İnebolu'da Turizm için Stratejik Yol Haritası



Türkiye’deki birçok küçük turizm bölgesinin sürdürülebilir ilkeler doğrultusunda stratejik turizm planlamasının yapılması gerekiyor. Bir bölgede kırsal/kültürel turizmin geliştirilmesinde en belirleyici olan etken, turisti birden fazla konaklama yapmaya ikna edecek tarihi ve doğal çekiciliklerin olmasıdır. Tarihi binlerce yıl öncesine uzanan İnebolu’ya bir de böyle bakalım.

İlçenin Boyranaltı mahallesinde bir kale var. Geçen yüzyılın başlarında kapaklı lahitlerin ve sütunların olduğu rivayet edilen bu alanda arkeolojik kazı başlatılması ve yeraltındaki değerlerin yeryüzüne çıkartılması gerekiyor. Burada oluşturulacak bir açıkhava müzesi, bölgenin çekiciliğini artıracaktır. Ek olarak ortaya çıkartılan buluntular bölgesel müzelerde teknik yeter koşullar sağlanarak sergilenmelidir. İlçedeki ikinci önemli arkeolojik mekân ise Geriş Tepesi üzerindeki Ortodoks manastırıdır. Günümüzde, manastırın sadece taban taşları mevcut ve aynısıyla yeniden inşa etmek imkânsız. Bu durumda uygun ölçütlerde taştan maketi yapılabilir. Karaca köyünden bu manastıra giden tarihi taş döşeme yol ayrıca bir arkeolojik değer. Bu yol özgün olarak yenilenebilirse yürüyüş yolu olarak muhteşem manzarasıyla turistlere hizmet verebilir. Ayrıca, ilçenin çeşitli yerlerinde tüneller ve mağaralar var. Bu konuda arkeologların ve mağara bilimcilerin birlikte çalışması gerekiyor.

İhracat limanı

İnebolu, tarihi olarak sadece Kurtuluş Savaşı’na yaptığı hayati katkı, İstiklal Madalyası ve Şapka Devrimi’yle tanınıyor. Oysa bundan daha fazlası var. İnebolu’nun yerel tarihi çok özgün unsurlar içeriyor ve araştırılmayı bekliyor. Böyle bir yerel tarih çalışmasıyla söylencelerde kalan birçok anlatı yazıya dökülebilir ve ilçenin yakın tarihi gün yüzüne çıkarılabilir. Her şeyden önce İnebolu, 19. yüzyılda Anadolu’nun ihracat limanı. Aynı yüzyılda Beypazarı’nın zenginleşmesi, tiftik ve yapağının İngiltere’ye ihracı sayesinde oluyor. Bunun yanında Kastamonu bölgesinde üretilen urgan, kereste, elma, yumurta İnebolu’dan dünya pazarına çıkıyor. Tüm bunlar belgelendiğinde İnebolu’nun sanayi devrimine hammadde sağlayan önemli bir liman olduğu rahatlıkla savlanabilir. İlçe merkezinde birbirine paralel 200 metre uzunluğunda ızgara düzeninde altı cadde var. (Çaya paralel uzanan bir cadde, maalesef yer darlığı nedeniyle yıllar önce yıkıldı). Taş, tuğla ve demir malzemeyle yapılmış binaların bazıları kendi başına benzersiz mimari özellikler taşıyor. 19. yüzyıldan kalan depo, hangar, imalathane, atölye, han, otel, lokanta, medrese, cami, kilise, okul ve banka binaları buranın geçmişte sadece bir liman değil, çok kültürlü bir uygarlık merkezi olduğunu gösteriyor. Bu binaların özgün olarak yenilenmesi ve kimlik kartlarının oluşturulması büyük bir çekicilik yaratacaktır. Vehbi Koç ve Nâzım Hikmet’in konakladığı Karadeniz Oteli ve Oğuz Atay’ın doğduğu ev bunlardan sadece birkaç tanesi.

İnebolu’da özgün ahşap mimariye sahip ve birçoğu koruma kapsamında olan yüzlerce ev var. Bazısı harap durumda. Çünkü varis sayısı çok ve ancak birisine satılması durumunda yenileme yapılabiliyor. Yenileme çalışması yapılan evler ise insana müthiş bir uygarlık duygusu veriyor. İnebolu’daki bir diğer önemli arkeolojik değer, denizin altında yatıyor. Balıkçılar altı-yedi mil açıktan ağlarına sürekli olarak amfora, kap, kaçak, ahşap gemi parçaları takıldığını söylüyor. (Balıkçılara, bu eserleri gönül rahatlığıyla teslim edecekleri resmi bir yer gösterilmeli!) Meset, Kadırga sahillerinde dalış yapılabilecek mesafede ahşap gemi batıkları olduğu biliniyor. Sualtı arkeolojisine hırçın Karadeniz ne kadar izin verir bilemem ama bu yapılabildiğinde tarihe ışık tutacak buluntulara ulaşılabilir. Kerempe Burnu yakınlarındaki hisarın arkeolojik kazısı ve yenilenmesi, ayrıca ele alınması gereken konular.

İnebolu’da yaz mevsimi kısa olmasına rağmen doğa turistik çekicilik açısından birçok öğeyi içinde barındırıyor. İlçenin köyleri tam bir organik tarım cenneti. Ve kadınlar bu konuda çok büyük bir paya sahip. Bu ürünler toptancılar vasıtasıyla İstanbul ve Ankara’daki organik pazarlara dağıtılıyor. Geliştirilmesi ve desteklenmesi gereken iki tür organik ürün var. Birincisi köylülerin dağlardan topladıkları yabani ürünler: Dört-beş çeşit mantar, Osmanlı çileği, kuşüzümü, kuşburnu, böğürtlen, kızılcık ve salep. Bu ürünler sınırsız değil; köylülerin toplama ve yeniden yetiştirme konusunda bilinçlendirilmeleri lazım. İkinci tür organik ürünler ise bizzat köylüler tarafından üretilen sebze ve meyveler. Özellikle köylü kadınlara verilecek mikro krediler ve eğitimlerle büyük toplumsal yararlar sağlanabilir. Bunlara ek olarak köylerde kurulacak çevreci çiftliklerle tarım turizm takası (www.bugday.org) burada daha çok geliştirilebilir.

İnebolu’dan Ankara’ya uzanan mevcut İstiklal Yolu güzergâhı bir tarihi/turistik proje olarak hayata geçirilmiş durumda (www.kastamonu.gov.tr/istiklal). Yukarıda irdelenen çekiciliklerin de ortaya çıkarılması durumunda bölgeye gelen turistin en az üç gün konaklama yapması sağlanabilir. Dağcılık, yürüyüş, kampçılık, bisiklet, kuş gözetleme imkânı sağlayan hafif turizm projelerinin Kastamonu ve çevre ilçeleri de dikkate alınarak geliştirilmesi bölgeye ayrıca katkı sağlayacaktır. Karadeniz sahillerinde ve İnebolu’da 1950’li yıllara kadar insan ve mal taşımacılığı deniz yoluyla yapıldı. (Kastamonu ve İnebolu ekonomisi 1950’li yıllarda karayolunun açılmasıyla çok büyük bir durgunluğa girdi ve göç verdi). İnebolu’nun İstanbul ve Karadeniz’in diğer limanlarına feribot seferleriyle yeniden bağlantısının kurulması turistik anlamda çok büyük bir çekicilik yaratacaktır.

İnebolu’nun atık su arıtma tesisi var. Fakat katı atıklar, oluştuğu yerde ayrıştırılmadan çöpe gidiyor. Çöplerin toplanması ve ıslahı, her yeri orman olan İnebolu’da büyük sorun. Yerel yönetim çevre belediyelerle birlikte bu konuya çözüm getirecek bir çöp ıslah merkezi kurmaya hazırlanıyor.

Murat Emeksiz / Anadolu Üni., Turizm ve Otel İşletmeciliği