Temmuz ayında Frankfurt'ta düzenlenen Uluslararası Enerji Güvenliği ve Küresel Beslenme Konferansı'nda küresel ısınmanın sonuçları da ele alınan konular arasındaydı. Konferans katılımcılarından İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House'nin çevre uzmanı Cleo Paskal, dünyada yaşanan değişiklikler ve felaketlerde insanoğlunun etkisine atıfta bulundu:
Cleo Paskal, “Çok hızlı değişen bir dünyada yaşıyoruz ve bu değişiklikler hiçbir şekilde iklim değişikliğinin sonucu değil daha çok nüfus artışı ve susuzluğun yanı sıra tehlike altındaki bölgelerdeki iskân artışından kaynaklanıyor. Kathrina Kasırgası’nın New Orleans'ta sebep olduğu yıkım, kentin sel bölgesinde kurulmuş olmasına dayandırılabilir. New Orleans, kasırga çeken bölgede kurulmuş ve bir kasırgayla yıkılmış bir kenttir. Bu bir sürpriz değildi. Bu durum bölgede hâlâ iyileşme sağlanamayan büyük sosyal, siyasi ve ekonomik sorunlara yol açtı” diyor.
Çevre uzmanı Paskal'a göre, Avrupa kentlerinin altyapısı ve politikaları dünyanın 20, 30 ya da 50 yıl sonra nasıl değişeceği dikkate alınmaksızın yapılıyor. Paskal, örneğin 300 yıl önce suya yakın deniz seviyesi altındaki bölgelerde inşaat yapılabileceğini ancak bugün bunun iyi bir fikir olmadığını söylüyor:
“Ne yazık ki Almanya kısa bir süre önce acı bir sel felaketi yaşadı. Etkilenen bölgelere dikkatle bakarsanız, bu bölgelerin çoğunun eski yerleşim yerleri olduğunu görürsünüz ve bu bölgelerin geçmişte selden düzenli olarak etkilenmediği sonuncunu çıkarabilirsiniz. Aksi halde bu kentler çoktan terk edilirdi. Buralar, belirli bir zaman zarfında belirli yerlerde ve kesinlikle belirli oranda nüfus büyüklüğü göz önüne alınarak planlanmış kentler. Nüfus o yıllarda daha azdı ve şimdikinden daha az hareket söz konusuydu. Aynı zamanda iklim de farklıydı.”
Eski altyapı sorunu
Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, Avrupa'nın büyük bir bölümünde altyapı ve yerleşim bölgelerinin 500, 700 ve hatta bin yıl önce kurulduğunu kaydeden çevre uzmanı, o dönemde kentlerin 100 bin değil ortalama 10 binlik nüfusa göre planlandığını hatırlatıyor. Paskal, zaman içinde çok fazla şey değişse de insanların yaşadığı bölgelerin hep aynı kaldığını kaydediyor. Peki, daha güvenli bölgelere taşınıp yeni kentler mi inşa etmeli? Paskal, “Sigorta firmaları bu konuda kafa yormaya başladı. Sonuçta böyle felaketlerde para ödemek zorunda kalan onlar. Örneğin İngiltere’nin belirli bölgelerindeki evler artık sigortalanmıyor. Eğer bina sigortalı değilse, evinizi de satamazsınız” şeklinde konuşuyor.Paskal, siyasileri de iklim değişikliğine gösterilen tutum konusunda eleştiriyor. Bazı çıkarlar ya da gerçeği bastırmak için güzel ifadeler kullanmak yerine sorunun açıkça tartışılması gerektiğini belirten Paskal, örneğin inşaat yapmanın tehlikeli olduğu bir bölgede, kamu finansmanlı sigortalarla teşvik edilmemesi gerektiğini belirtiyor.
Bunun tüm Batı dünyasını etkileyen bir sorun olduğunu kaydeden Paskal, Amerikan kamu sel sigortası programının bu nedenle iflas ettiğini ifade ediyor. Çevre uzmanı, piyasa yetkililerinin programı tehlikeli bulsa da hükümetin pahalı yazlıkların sağladığı vergi gelirlerini kaçırmak istemediğini savunuyor.
Sosyal beraberliğin önemi
Peki, Avrupa’nın iklim değişikliğine yaklaşımı nasıl? Paskal, “Avrupa bu sorunu daha ziyade kalkınmakta olan ülkeleri etkileyen bir sorun olarak görüyor. Ancak böyle değil. En eski, hareketsiz ve en az günümüze adapte edilen altyapıya sahip ülkeler eski Avrupa ülkeleri. Altyapıları yüzlerce yıllık ve başka bir zamanın şartlarına göre yapıldılar. Buralarda halk, sorumluların vaatlerine inanıyor. Ancak Hindistan gibi ülkelerde halk hükümete güvenilemeyeceğini bildiğinden evine jeneratör yerleştiriyor. Evleri sel altında kalınca, tanıdıklarında konaklıyorlar. Sosyal beraberlik orada çok güçlü. Kalkınmakta olan ülkelerden daha iyi durumda olduklarını düşünen Avrupalıların yanılmadıkları ne malûm?” diyor.