Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin kamu yararına sürdürdüğü sağlıklı kentleşme mücadelesi cezalandırıldı. Hukuk garabetine dönüşen ve 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Nihal Evirgen, Yönetim Kurulu üyeleri Muteber Osmanpaşaoğlu ve Ece Yoltay hakkında terör örgütü propagandası yapmaktan 1 yıl 8 ay ceza verilirken, Tuğba Arslan ve Özgür Bayramoğlu hakkında beraat verildi. Ünal Kara hakkında ise hiçbir karar verilmemesi, mahkeme heyetinin kararı yazmakta dahi zorlanması dikkat çekti.
Mimarlar Odası Ankara Şube Yönetim Kurulu’nun çevre haberi yapan gazeteciye ödül verdiği için terör örgütü propagandası yapmaktan yargılandığı davada karar açıklandı. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Nihal Evirgen ve yönetim kurulu üyeleri Muteber Osmanpaşaoğlu ve Ece Yoltay’ın Türk Ceza Kanunun 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2 maddesi gereğince takdiren alt sınırdan uzaklaşılarak ayrı ayrı 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK7nun 62/1 maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak, 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildi, ceza TCK’nın 51/1. Maddesi gereğince ertelendi.
Yaşanan hukuk skandalına ilişkin Mimarlar Odası’nda basın açıklaması yapıldı. Davaya ve açıklamaya TMMOB Başkanı Emin Koramaz, Mimarlar Odası Genel Sekreteri Tores Dinçöz, Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri Bülent Batuman ve Songül Üzgün, 25, 33, 34, 35. Dönem TMMOB Başkanı, Mimarlar Odası 22, 23, 24, 25, 32. Dönem Başkanı ve İnsan Hakları Savunucusu Yavuz Önen, önceki dönem Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Orhan Sarıaltun, Şehir Plancıları Odası Genel Sekreteri Ayhan Erdoğan, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi Sekreteri Ömer Dursunüstün, 24. Dönem Milletvekili İlhan Cihaner, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, karikatürcü ve mimar Metin Peker, Mimarlar Odası Genel Merkez Denetleme Kurulu Üyesi Hazeli Akgöl, 2021 Tüm Emekliler Sendikası temsilcileri, çok sayıda mimar, akademisyen ve gazeteci katıldı.
Kararı bile yazamayan bir mahkemeyle karşı karşıyayız, bir hukuk faciası yaşanmıştır
Mimarlar Odası Ankara Şube Avukatı Turgut Kazan, şunları söyledi: “Sıkı yönetim mahkemelerinde, FETÖ’cü yargı zamanlarında görev yapan 60 yıllık bir avukatım. Onlar adildi demiyorum. Doğrusunu isterseniz onların hiçbirinde bu kadar kötüsüne rastlamadım. Nasıl bir anlayışla adil görünmek için 2 kişi hakkında beraat kararı verildi. Kendilerine öyle not verildiği için Mimarlar Odası Ankara Şubesi hep not edildiği için, not edilenlerin cezalandırılması örneğiyle karşı karşıyayız. Kaçak Saray, AOÇ, TOGO mücadelesinden öfke duyanlar kimlerse onların not ettikleri bir karar verilmiştir. Kararı bile yazamayan bir mahkemeyle karşı karşıyayız. Verdiği kararı sahte bir tutanağa dönüştürerek düzeltmeye çalışan bir mahkemeyle karşı karşıya kaldık. Sanıklardan biri için karar vermeyi unutan bir mahkemeyle karşı karşıyayız. Hüküm fıkrası öyle bir şeydir ki mahkemede ne söylendiyse odur hüküm, ben bunu anladığım ve böyle örneklerle de karşılaştığım için tutanağı almadan çıkmayacağımı söyledim.”
Türkiye’de özgürlüğün ve yaşam hakkının güvende olmadığı bir yargılama süreciyle karşı karşıyayız
Kazan, sözlerine şöyle devam etti: “Böyle bir yargılama olamaz siz dışarı çıkın biz tutanağı sonra size verelim diyorlar. 2,5 sayfalık bir şey hemen çıkaracaklar, çünkü yeniden yazacaklar, yanlışlarını düzeltecekler, bu kadar önemli bir davada bu kadar yanlış yapılabilir mi? Unuttuklarını, ismi sonradan yazarak hüküm kurmaya çalışacaklarını bildiğimiz için itiraz ettik, yazamazsınız dedik sanıklar gitmiş, o sanığın yüzüne okunmayan karar verilemez. Mahkeme bitmiş, giden sanık için hüküm vermeye kalktılar, biz çok tepki gösterince korktular. Yaptıkları zaten inanılamaz bir şey daha sonra yapmaya çalıştıkları da açık bir sahteciliktir. Eklemeye çalıştıkları, ekledikleri bölümü tutanaktan çıkardılar. Dolayısıyla tanıklardan biri için hüküm kurmamış oldular. Biz çıkardıklarınıza ilişkin de tutanak tutulmasını istedik. Oraya bir hüküm düşündünüz, sanık yokken yazmak istediniz diyerek tepki gösterince, yazmıyorum siz tutanak tutun dedi. Biz de tutanak tuttuk. Gerçekten 60 yıl meslekte olan bir avukat olarak, Ben FETÖ yargılamalarından sonra oluşturulan yeni düzenlemelere göre Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun o tarihteki başkan Yardımcısı Mehmet Yılmaz’a ‘FETÖ mahkemelerinden daha kötüsünü yaratıyorsunuz’ demiştim. Nasıl bir şey yaratmışlar lütfen sorun, hatta İslamcı bir kesim bile olsa eğer tek adam rejiminin not ettiği eleştirel yaklaşımlar içinde olursanız kimsenin güvenliği yoktur. Ne özgürlüğünün, ne yaşama hakkının ne de malının mülkünün güvenliği vardır. Türkiye’de böyle bir yargıyla karşı karşıyayız.”
Bu ceza AOÇ’de yapılan Kaçak Saray’ın acısını çıkarmak için verilmiştir. Saray hala ‘kaçak’tır
“İktidar halk enkaz altında kalmasın diye mücadele eden, yanlış kentleşme politikalarını yargıya taşıyan mimarları cezalandırdı. Biz bu cezayı kabul etmiyoruz, hukuki sürecimizi avukatlarımız yürütecek. Biz yolumuza devam ediyoruz. Kimse bizi 1 yıl 8 ayla kamu hizmetlerinden menle mücadeleden geri tutamaz. O TOGO ikiz kuleleri yıkılacak. Bütün bu süreçlerin emrini veren Kaçak Saray boşaltılacak. O günler yakın biz onların tanığı olacağız. Biz orada sanık sandalyesindeydik ama ülkenin enkaz altında kalışının, ülkenin ve bu memleketin ahvalinin tanığıyız. Biz sanık değil tanığız. Bugün mağdur değil muhatabız, kararlarını bile yazamadılar. Biz yolumuza devam ediyoruz.” diyen Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan ise tepkisini şöyle dile getirdi:
“25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davamız karara bağlandı. Kararda 2 beraat 4 mahkûmiyet 1 boş kaldı ortada. Bu kararın siyasi bir karar olduğu çok açık. Türkiye’nin 11 ilini kapsayan bölgede iktidarın bugüne kadar uyguladığı sağlıksız kentleşme politikalarının çok büyük bir enkazı var. Bu enkaza karşı TMMOB, meslek örgütleri, Mimarlar Odası, Mimarlar Odası Ankara Şubesi inanılmaz şekilde mücadele etti ve yargıya taşıdı. Ama bunların hiçbirine kulak vermedikleri, bilim ve tekniği dışlayarak sadece rant politikalarıyla süreci yönetmeye çalıştıkları için koca bir enkaz yarattılar. Bilimin ve tekniğin ne kadar önemli olduğu, bizim uyarılarımızın mücadelemizin hukuksal süreçlerimizin bu denli önemli olduğu bir süreçte bize verilen ceza aslında kendi yolsuzluklarının üstünü örtbas etmekten başka bir şey değildir. Ortada bir suç yok, doğal sit alanlarında HES yapılmasına ilişkin açtığımız davanın duyurulması üzerine gazeteciye plaket vermişiz. Bizden önce de birçok örgüt plaket vermiş onlara dava açılmamış. Bu ceza AOÇ’de yapılan Kaçak Saray’ın acısını çıkarmak için verilmiştir. Saray hala ‘kaçak’tır. 1700 sayılı ilke kararı iptal edilmiştir. TOGO ikiz kulelerindeki rantın acısıdır. O rantı deşifre ettiğimizin acısıdır. Saraçoğlu’nda, Ulus Tarihi Kent Merkezi’nde, ODTÜ’nün talan edilmesinde Cumhuriyet değerlerinin bir bir yıkılması sürecinde verdiğimiz mücadelenin acısıdır. Bizleri not etmişler. Biz de bu kararı not ediyoruz. Ne sorgulamalar ne soruşturmalar ne işten atmalar ne de cezalandırmalar durduracak.”
Görevimizin başındayız, mücadeleye devam edeceğiz
Candan, şunları kaydetti: “Mimarlar Odası’nda, meslek örgütlerinde görev alırken ateşten gömlek giydiğimizin farkındaydık. 7 arkadaşımızla yargılandık. İki arkadaşımıza beraat verdiler o arkadaşlarımız bizimle sonuna kadar bütün karar sürecinde birlikteydiler ama kararın olduğu gün olmadıkları ve kararda imzaları bulunmadığı için onlara beraat verdiler. Uygunsuz kararlara imza atmazsanız size beraat veririz imza atarsanız cezalandırırız diyorlar. Böylece meslek örgütlerinde görev almanın önüne de engel teşkil ediyorlar. Ünal arkadaşımızın yargılamada boşta kalması ise bir hukuk garabeti. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay hatta bizi yargılayan 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin benzer davalardaki kararlarının hepsi sunuldu. 7 tane ismi alta alta yazamayan bir heyet ve savcının değişmeyen mütalaası aslında bir hukuk faciasını ortaya koyuyor. Biz önümüzü kesmek için cezalandırıldık. Sadece 1 yıl 8 ay Ceza almadık TCK’nın 53. Maddesinden kamu hizmetlerinden de men aldık. Yöneticilik yapmayın, kamuya da hizmet etmeyin, rantın önünü kesmeyin diyorlar. Biz görevimizin başındayız, mücadeleye devam edeceğiz. Nerede olursa olsun, sağlıksız kentleşme politikalarına karşı duracağız. Meralar, orman alanları, zemini sağlam olmayan, balçık alanlarda yapılaşmalara karşı duracağız. Nerede olursa olsun fay hatlarının üzerine verilen yapılaşma kararlarını yargıya taşımaya devam edeceğiz. Biz bu ülkenin, Cumhuriyetin mimarlarıyız diplomalarımızı bu ülkeye senet olarak verdik. Bugün aslında herkesin unuttuğu etik değerlerdir. Bugün ahlak yargılandı. Çünkü her birimize o davalar açıldığında inanılmaz derecede rüşvetler teklif edildi. Bütün bunların hepsini elinin tersiyle iten, devlet üniversitelerinde okumuş halk çocuklarıyız.”
TMMOB susmayacak, cezalar bizi kamçılıyor, mücadelemiz devam edecek
TMMOB Başkanı Emin Koramaz da, “Bir hukuk skandalına daha tanıklık ettik. Türkiye’de hukuk trajikomik bir durum aldı. Bu davaların siyasi olduğunu biliyoruz. Gezi Parkı’na sahip çıktıkları için arkadaşlarımız cezaevlerinde. Türkiye’deki siyasetin temsil ettiği rantçı anlayış TMMOB’u düşmanlaştırdı. Bütün bu davaların nedeni TMMOB’u etkisiz kılmaktır. TMMOB hiçbir zaman susmaz, susturamayacaklar. TMMOB’un görevi mimarlık, mühendis ve şehir planlama hizmetlerinin kamu yararına evrilmesini sağlamaktır. Mesleğimizin gerekleri rant anlayışla çelişmektedir. O dogmatik bakış açısına sahip olan, her şeyi kadere bağlayan ideolojiyle de çelişiyor. Mimarlar Odası Ankara Şubesi kent ve çevre mücadelesinde Mimarlar Odası’nın bu konudaki çalışmalarını kamuoyuna duyuran bir gazeteciye bir ödül veriyor. Bu ödülden dolayı da terör propagandası yapmakla suçlanıyor. Suçlanacak biri varsa bu ülkeyi yağmalayanlardır. TMMOB’un yıllardır söylediklerini dinlemeyip dirençsiz yapıların envanterini bile çıkarmayıp gücendirmelerini yapmayanlar imar barışı çıkartanlar, kendi politikalarının gereğini bile yerine getirmeyen, insanların hayatını kaybetmesine neden olanlar cezalandırılmalıdır. TMMOB Susmayacak, cezalar bizi kamçılıyor, mücadelemiz devam edecek.” diye konuştu.
Bu karar yok hükmündedir bir faciadır, üst mahkemeye taşıyacağız
Mimarlar Odası Genel Sekreteri Tores Dinçöz de tepkisi şöyle dile getirdi: “Bunun bir siyasi karar olduğunu daha önce de dile getirdik. Arkadaşlarımız daha önce de yine böyle çevre hareketi nedeniyle tutuklandı, 18 yılla yargılanıyorlar. Mimarlar Odası Ankara Şubemizin maruz kaldığı bu kararı da kabul etmiyoruz. Bu karar yok hükmündedir bir faciadır. Ranta, bu paylaşıma karışmayın demek istiyorlar. Oda yönetiminde görev almak arkadaşlarımız için büyük bir onur mücadelesidir bu mücadeleyi asla yere düşürmeyeceğiz. Merkez Yönetim Kurulu kararımız da bu yöndedir üst mahkemelere taşıyacağız. Bu sürecin tanıkları olacağız.”
Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Üyesi Muteber Osmanpaşaoğlu ise “Her şeyin bittiği anlamına gelmiyor hukuksal süreç devam edecek. Sorumluluk duygumuz, mevzuatın ve anayasanın bize verdiği yetkilerle konuşmaya, doğruları söylemeye devam edeceğiz. Yıkılan enkazın altında kalan bir yönetim var, siyasi bir kararla bizi susturmaya çalışıyorlar ama ilk değil son da olmayacak. Bu bir hukuk faciasıdır.” diyerek verilen kararı kınadı.
Tüm bu karanlığın ortasında bizlere birer nişane takılmış oldu, bu karanlığı birlikte yeneceğiz
Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Nihal Evirgen ise şunları söyledi: “Binamızın önüne 26 Nisan’dan beri bir pankart asılı. 300’ü aşkın günden bu yana biz bir Adalet Nöbeti tutuyoruz. Bu nöbeti Gezi Davasında tutuklanan arkadaşlarımız Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman için sürdürüyoruz ama bir yandan da bu ülkedeki adalete susamışlığın sesi olması için adalet nöbetine devam ediyoruz. 300 günü aşkın süredir bu ülkedeki en acil ihtiyacın adalet olduğunu dile getiriyoruz. Gezi davasında verilen kararı kabul etmediğimiz gibi bugün bizler hakkında verilen kararı da kabul etmiyoruz. Ülkemiz şu anda dev bir enkazın altında kaldı. On binlerce vatandaşımızı kaybettik. Bugün dolayısıyla bizim ödediğimiz bedel on binlerce canın yanında hiçbir şey. Biz doğruları söylemeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Tüm bu karanlığın ortasında bizlere birer nişane takılmış oldu iki gün sonra benim doğum günüm, bu nişaneyle kutlayacağım.
Ancak bilinsin ki bu karanlığın ortasındaki aydınlığı birlikte büyütebiliriz. Bu enkazın altından toplumun depremde gösterdiği o dayanışma ile kalkabiliriz. Toplum bütün enkazı kaldırmak için nasıl çabaladıysa, adaleti de yine bizler dayanışarak getireceğiz. Gezi davası ve bizler için verilen kararlar bozulacak bizler beraat edeceğiz. O aydınlık günleri hepimizin ellerinde büyüteceğiz ve ben o günlerin yakın olduğuna inanıyorum. Bugün bu hukuk facialarına imza atanlar o gün sanık sandalyelerine oturanlar olacak. O günler geldiğinde yargılama süreçlerini izleyeceğiz. Toplumun vicdanında bizlerin masumiyet karinesinin büyük olduğuna inancımız tam. Halkın bu karanlıktan kurtulması için verilen mücadeleye herkesin dişiyle tırnağıyla katkı sunmasını bekliyorum.”