İnsanlar Neden Bacadan Ölürler?



Kış aylarında sıkça yaşanan soba, şofben ve baca gazı zehirlenmeleri, zaten önemli bir bölümü ruhsatsız olan yapı stoğumuzun standartlarına dair önemli ipuçları taşıyor. Her ne kadar AB Uyum Yasaları çerçevesinde gerek baca donanımları ve gerekse de bacanın yapısal özelliklerine dair önemli standartlar getirilmiş olsa da, bunların uygulamaya nasıl yansıyacağı ve denetimlerin nasıl yapılacağı önemli bir sorun. Çelik baca sistemlerinde Avrupa’da 12 yıldır kesintisiz piyasa lideri olan ve 2007 yılında Türkiye'de de kurumsallaşma kararı alan Poujoulat'nın Türkiye Genel Müdürü Ali Dumanlı, bu anlamda mimarların önemli sorumlulukları olduğunu söylüyor: "Bacanın kullanım amacına uygun dizayn edilmesini ve buna gore ürün seçiminin yapılmasını sağlamak mimarın görevlerinden biri".

Ali Dumanlı,
Uluslararası Yapı İstanbul 2007 Fuarı'nda
www.yapi.com.tr standında
Bir çoğumuz için baca, tuğladan örülmüş bir boşluk anlamına geliyor. Son yıllarda kullanımı giderek artan doğalgaz için de paslanmaz çelik gündemde. Bir uzman için 'baca' hangi standartları taşımalıdır?

Evet, atık gaz baca tesisatlarını düzenleyen standartlar var. Üstelik bu standartlar şu anda AB uyum çalışmaları dahilinde. Yapı malzemleri yönetmeliğinde harmonize kanunlar listesinde, yani şu anda uygulanması zorunlu maddelerden bir tanesi! Galiba burada soru, standart ve yönetmelikler uygulanıyor mu ve denetlenebiliyor mu? Her kış geldiğinde gazete manşetlerine yansıyan doğalgazdan (baca gazı sızıntıları) ölenlerin, her lodos estiğinde zehirlenenlerin, hiçbir standart ve yapı niteliğine uymayan şaft içinden çıkan yangınlarda evini kaybedenlerin hayatları bu kadar ucuz olduğu sürece biliyoruz ki kanunlar, standartlar, yönetmelikler kağıt üzerinde kalmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Ve maalesef kağıt üzerindeki kanunlar uygulanmadan, denetlenmeden faydalı olamıyor.

İlk önce bacanın ne olduğunu iyi anlamalıyız. Baca, içinden insan ve çevre sağlığı için son derece tehlikeli olan çeşitli gazların geçtiği, yaşadığımız veya çalıştığımız mekanlardaki egsoz sistemleridir. işte hangi yakıtla hangi gaz ve asitlerin oluştuğuna bir kaç örnek.

Doğalgaz: Nitrik asit
Fuel-oil: Sülfürik asit
Odun: Asetik asit
Kömür: Sülfürik asit, kloridrik
Ve elbette her yakıtın yanması sonucu oluşan karbon dioksit ve karbon monoksit gazları.

Bu kadar tehlikeye açık bir konuda yapılması gereken topyekün bilinçlenmektir. Işi sadece standartı yazanlarla, bunları denetleyenlerin basiretsizliğine bağlarsak, işin kolayına kaçmış olur ve sorunların bir parçası halinde kalırız. Oysa sorunları çözüme ulaştırmak o kadar da zor değil.

Bu konuda yaygın kabul gören yanlışlar nelerdir?

Çoğumuz, standartların bize neyi, nasıl yapacağımızı söylediğini sanırız. Oysa, standartlar bize ulaşmamız gereken sonucu söyler. Baca konusunda örnek vermek gerekirse, bir bacanın hangi kaynakla imal edilmesini değil, imalat sonucunda sızdırmaması gerektiğini söyler. Bunu test etmenin metodlarını ve deney şartlarını belirler. Örneğin, doğal gaz kullanımında yüksek miktardaki yoğuşma sebebiyle asidik ortam oluşmakta ve ilk once kaynak noktalarında korozyon başlamaktadır. Dolayısıyla her üretici iki seçenekten birini seçmelidir. Ya korozyonun başlamasını engelleyen bir kaynak teknolojisi kullanacak ya da daha basit yöntemler ile kaynak yapıyorsa bunu onaylı laboratuvarlarda gerekli şartlar altında test ettirecek. Her iki yol da yatırım, harcama, yani harcama anlamına gelir. Ve maalesef işin ucuzuna kaçmak insanların yanına kar kalıyorsa, o zaman daha baca ölümleriyle çok karşılaşacağız demektir.

Sizce riski minimuma indirmek için öncelikle ne yapılmalı?

Bu iş ilk once mimardan başlar. Çünkü, projede bacanın yerini belirleyen mimardır. Baca nedir? Şaft nedir? Uyulması gerken asgari standartlar nelerdir? Bu şartlara uygun ürünler hangileridir? Ve nihayet bu işi kurallarına uygun hangi firmalar yerine getirmektedir? Bunların hepsini bilmiyorsak dahi araştırmalı ve öğrenmeliyiz. Unutmayalım ki, çatıda yapılan bir detay hatası, yanlış ürün veya uygulama, akıntılara sebep olabilir. Cepha veya pencere detayları izolasyonu iyi sağlayamaz. Bacadaki en ufak hatanın sonucu ya zehirli gaz sızıntısı ya da yangındır.



Peki sadece iyi ve imalat teknolojisinden emin olduğumuz bir ürünü tercih etmek çözüm olabilir mi?

Bu da yanılgılardan biri. Baca, sadece birbirine geçmiş veya eklenmiş borular değildir. Baca, bir sistemdir. Borunun sızdırmazlık kalitesi kadar, konstrüksyonu, taşıyıcılığı, mekanik ve termal direçleri, çap, ısıl şartları itibariyle bir mühendislik ve hesap işidir. Siz en iyi baca borusunu alıp alelade usta marifetiyle bir takım tutucular ile monte ederseniz, o baca çöker, esner, bükülür ve sonunda gaz sızdırır. Doğalgazdaki yoğuşma sebebi ile çok soğuk bölgelerde baca içinde buzlanma ve mekanik direnç yetersizliğinden baca çökmeleri olabileceğini bilmeliyiz. En iyi boruyu dahi alsanız, şantiyede veya bir atölyede yine usta marifetiyle taş yünü sarılarak izolasyonu yapılmış ve sözüm ona çift cidarlı baca diye satılan malın ısıl şartları yerine getirmeyeceğini, bir kurum yangını çıktığında, ısıl şoklara karşı dayanmayacağını bilmek zorundayız.

Mimar olarak projelere sertifikalı, kendini ispat etmiş güvenilir markaları şartname olarak yazmak zorundayız. İlk sorumluluk mimarların. Özellikle bacanın kullanım amacına uygun dizayn edilmesini ve buna gore ürün seçiminin yapılmasını sağlamak mimarın görevlerinden biridir.

Projelerde marka yazılmasa dahi standart belirtilmelidir. Bu standart da TS EN 1856'dır. Binanın yapısal ana bacasını TS EN 1856-1, astar bacaları (şaft içinden geçenler) ve cihaz bağlantı bacalarını ise TS EN 1856-2 belirler. Bu standartlar Türkiye'de kanunlaşmış ve Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Ancak, maalesef birçok konuda olduğu gibi, Türk baca sektörü de uyum çalışmalarını zamanında yapmamış ve kendisini hazır hale getirememiştir. Elle gösterilecek kadar az bir kaç yerli üretici dışında herkes hala eski standartlara sığınmakta, yetkili kurumlar ise çoğunluğu karşısına almamak için işi uzatmalarla idare etmeye çalışmaktadır. Unuttuğumuz ise şudur: Cihazlar değişmiştir. Bugünün kazanları, kombileri, şömineleri, bundan sadece birkaç sene öncesine oranla dahi çok daha yüksek verimli, yoğuşmalı veya pozitif basınçla çalışır hale gelmiştir. Eski baca standartları, bu yeni cihazlara uygun baca yapısını tarif etmemektedir. Eskiden 120-160°C olan baca gazı sıcaklıkları, 60-70°C (yoğuşmalılar) düşmüştür. Yani 2, bazen 3 misli yoğuşma ve buna bağlı korozyon, sızıntı (gaz), akıntı (asit) ihtimali ortaya çıkmıştır. Şömineler yüzde 70 üzerinde verimli çalışmaya başlamıştır (kapalı sistemler). Bu da baca gazı sıcaklıklarının 240°C üstüne çıkması demektir. Mekanik direnç hesapları değişmiştir.

Niye gelişmiş ülkelerde bacadan insanlar ölmüyor, ahşap konstrüksyon binalarda dahi bacadan yangın çıkmıyor da, bizde bir lodos çıktığında hastahaneler doluyor?

Bir bacanın nasıl yapılması gerektiğini öğrenmek zor değil. Bugün TSE’den ilgili konuya ait her türlü döküman sağlanabiliyor. Internet aracılığı ile, uluslararası firmaların web sayfalarından teknik bilgilere ulaşılabiliyor. Odalar, konusunun uzmanları ile eğitim seminerleri düzenliyorlar. Belki yetmiyor diyebiliriz. Ama birşeyler yapılıyor. Tek yapmamız gereken biraz gayret etmek, doğru bilgiye ulaşmaya çalışmak, edinilen bilginin sorgulamasını iyi yapabilmek, sertifika istemek, profesyoneller ile çalışmak.