“İmkansız Değil, Üstelik Gerekli: Küresel Savaş Çağında İyimserlik”
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül – 4 Kasım 2007 tarihleri arasında gerçekleşecek. Bu yılki bienalin küratörlüğünü, daha önce Gwangju ve Venedik Bienalleri’nde küratörlük yapan Çinli sanat eleştirmeni Hou Hanru üstlenecek. Hou Hanru halen San Francisco Sanat Enstitüsü’nün Sergi ve Kamusal Programlar Yönetmeni ve Sergi Araştırmaları ve Müzecilik Bölümü Başkanı.
10. Uluslararası İstanbul Bienali bir tema çevresinde düzenlenmiş geleneksel anlayışta bir sergi olmayacak; aksine ortak zekâya dayalı sanatsal üretimi ve fiziksel mekânlarla ilişkiye girmenin yaşayan sürecini vurgulayacak.
Kentsel olgular ve mimari gerçeklik esas alınacak
İstanbul Bienali, modernliğin çeşitli biçimleri ile ilgili farklı kültürel bağlamları ve sanatsal görüşleri ortaya çıkarmanın bir yolu olarak kentsel olgulara ve mimari gerçekliğe odaklanacak. Küratör Hanru’ya göre, küresel sanat ortamının bugünkü değişimi, batının geleneksel hegemonyacı görüşünün ötesinde yer alan farklı modernleşme projelerinin tetiklediği yeniden yapılanmayı yansıtıyor. Ve 10. Uluslararası İstanbul Bienali, Türkiye’nin tarihi ve jeopolitik konumu da gözönüne alındığında, kentsel bilginin sanatsal ve kültürel açıdan incelenmesi için mükemmel bir konuma sahip.
Hou Hanrou
“İlk batılı olmayan” bieanellerden biri olan İstanbul Bienali’nin 20 yıllık geçmişine taze kan zerketmeyi amaçlayan Hanru, bu bağlamda bienalde “küresele karşı yerel sorunsalı”nın gündeme geleceğini belirtiyor. Önceki bienaller, kent tarihinin kendisiyle yakından ilişkiliyken, 10. Bienal sanatsal yaratımlarla modern ve çağdaş mimari deneyler arasındaki etkileşimi vurgulayarak güncel kentsel gerçeklikle yakından ilişkiye girecek. Bienal, kenti bir üretim ve değiştokuş alanı olarak kavrayarak kendisini, Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanından sanatçıların bu dönüşüm olasılıklarını, hatta gerekliliklerini keşfetmek için dev bir laboratuvara dönüştürmeyi planlıyor. Bu yüzden Bienal, sistematik olarak deneysel olup sanatçılarla kentte yaşayanlar arasında bir diyalog oluşturmayı üstlenecek.
Bienal Mekanları
“Sabit bir sergi düzeni aracılığıyla etkinliğe kesin bir kavramsal çerçeve yüklemektense, Bienali bir imgelem, diyalog ve üretim platformu olarak açmaya karar veriyoruz” diyen Hou Hanru’nun mekan seçimlerinde sanat severlere 24 saat açık bir paylaşım ortamı sunması dikkat çekiyor. Zira, 10. Uluslararası İstanbul Bienali sadece bir sergi olarak değil, aynı zamanda mesai saatlerinin dışına taşan bir süreç ve kültürel üretim alanı olarak tasarlanıyor. Halkı Bienal projesiyle dolaysız olarak bir araya getirmek ve demokratik bir katılım platformu yaratmak için Gece Programları oluşturuluyor. Bienal mekânlarında, yabancı sanatçılar, yerel halk ve belirli bağlamlar arasında kurulacak sürekli diyalog aracılığıyla keşfedilmeyi bekliyor.
10. Uluslararası İstanbul Bienali’nin mekânları olarak; Fındıklı’da İstanbul Denizcilik İşletmeleri’ne ait alandaki 5 numaralı Antrepo, Unkapanı’ndaki İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ); Atatürk Kültür Merkezi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi öncülüğünde Silahtarağa’da yapılan santralistanbul seçildi.
İstanbul'un turistik haritalarında neredeyse hiç yer almayan bu alanlar, modernlik sorunsalını kültürel ve siyasi açıdan simgeliyorlar: birer “durum-eylem”ler, birer kentsel güç olarak durumlar üretiyorlar.
Bienal yine, insanların kentteki gece güzergahları üzerinde dinlenmeleri, uyumaları ve hatta rüya görmeleri için alanlar sağlayarak bir gerçek hayat mekanı olmayı hedefliyor. Bunun için gerçekleştirilecek projelerden biri ise “Düş Evi” adını taşıyor. Hanru’nun gündemdeki savaş ve yıkım sürecine atıfta bulunarak gerçekleştirmek istediği projenin merkezinde, duyarlı bir yaklaşımla “ Daha iyi bir dünya tasarlamak imkansız değil, üstelik gerekli. İyimserlik,bu küresel savaş çağında hayatta kalmamız için gerekli bir ruh hali” felsefesi yatıyor.
10. Uluslararası İstanbul Bienali Proje Başvuruları
10. Uluslararası İstanbul Bienali’ne katılmak isteyen sanatçılar Bienal’in kavramsal çerçevesiyle ilgili proje önerilerini 2007 Ocak ayına kadar Uluslararası İstanbul Bienali
İstanbul Kültür Sanat Vakfıİstiklal Caddesi No: 146, Beyoğlu 34435 İstanbul veya ist.biennial@iksv.org adresine ulaştırmaları gerekiyor.
10. Uluslararası İstanbul Bienali Sergi Mekanları
AKM – Atatürk Kültür Merkezi Cumhuriyetin ve modern toplumun rüyasını temsil eden Atatürk Kültür Merkezi kent odaklı ütopik projelerin mekanı olacak. 1930’ların ortasında, batı tarzı kültürel etkinliklerin sergilenebileceği bir salon ihtiyacını karşılamak üzere mimar Auguste Perret’den İstanbul Taksim Meydanı'nda yer alacak bir opera binası tasarlaması istendi. İnşaat defalarca kesintiye uğradı ve farklı mimarlar projede çalıştı. Sonunda opera binası Bayındırlık Bakanlığı’nın kararıyla mimar Hayati Tabanlıoğlu tarafından bir kültür merkezine dönüştürüldü ve 1969’da “İstanbul Kültür Merkezi” adıyla açıldı. 1970’de büyük bir yangın binanın halka kapatılmasına sebep oldu. Restorasyondan sonra mekana Atatürk Kültür Merkezi ismi verilerek 1978’de tekrar açıldı. 1307 kişilik kapasiteye sahip büyük salon opera, bale, tiyatro ve klasik müzik etkinliklerine ev sahipliği yapar, ikinci salon is 502 kişiliktir ve genellikle konser salonu olarak kullanılır. Her kattaki geniş fuayeler salonları akıcı bir şekilde birbirine bağlar. Üst kattaki sanat galerileri toplam 1200 m²’lik alana yayılmıştır.
İMÇ – İstanbul Manifaturacılar Çarşısı İstanbul'un mimari tarihi açısından benzersiz ve son derece başarılı modernist bir çalışma olan İMÇ binaları "dünya fabrikası" olarak modernliğin ekonomik ve üretici boyutunun keşfedileceği bir mekan olacak. İstanbul Manifaturacılar Çarşısı 6 bloktan oluşmaktadır ve toplam bin dükkan içerir. Mahallenin kentsel tasarımı ve bina kompleksinin mimari tasarımı Manifaturacılar Kooperatifi ve İstanbul Belediyesi tarafından 1960larda düzenlenen farklı yarışmalarla seçildi. İlk proje, daha sonra önde gelen banka ve şirketlerin binaları, havaalanları, alışveriş merkezleri gibi Türkiye’nin birçok önemli binasını tasarlayan Doğan Tekeli ve Sami Sisa’ya aitti. Dönemini temsil eden mimarisiyle İMÇ, modern mimarlığı ve şehir planlamacılığını ilerleyen Türkiye’ye tanıtması açısından belirleyici bir role sahiptir. Bugün bloklar daha çok kumaş, yer kaplama, halı, dikiş makinası şirketleri veya giysi satıcıları gibi tekstille ilişkili şirketlerin kullanımındadır. Son bloğun tamamı müzik dükkanlarına ayrılmıştır, bunların çoğu müzik yapımcılarıdır, geriye kalanların çoğu ise enstrüman dükkanlarıdır.
Antrepo no. 5
Boğaz kıyısında Tophane yakınlarındaki eski gümrük depoları 4., 8. ve 9. Uluslararası İstanbul Bienalleri için kullanılmıştı. 2005’te 5 no.lu Antreponun iki katı büyük ölçekli sanat enstalasyonlarına, Misafirperverlik Alanı’na ve Konumlandırmalar Programı’na ev sahipliği yaptı. Dört sıra sütunun böldüğü mekanın toplam 3000 m² zemin alanı var. Etkileyici sürme kapılar ve basamaklı yükleme yerleri dev beton iç mekanı dışarıdaki açık alana bağlıyor. Mekan kitap tanıtımları, atölye çalışmaları, konferanslar, performanslar ve önceki İstanbul Bienali’nin açılışı için kullanıldı. Önceki bienallerine başarıyla dahil edilen mekan bu kez bir "Entre-polis" olarak tasarlanacak ve uluslararası göç, iletişim ve sınırlara odaklanan projelerin yer aldığı bir mekan olacak.
santralistanbul
İddialı bir yenilenme sürecinden geçen mekan, bir laboratuar, bir eğitim alanı ve atölye ortamı işlevi görecek. Aynı zamanda, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen bağımsız sanat girişimleri arasında bir değiş tokuş mekanı olacak. santralistanbul İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin öncülüğünde gerçekleşen bir proje ve İstanbul’da Osmanlı döneminde inşa edilen ilk elektrik santralinin – Silahtarağa Elektrik Santrali – Çağdaş Sanat Müzesi’ne, Enerji Müzesi’ne ve bir kültür ve eğitim merkezine dönüştürülmesini kapsıyor. Silahtarağa Elektrik Santrali İstanbul’un en eski mahallelerinden birinde, Haliç’in kalbinde yer alıyor, 1911’de kurulan santral 1983’e kadar kullanıldı. Bu 118.000 m²’ye yayılmış elektrik santrali benzersiz bir endüstriyel miras alanı ve İstanbul’un kendi türünde en iyi korunmuş yapılarından biri. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı santrali 2004’te İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne tahsis etti, proje Kasım 2006’da tamamlanacak. Mimari proje üç önde gelen Türk mimar, Emre Arolat, Nevzat Sayın ve Han Tümertekin tarafından yönetildi.