Ilısu Kaynatması



Ilık falan değil, sıcak, hem de çok sıcak, yakıcı oldu o su. Fokur fokur kaynatılıyor. Gün geçmiyor ki, bu ülkede ya da yeryüzünün bir başka köşesinde birileri çıkıp “Ilısu Barajı’ndan vazgeçin!” diye feryat etmesin.

En son feryat, şimdi de Boğaziçi Üniversitesi’nden.

Üstelik, yalnız “vazgeçin!” denmiyor, “derhal vazgeçin!” deniyor. Hem de 111 kişilik bir koro halinde. Zannedersiniz ki, Dicle’nin üzerine o baraj yapılırsa Boğaz sefası batacak, insanlık mahvolacak.

Neymiş, bu proje “doğa, kültür ve yerleşimle ilgili uluslararası standartları sağlamadığı” gibi, “kültürel, çevresel, toplumsal etkileri itibarıyla en başta Dünya Bankası ihtiyat politikalarına ve bu politikaları temel alan OECD’nin tavsiyelerine aykırı”ymış. Zaten, Dicle Vadisi ve Hasankeyf, UNESCO’nun dünya mirası kriterlerinin onda dokuzunu sağladığı bilinen tek alanmış. Nitekim, bu baraj yapımının finansmanı için dışta oluşturulan iki farklı konsorsiyum bu yüzden dağılmış. Bunun üzerine bir araya gelip yerli destek oluşturan Akbank, Garanti ve Halkbank da desteklerini hemen çekmeliymiş. “Çekmezlerse fena olur” ya da “fena yaparız” edasıyla koparılan bu feryada katılanlar ne yaptıklarının farkındalar mı acaba?

Evet, Ilısu’yu kaynatmak için girişilen bu kampanya, fiilin argodaki anlamına uygun olarak, bir araya gelmiş çevrecilerle tarih ve sanat sevenler arasında masum bir “sohbet kaynatması” mıdır? Yoksa, aynı fiilin yine argodaki bir başka anlamına göre en önemli enerji projelerimizden birini “kaynatmak” yani elimizden alıp yok edivermek mi söz konusudur? İnsanlarımız, hem de iyi yetişmiş olanlarımız, dünya gerçeklerinden ve Türkiye üzerine oynanan büyük oyunlardan bu ölçüde habersiz midirler ki, böylesine sinsi ve haince kampanyalara bir pikniğe gider gibi cümbür cemaat katılıvermektedirler?

Bazı şeyleri hep birden bilmek zorundayız: Ilısu projesi, Dicle gibi muazzam enerji kaynağı olan bir akarsu debisinin üçte ikisini tek bir barajda toplamak demektir. Yeryüzünde ender rastlanan bir durum bu.

Daha da önemlisi, baraj yapmak, Türkiye’nin o köşesini de sahiplenmek ve başkalarının aynı köşeye ilişkin hesaplarını boşa çıkarmaktır. Ilısu konusundaki büyük çullanışın asıl nedeni bu hesaplar. Başkaları petrolü ellerinde tutarak Ortadoğu’ya hükmederken, aynı coğrafyada petrolden de değerli olan suyu tutamamış bir Türkiye armut mu toplamalı? Dicle akacak, Türk bakacak, öyle mi? Bilinsin ki, o bölge elden çıkınca, kıyısında çevreci şarkılar söylenecek bir Dicle de kalmaz, Bağdat Müzesi’ni yerli halktan önce talan edip kendi müzelerine taşıyanlar da Hasankeyf’i başka yerlere taşır.

Gafletin de bir sonu olmalı.