''İnşaat Sektörü, Ortaklığın En Kolay Olduğu Sektör''



İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD)'nin İstanbul Ticaret Odası ile birlikte yaptığı ''Türkiye'de İş Ortaklıkları: Durum, Çözüm, Öneriler'' konulu araştırması, Sepetçiler Kasrı'nda düzenlenen basın toplantısında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Lütfi Sunar tarafından açıklandı.

Sunar, iş ortaklıkları konusunun Türkiye'nin muzdarip olduğu bir konu olduğunu, mevcut şirketlerin yüzde 90'ının KOBİ ve bunların büyük kısmının da aile şirketi olduğu Türkiye'de ortaklıkların uzun süreli yürütülemediğini kaydetti.

Yapısal sorunlarını tespit etmek ve çözüm önerileri sunmak amacıyla 10 ilde 50 iş adamıyla yüz yüze görüşmeye dayalı bir araştırma yaptıklarını belirten Sunar, ortaklıklarını etkileyen tarihsel kurumsal ve bilimsel etkenleri tespit ederek bir analiz yaptıklarını anlattı.

Ortaklığı etkileyen 3 etken

Sunar, iş ortaklıklarını etkileyen 3 etken bulunduğunu belirterek, araştırma bulgularına ilişkin şu bilgileri verdi:

''Türkiye'de ortaklıkların gelişimi için kültürel bir engel bulunmamaktadır. Türk kültüründe ortaklığı zorlaştırdığı veya özendirdiği söylenen etkenler hemen hemen tüm kültürlerde ortak bir biçimde bulunmaktadır. Ancak iktisadi, hukuki ve sosyal yapıların gelişimi ve dönüşümü ortaklıkları doğrudan etkilemektedir.

İktisadi yapı ortaklıkların kurulması ve gelişimi üzerinde önemli etkilere sahiptir. Evvela iktisadi serbestlik belirleyici bir öneme sahiptir. Büyüme, enflasyon gibi makro veriler, iktisadi istikrar ve kayıt dışılık gibi yapısal durumlar ortaklıklar üzerinde etkilidir. Türkiye'de iktisadi büyümenin hızlı olduğu dönemlerde ortaklıkların da geliştiği görülmektedir.

Diğer taraftan uzunca yıllar Türkiye ekonomisinin ayrılmaz bir parçası olan enflasyon, iktisadi istikrarsızlık ve krizlerin uzun vadeli planlama ve öngörü kabiliyetini azaltarak ortaklıkları olumsuz bir biçimde etkilemektedir. Benzer şekilde kayıt dışı ekonomi, ortaklıklar üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Son zamanlarda iktisadi büyüme, istikrar, düşük enflasyon ve kayıt dışının kontrol altına alınmasının ortaklıklar üzerindeki olumlu etkisi gözlemlenmektedir.''

Para ve sermaye piyasalarının gelişimi

Sunar, para ve sermaye piyasalarının gelişiminin ortaklıkların gelişimi açısından önemli olduğunu, Türkiye'de şirketlerin gelişimi açısından genel bir sermaye sıkıntısı bulunduğunu belirtti.

Şirketlerin gelişimi açısından dış fonların kullanılabilir olması için iyi işleyen bir bankacılık ve sermaye piyasaları sistemi gerektiğine işaret eden Sunar, Türkiye'de sermaye piyasalarının gelişmesinin ortaklıkların gelişimini sağlamak bakımından yeterli olmadığını, son zamanlarda özendirilmekle birlikte borsaya açılmanın halen münferit kaldığını, hisseleri dolaşımda olan şirketlerin, çok küçük bir kısmını halka açtıklarını dile getirdi. Sunar, kurumsallaşmış ortaklıların gelişmesi için sermaye piyasasının derinleşmesi ve genişlemesi gerektiğini söyledi.

Hukuk sisteminin gelişiminin de ortaklıklar üzerinde yakın etkilere sahip olduğunu, hukukun ortaklıkları özendiren bir içeriğe sahip olmasının yanı sıra tutarlı bir biçimde ve gereken hızda uygulanması ortaklıkların gelişimi için gereken formel zemini hazırladığını anlatan Sunar, hukukun yavaş işlemesinin bazen sözleşmeyi anlamsız kıldığını ve böylece ortaklıklar için hayati olan sözleşme şartının ihmal edilebilir hale geldiğini kaydetti.

Sunar, ortaklığı etkileyen en önemli dahili etkenlerin işin ölçeği ve sektörü olduğunu, küçük ölçekli işlerde ortaklıkların genellikle şahsi ilişkiler çerçevesinde gerçekleştiğini, ölçek büyüdükçe kurumsallık ihtiyacı belirginleşerek, ortaklıkların daha formel bir zemine kavuştuğunu söyledi.

Ortaklığın en kolay olduğu sektörler

Sektörün de ortaklığın gelişimi ve sürekliliğini etkilediğini, süreçlendirmeye ve iş bölümüne yatkın olan sektörlerde ortaklıkların daha kolay kurulduğunu dile getiren Sunar, ortaklığa uygunluk bakımından sektörleri inşaat, sanayi, hizmet ve tarım olarak sıralayarak şu bilgileri verdi:

''İnşaat sektörü kısa süreli proje ortaklıklarına imkan tanıdığı için ortaklığın en kolay olduğu sektördür. Sanayi sektöründe de işin süreçlere ve bileşenlere ayrılması ortaklığı kolaylaştırmaktadır. Hizmet sektöründe ise bu nitelikleri temin etmek zor olduğu için ortaklık kurmak ve sürdürmek diğerlerine göre daha zordur. Tarım sektöründe geleneksel iş görme biçimleri baskındır ve bir işletme anlayışı henüz yerleşmiş değildir. Dolayısıyla ortaklıkların bu sektörde ortaya çıkması zordur. Benzer şekilde teknoloji yoğun alanlarda, emek yoğun alanlara göre ortaklıkları kurmak ve sürdürmek genellikle daha kolaydır.

Son olarak ise ortaklığın kuruluş biçimi de ortaklığın gelişimi üzerinde etkilidir. Kişilerin ve kurumların uzmanlıklarını birleştirerek, işe yapacakları katkıları net bir biçimde belirleyerek gerçekleştirdikleri ortaklıklar genellikle sermaye-emek ve sermaye-uzmanlık ortaklıklarından daha iyi işlemektedir. Bunda sermaye sahiplerinin uzmanlık ve emeğin kıymetini yeterince anlayamamış olmaları temel etkendir. Bu durumun ülkemizde sermayenin kıt olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.''

''Türkiye'de ortaklıklar kurumsal değil ilişkiye dayalı''

Yard. Doç. Dr. Lütfi Sunar, Türkiye'de kurumsallaşmış örnekler dışında ortaklığın genellikle kurumsal bir yapı olarak düşünülmediğini, genellikle ilişkiye dayalı bir olgu olarak görüldüğünü kaydetti.

Sunar, ''Ortaklık kurulduğunda kişilerin ilişkilerini aşan kurumsal bir alanın şekillendiği genellikle anlaşılmamaktadır. Ortaklık kişisel alanın bir uzantısı gibi görülmekte, servet ile sermaye, kişisel varlıklar ile şirket muhasebesi birbirinden ayrıştırılmamaktadır. Dolayısıyla belirli bir ölçeğin altındaki ortaklıklar genellikle kurumsal bir yapıya kavuşup, kuruculardan bağımsız bir varlık kazanamamaktadır. Kurumsallaşmanın, işteki şahsileşmeyi ortadan kaldırarak işin sürekliliğinin sağlanması bakımından önemli açılımlar yapacağı ve dolayısıyla ortaklık üzerinde olumlu etkiler oluşturacağı öngörülmektedir. Bunun için iş bölümünün gerçekleştirilmesi, görevlendirmelerin net bir biçimde yapılması ve toplantıların vaktinde ve kayıtlı bir biçimde yapılması, muhasebe ve finans sisteminin kayıtlı, disiplinli ve şeffaf olması önem arz etmektedir'' tespitlerini dile getirdi.

Son zamanlarda ortaklıkların gelişiminin onu etkileyen şartların olumlu bir biçimde değişiminin söz konusu olduğunu, ortaklıkları en genel manada etkileyen tarihi kültürel alandaki birikimin günümüze ışık tutacak şekilde ortaya çıkarılması gerektiğini kaydetti.

Ortaklıklar üzerinde belirleyici öneme sahip iktisadi, mali ve hukuki alanlarda son zamanlarda hızlı değişimler söz konusu olduğunu, bu bakımdan özellikle iktisadi büyümenin devam etmesi, Türkiye'de iktisadi gelişmeyi ve yaşamı sekteye uğratan büyük krizlerin yaşanmaması, enflasyonun istikrarlı bir biçimde düşük kalmasının ortaklıkların gelişimine zemin hazırladığına işaret eden Sunar, ulusal ve uluslararası rekabetin de firmalara ortaklıkları zorunlu kıldığını ve konuyu gündemde tuttuğunu söyledi.

Sunar, iş dünyasında şahıs ve firma ölçeğinde ortaklıkların önemine ve işleyiş prensiplerine dair bir farkındalığın gelişeceğine işaret ederek, bu gelişmeler ışığında önümüzdeki dönemde artık daha yenilikçi alanlarda, daha yenilikçi iş fikirleri çerçevesinde değer üreten ortaklıkların daha fazla gündeme geleceğinin görüldüğünü vurguladı.