Türkiye’de büyük yıkımlara ve derin acılara yol açan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 21. yıl dönümü nedeniyle bir açıklama yapan Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “2012 yılında çıkarılan ‘Afet Riski Altındaki Alanların Yeniden Yapılması’ yasasına göre hayata geçen kentsel dönüşüm; 2019’da yürürlüğe giren ‘Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde yapılan yeni düzenlemelerle birlikte kapsamı ve denetimi artırılarak devam ediyor” dedi.
Açıklamasında Marmara Bölgesi’nin önemine dikkat çeken Tayfun Küçükoğlu “Marmara Bölgesi durursa Türkiye durur. Nüfusun %30’dan fazlasının yaşadığı Marmara Bölgesi, ekonomik büyüklüğün de %50’ye yakınını üretmektedir. Bu nedenle Marmara Denizi’ndeki olası bir deprem sadece bu bölgenin değil, topyekun Türkiye’nin sorunudur” dedi.
Binalarımızı hızlıca dönüştürmeli, güçlendirmeliyiz
Konuya yönelik; İBB tarafından İstanbul'un afetlere dayanıklı bir şehir olması amacıyla düzenlenen, Türkiye İMSAD’ın da aktif olarak yer aldığı İstanbul Deprem Çalıştayı'nın sonuç raporunu değerlendiren Tayfun Küçükoğlu, şunları söyledi: “Raporda, 7.5 büyüklüğündeki deprem senaryosuna göre, İstanbul’daki 1 milyon 166 bin binanın deprem riskinin yüksek olduğu, bu nedenle binlerce can kaybı yaşanabileceğine dikkat çekiliyor. Deprem Çalıştayı Raporu’nda aynı zamanda İstanbul’da 48 bin binanın ağır, 194 bin binanın ise orta ve üst seviyede hasar göreceği vurgulanıyor. Yolların yüzde 30’unun kapanacağı İstanbul’da 463 içme suyu noktası, 355 doğal gaz noktası, 1045 atık suyu noktasının hasar göreceği belirtiliyor. Depremin ardından sadece İstanbul’da toplam 120 milyar TL seviyesinde ekonomik kayıp yaşanacağı öngörülüyor. Tüm bu veriler, kentsel dönüşüm sürecini çok iyi değerlendirerek binalarımızı hızlıca dönüştürmemiz, güçlendirmemiz gerektiğini ortaya koyuyor.”
Depreme karşı dayanıklı, güvenli ve kaliteli yapıların inşa edilebilmesi için güçlü bir denetim mekanizması oluşturulması gerektiğinin de altını çizen Tayfun Küçükoğlu, “Aynı acıların tekrarlanmaması adına kentsel dönüşümü hızlandırmak için binalar üç gruba kategorize edilerek; ‘kesinlikle yıkılması gerekenler’, ‘güçlendirilerek kullanılabilecekler’, ‘deprem riski olmayan binalar’ olarak tasnif edilmeli. Bina değil alan dönüşümü esas alınmalı. Ayrıca ülkemizde kentsel dönüşüm kapsamında tek uygun çözüm olarak vurgulanan ‘yıkım ve yeniden yapımın’ yanı sıra, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi ‘güçlendirme/yenileme’ çalışmalarının da önemli bir seçenek olduğunun farkında olmalıyız” diye konuştu.