Su kaynakları tükeniyor. Bunun tek nedeni, dünya nüfusunun sürekli artması değil. Aynı şekilde iklim değişikliği de bunda bir rol oynuyor, buzulların erimesine ve su kaynaklarının kurumasına neden oluyor. Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, iklim değişikliği sonucu ne kadar suyun kaybedildiğini, Potsdam’daki İklim Sonuçları Araştırma Enstitüsü’nden bilim insanları yeni bir araştırma yaparak hesapladı. Araştırmacılar iklim değişikliğinin etkileri ile ilgili bir tablo ortaya koymak için 5 küresel iklim modelinin ve 11 farklı küresel hidrolojik modelin verilerini bir araya getirdi. Hedef susuzluk tehdidine karşı etkili olacak yeni yöntemler bulmak. Araştırmacılardan Jacob Schewe şunları belirtiyor:
“İklim değişikliğinin de üzerine geldiği bir gelecek senaryosunda, bunu matematiksel olarak nasıl ortaya koyabileceğimizi düşünmek zorundayız. İklim değişikliğinin toplama ne ölçüde katkısı olduğunu bilebilmemiz gerekir. Hazırladığımız raporda da bunu yaptık.”
'İklim değişikliğini önlemek mümkün'
Schewe bilim insanları açısından iklim değişikliğine engel olmanın mümkün olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bugün, önümüzdeki yıllarda iklimi sıkı bir şekilde koruma yoluna gidiyoruz, dediğimiz takdirde ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırmamız mümkün ve su kıtlığı alanındaki gelişmelerin büyük bir kısmına engel olabiliriz.”
Yeni araştırmada bilim insanları, endüstrileşme öncesindeki döneme göre 2,7 derecelik bir küresel ısınma olacağını varsayıyorlar. Dünya nüfusu açısından bu yüzyılın sonunda her 10 kişiden birinin mutlak susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya olacağı anlamına geliyor. Bugünse her 50 kişiden biri bu durumda bulunuyor.
Mutlak susuzluktan, bilim insanları kişi başına yılda ortalama 500 metreküp su kalmasını anlıyorlar. Günümüzde dünya çapında su tüketimi, yıllık olarak kişi başına ortalama 1200 metreküp su.
Sanayi ülkelerinde su tüketimi, gelişmekte olan ülkelere göre çok daha fazla. Washington’daki Dünya Kaynaklar Enstitüsü’nün hazırladığı, dünya susuzluk atlasına göre hâlihazırda 37 ülkede insanlar sınırlı su kaynaklarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Araştırmanın yazarlarından Paul Reig susuzluğun önüne geçmek için yatırım yapılması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:
“En yüksek potansiyel tarımda, zira tarım en çok su kullanılan alanlar arasında yer alıyor. Yatırımcıların dikkate aldığı bir dizi teknik yenilik ve çözüm var ve sanıyorum artan su talebimizi karşılamakta bunlar büyük rol oynayacak.”
'Tarımda dönüşüme ihtiyaç var'
Gıda fiyatlarının artması nedeniyle tarım, gerçekten de yatırımcılar açısından ilginç hale geliyor. Sadece Çinli değil Avrupalı ve Asyalı şirketler de Afrika’da büyük araziler satın alıyor. Yatırımcılar kârlarını artırabilmek için daha az suya ihtiyaç duyulan tarım dallarına yatırım yapıyor. Sulama sistemleri ve ekin türünde de aynı tercihler rol oynuyor.
Su kaynaklarının yok olmasının üstesinden gelebilmek için tarımda bir dönüşüme ihtiyaç var. Bu yılın Doğru Yaşam Ödülü sahiplerinden, tarım ve kalkınma uzmanı Hans Rudolf Herren sadece teknik ve sulamada yapılacak yatırımlarla tarımın, küresel iklim değişikliğine uyum sağlayamayacağını belirtiyor. Herren birçok kültür bitkisinin doğal özellikleri karşısında tekniğin bir anlam taşımayacağını kaydediyor.
Tarım uzmanı, iklim değişikliği nedeniyle çiftçilerin kuraklık ve sel baskınlarıyla karşılaşacağına dikkat çekiyor. Herren meydana gelecek sel baskınlarının üstesinden gelmek için de biyolojik tarıma yönelinmesi gerektiğini vurguluyor. Biyolojik tarımda toprağın su alma kapasitesinin artacağını ve bunun ileride bitkiler için kullanılabilir olacağını sözlerine ekliyor.