurumların birbirine karşı çatışır hale getirilmesi, bu krizin atlatılamaması ekonomik krize yol açabilir. Şu an faizler, döviz yükseldi, borsa düşüyor. İş dünyasında bir panik havası başladı ve motivasyonda düşüş var. Bu, 2014 yılında yatırım hevesinin düşeceğini gösteriyor. Ekonomimiz zaten üretim endeksli değil tüketim- harcama endeksliydi. Kendimize ait olmayan parayı çok rahatça harcıyorduk. 2014 yılında ekonominin gerçek sorunlarıyla yüz yüze gelme olasılığımız çok yüksek. Daha az büyüme, daha yüksek enflasyon, daha sıkı para politikaları, dış ticaret açığının önlenemez yükselişi, maliyetlerin artması gibi sorunlarla karşılaşacağız gibi görünüyor. 2014 yılında mevcudumuzu korumak kazanç olacak.