Prof. Dr. Kadıoğlu, iklimlerin sürekli
değiştiğini, ancak insan etkisi olunca ekolojik sistemin buna ayak
uyduramadığını kaydetti. İklim değişikliğiyle birlikte Türkiye'yi kuraklık
tehlikesinin beklediğini belirten Kadıoğlu, kısa süreli sağanak yağışlarla
oluşan ''şehir selleri''ne de dikkati çekti. İklim
değişikliğine insan etkisi yüzünden havanın da hızla değişkenlik gösterdiğini
belirten Kadıoğlu, şunları söyledi:
''İklim değişikliği havadaki değişkenleri artırıyor. Havada daha fazla enerji
var. Isınmadan dolayı daha çok buharlaşma oluyor ve atmosfere daha çok enerji
pompalanıyor. Atmosferin motoru daha hızlı çalışıyor. Bu nedenle hava şartları
daha hızlı değişiyor ama hava zaten kaotiktir. Kuraklık ve aşırı yağışlar
kardeştir. İklim değişikliği, iklimi uç değerlere kaydırıyor. Hava sıcaklığı
2030'a kadar ortalama 2 derece artacak. Sıcaklık ortalama 2 derece artınca
olağan dışı olaylarda 4-5 kat artış oluyor. İnsanlar 'Ha 10 derece, ha 12 derece
ne fark eder' diyor. Ortalamada 2 derece artınca olağanüstü sıcaklıklar da daha
çok artıyor. İnsanlar daha fazla etkileniyor.
İklim değişikliğiyle deniz seviyesi 60 santimetre yükselecek. İnsanlar, '60
santimetre dizime geliyor, önemli değil' diyor. Deniz seviyesinin 60 santimetre
yükselmesi aslında 60 metre kıyının yok olması anlamına geliyor. Bu kavramların
arkasında yatanları Türkiye'de insanlar anlayamıyor. Türkiye'de meteorolojik ve
iklim okur yazarlığı çok düşük. Türkiye'de şöyle bir alışkanlık var kim nereden
uydurmuşsa 8 yılda bir hafif kuraklık olur, 16 yılda bir şiddetli kuraklık olur.
Bu bilimsel değil. Havanın böyle bir hafızası yok. İstatiksel bir yalan
bu.''
Kuraklık afet değil
Türkiye'de kuraklığın afet kapsamına girmediğini ifade eden Kadıoğlu, hiçbir
kurum ve kuruluşun kuraklıkla ilgili görev, sorumluluk ve yetkisi olmadığını
söyledi. Bu durumun normal olmadığını savunan Kadıoğlu, ''Anadolu kuraklıkla yok
olmuş medeniyetlerin mezarlığıdır. Türkiye'de bir acayiplik var'' diye
konuştu.
Türkiye'de kuraklığı tek elden inceleyen bir kurum olmadığı için
meteorolojinin yağışlara, DSİ'nin de barajlardaki doluluk oranına bakarak
kuraklık olup olmadığını değerlendirdiğini belirten Kadıoğlu, şunları
kaydetti:
''İnsanlar, Türkiye'de kuraklığın afet sayılmadığını duyunca şaşırıyor.
Türkiye yarı kurak bir ülkedir. Zaten yarı kurak olduğu için hafif bir
kuraklıkta tam kurak bir ülke haline geliyor. Türkiye çok kritik bir eşiktedir.
İklim değişikliği Türkiye'yi daha kurak bir ülke haline getiriyor''
İklim değişikliğiyle sıcaklıkların arttığını, yağışların azaldığını dile
getiren Kadıoğlu, şöyle devam etti:
''İklim değişikliğini magazin malzemesi gibi konuşuyoruz. Konuşmaktan çıkıp
ülkenin gelişim politikalarına entegre etmemiz lazım. Türkiye'de 2009'dan sonra
kişi başına düşen su miktarı 3 bin metreküptü, 2050'de sadece nüfus artışından
dolayı 1250 metreküpe düşecek. Bir de iklim değişikliğini hesaba katmak lazım. O
zaman 750 metreküpe düşecek. Su havzalarını çakıl taşına kadar korumamız
gerekiyor.''
Kısa süreli şiddetli yağışlar
İklim değişikliğiyle birlikte yağışların da kısa süreli ve şiddetli konvektif
(Gök gürültülü şiddetli sağanak) hale geldiğini belirten Kadıoğlu, şu bilgileri
verdi:
''Bu, ısınmadan kaynaklanıyor. Yer seviyesi ısındığı zaman yerle yukarı
seviye arasındaki sıcaklık farkı çok büyüyor. Sıcak nemli hava hızla yükselip
konvektif yağışlara dönüşüyor. Konvektif yağışlar artıyor. Akdeniz ikliminin
tanımı neydi? Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı. Kışlar ılık ve
yağışlı olmuyor, kurak oluyor. Kışın bize yağış bırakan cephe sistemleri
kuzeyden aşağıya inmiyor. Daha çok bize yağış bırakan sistemler konvektif
yağışlar, gök gürültülü, sağanak, kısa süreli, şiddetli, doluyla beraber
geliyor.
Kısa süreli, şiddetli olduğu için yollardaki mazgallar şiddetli yağışları
kaldıramıyor. Kısa süreli sağanak yağışlardan sonra caddeler dereye dönüşüyor.
Biz buna şehir selleri diyoruz. Dünyada artan en büyük problemlerden biri bu.
Ama Türkiye'deki ilgili kurum ve kuruluşlarda, DSİ'de şehir seli diye kavram
yok. Onlar bütün sellere taşkın diyor. Sanki caddelerde dere var. Bir şey sanki
taşıyor, sanki akarsu taşıyor. Taşkınlar için çözüm yöntemleri baraj yapmak,
taşkın yapıları yapmak.''
Olayın adı doğru konulmadığı sürece tedavisinin de mümkün olmadığının altını
çizen Kadıoğlu, kurumsal ezberleri bozmak gerektiğini anlattı. İklim
değişikliğiyle birlikte insanların anlayışının da değişmesi gerektiğine değinen
Kadıoğlu, sadece çevre dostu olarak değil, teknik olarak da değişmk gerektiğini
bildirdi.
Prof. Dr. Kadıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
''Dünyada mazgallar büyütülüyor sayıları artıyor. Japonlar Tokyo'da şehrin
altında büyük kanallar açıyor, suyu tahliye etmek için. Eski verilere göre
yapılmış olan mazgal dizaynları yeni verilere göre yapılmalı. Yağmur drenaj
sistemi yapılırken, 20-30 senelik geçmiş verilere bakılıyor. Sanki gelecekte
aynı şekilde tekrarlayacak. Hava, tekerrürden ibaret değildir. 'İklim değişecek,
şartlar farklı olacak' bakış açısı yok. Kış turizmi için yer seçiyor adam, 3-5
sene sonra kullanılamaz hale geliyor. Geçmişe bakmış, alışkanlıkları, ezberi
o.''