Türkiye Bankalar Birliği (TBB) ve IMF Türkiye Ofisi işbirliğiyle Tekfen Tower konferans salonunda düzenlenen 'Geçişler ve Gerilimler' konulu sunumda, Ekonomist Damiano Sandri ve Ekonomist Andrea Pescatori konuşmacı olarak yer aldı.
Moderatörlüğünü IMF Türkiye Daimi Temsilciliği Kıdemli Daimi Temsilcisi Mark Lewis'in üstlendiği sunumda konuşan Andrea Pescatori, bir önceki dünya güncellemesine göre iki önemli gelişme yaşandığını belirterek, bunların mali piyasaların para politikasında sıkılaşmayı öngörmesi ve yükselen piyasalardaki yavaşlama olduğunu söyledi. Amerika’daki para politikasındaki sıkılaşma neticesinde faiz oranlarında bir yükselme meydana geldiğini anlatan Pescatori, Amerika’da işsizliğin hala yüzde 6,5’in üzerinde seyrettiğini dile getirdi.
Pescatori, işsizlik oranı azalsa da Amerika’da istihdam oranlarının çok altta seyrettiğini ifade ederek, “İşsizlik yavaş yavaş düzelecek. ABD GSYH tahminleri revize edildi. Önümüzdeki 3 yıl içinde piyasanın beklentisi 50 baz puanın üzerinde. Bunlar çok dramatik artışlar değil. Faiz oranlarındaki bu artış diğer oranlara da etki etmiştir. İngiltere, Japonya ve Avrupa’da da etkisini gösterdi” şeklinde konuştu.
Büyük ekonomilerin tekrar toparlanmaya başladığını anlatan Pescatori, şunları kaydetti:
“Yükselmekte olan ekonomilerde birtakım azalma ve yükselmeler var. Gelişmiş olan ekonomilerde reel anlamda GSMH’da büyüme meydana geldi. BRIC ekonomilerinde 2012’ye göre anlamlı bir küçülme söz konusu. Çin hariç bu ekonomilerdeki yavaşlama mevsimsellikten kaynaklanıyor. Potansiyel büyüme oranları revize edildi ve yükselmekte olan ülkelerin oranları 2004’te yaptığımız öngörülerle hemen hemen aynı. İleri ekonomilere baktığımız zaman Amerika’da süregelen bir şekilde faiz oranlarının tedrici olarak artacağını öngörüyoruz. Faiz oranları 2016’dan sonra artışa geçecek. Avro Bölgesi ve Japonya’da faiz oranları düşük kalacak. Amerika’da fazla bir sıkılaşma olmayacak. Hem Amerika hem de Avro Bölgesi'nde daha az bir sıkılaşma olacak. Japonya’da ise mali politikada daha fazla bir sıkılaşmaya gidilecek.“
Pescatori, dünya ekonomisindeki büyümenin yükselmekte olan ülkeler tarafından perçinlendiğine dikkati çekerek, Amerika ve Avro Bölgesi'nin ekonomisinin toparlanmaya başladığını kaydetti.
"2014’de dünya ekonomisinin bu yıla göre daha güçlü büyüyeceği inancındayız"
Küresel ekonomik aktivitenin yavaşladığını ve aktiviteyi yönlendiren etmenlerin değişmekte olduğunu vurgulayan Pescatori, bu dinamiklerin yeni politika zorluklarını da beraberinde getirdiğini ifade etti. Pescatori, gelişmiş ekonomilerde büyümenin tekrar başladığını bu ekonomilerin finansal sektörde yürüttükleri onarıma devam etmek, kamu maliyesini güçlendirmeyi sürdürmek ve istihdam artışını desteklemek durumunda olduklarını söyledi.
Yükselen piyasa ekonomilerinin yavaşlayan büyüme ve daha sıkı küresel finansal koşullardan kaynaklanan çift yönlü zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirten Pescatori, bu koşullar altında küresel ekonomik büyümenin 2013’te yüzde 3, 2014’te yüzde 3,5 civarında olacağının tahmin edildiğini kaydetti. Pescatori, yükselmekte olan ekonomilerde finansman kaynaklarındaki sıkılaşmanın geçici ve sınırlı kalacağını vurgulayarak, “Dünya için bu yıl revizyona gittik; 3,1’den 2,9’a indirdik. 2014’ de dünya ekonomisinin bu yıla göre daha güçlü büyüyeceği inancındayız. Amerika’da büyüme 2014’te yüzde 1 daha fazla olacaktır. Avro Bölgesi'nde 2014’te anlamlı bir iyileşme beklentisi içindeyiz; bu da yüzde 1,4 gibi bir orana işaret ediyor. Japonya için tahminler aynı” şeklinde konuştu.
Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ekonomilerinde göreceli olarak aşağı yönlü revizyonlar yapıldığını dile getiren Pescatori, “Yükselmekte olan ekonomilerde gözlemlemekte olduğumuz bütün göstergeler, büyüme oranlarının aşağı doğru hareket edeceğini teyit ediyor” dedi.
Dünyada artık "Yükselen piyasalar artan volatiliteyi nasıl tamponlayabilir?" sorusu üzerinde durulmalı
Damiano Sandri, ABD'deki para politikalarının sıkılaşması sonucu diğer ülkelerde de üretimin daraldığını anımsatarak, "ABD'deki para politikalarının sıkılaşması ticari dengelerden çok kur nedeniyle diğer ülkelerde imalat düşüşüne yol açtı. Doları çıpa olarak kullanmayan ülkelerin para birimlerinin, dalgalara karşı daha dayanıklı olduğunu görüyoruz. Yani para politikanız bağımsız olduğunda ABD merkezli dalgalar sizi çok etkileyemiyor" diye konuştu.
Yükselen pazarda volatilitenin artması durumunda ülkelerin cari hesaplarını düzenleyerek ya da rezerv artırarak konumlandığını dile getiren Sandri, gelişmekte olan piyasaların genelindeki 'doğal dengelenme' sürecine dikkati çekti. Sandri, "Bir ülkede yabancı yatırımcıların piyasaya gelmesiyle, yerli yatırımcı parasını alarak başka ülkelere gidiyor. Yabancı paranın gitmesi halinde de piyasadan çıkan yerli yatırımcı geri dönüyor. Bu dengelenme süreci de stabilite ve cari dengeyi çok fazla bozmuyor" ifadelerini kullandı. Dünyada artık "Yükselen piyasalar artan volatiliteyi nasıl tamponlayabilir?" sorusu üzerinde durulması gerektiğini belirten Sandri, finansal sistemi başarılı olan ülkelerde döviz kurlarında esnek bir yapıya gidilmesi gerektiğini kaydetti.