Deutsche Welle'nin haberine göre, İklim Konferansı'nda "Kayıp ve Zarar" başlığının önemli bir yer tutması bekleniyor. Bu gündem başlığı ile iklim değişikliğinin neden olduğu engellenemez zararlara dikkat çekilmek isteniyor.
'Dünya için Ekmek' adlı yardım kuruluşunun kalkınma politikaları sorumlusu Thomas Hirsch, iklim değişikliği sonucunda kuraklık ya da fırtına gibi aşırı hava olaylarının meydana gelmesine engel olunamayacağını kaydediyor. Ayrıca mercan adalarının batmasının da önlenemeyeceğini savunan Hirsch, Güney Pasifik'te bulunan Papua Yeni Gine'ye ait Carteret adalarını örnek olarak veriyor:
"Takımadalar batıyor. Buralar denizden maksimum iki metre yüksekte. Bu bölgede deniz seviyesindeki artış diğer yerlere oranla çok fazla. Adalar son 25 yılda yaklaşık yüzde 60 oranında alan kaybetti. Bazı adalar yaşanamaz durumda. Diğerleri ise ortadan ikiye ayrıldı. Buralarda 3 bin kişi yaşıyor. Yaklaşık 10 yıldır hükümetten başka bölgelere yerleştirilmelerini istiyorlar, ancak bu gerçekleşmiyor. Çünkü hükümet bu insanları nereye yerleştirebileceğini ya da bunun nasıl finanse edileceğini bilmiyor.
Bu tür zararlara nasıl karşı konulabileceği "Kayıp ve Zarar" tartışmasının odağında. Polonya'da 11 – 22 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek konferansta konu enine boyuna ele alınacak. Nitekim daha önce Doha'da düzenlenen konferansta Varşova'daki konferans katılımcılarına, bu konuda uluslararası bir mekanizma oluşturulması görevi verilmişti.
Alman Çevre Bakanlığı'nın Uluslararası İklim Koruma Bölümü Başkanı Nicole Wilke, "İklim değişiminin yol açtığı kayıp ve zararlar konusundaki müzakereleri konferansın ağırlık noktası olarak görüyoruz. Geçen yılki İklim Konferansı'nda iklim değişikliğinin yol açtığı zararların azaltılması ve ülkelerin iklim değişikliğine karşı dayanıklılığının artırılmasını nasıl başarabileceğimiz konusuna daha fazla zaman ayırmayı kararlaştırdık” şeklinde konuşuyor.
Başta ABD olmak üzere sanayi ülkeleri ise şu anda hesaplanamayan zararlara ilişkin devletler hukuku açısından bağlayıcı bir sorumluluktan kaçınmak istiyor. Thomas Hirsch'e göre ise iklim değişikliğinden büyük oranda etkilenen gelişmekte olan yoksul ülkelerin sonuçların üstesinden gelmek ve zararları giderebilmek için uluslararası destek almaları şart.
Gözler Paris'teki zirvede
2020 yılında yürürlüğe girmesi hedeflenen İklim Anlaşması, Varşova'daki konferansın odak noktasını oluşturuyor. 2011 yılında Durban'daki konferansta, böyle bir anlaşmanın 2015 yılı sonunda Paris'teki zirvede imzalanması kararlaştırılmıştı.
'Germanwatch' adlı sivil toplum kuruluşunun başkanı Christoph Bals, Varşova'daki konferansta 2015 yılına kadar yürütülecek müzakereler için bir yol haritası çizilmesini istiyor. Ancak Polonya'da somut bir yol haritası çizilip çizilemeyeceği belirsiz. Bals, müzakerelerin eylül ayı sonunda BM İklim Konseyi tarafından açıklanan rapor ışığında ciddi bir şekilde yürütülmesi gerektiğini ifade ediyor. Raporda, iklim değişikliğine yüzde 95 kesinlikle insanların yol açtığı sonucuna varılmıştı.
Christoph Bals, politischer Geschäftsführer der unabhängigen Entwicklungs- und Umweltorganisation Germanwatch Aufnahme: 11.4.2013, Bonn, Foto: Helle Jeppesen für DW Germanwatch adlı sivil toplum kuruluşunun başkanı Christoph Bals
Yine de yüzyıl sonuna kadar küresel ısınmanın iki dereceyle sınırlandırılmasının mümkün olduğunu belirten bilim insanları, bunun için etkili siyasi önlemler alınması ve sera gazı salınımının azaltılması gerektiğini vurgulamıştı. Ancak uzmanların uyarılarının Varşova'daki müzakereleri hızlandırmaya yetip yetmeyeceği şüpheli. Ne daha seçimler sonrası yeni bir hükümet kuramamış olan Almanya'dan ne de AB'den kayda değer bir etki bekleniyor.
Bals, "Şu anda oynamaları gereken rolü oynayamıyorlarmış gibi görünüyor. Bir öncü rolü oynamalılar, çünkü Varşova'daki zirve ve iki yıl sonra Paris'teki önemli zirveye katılma başvurusunda bulundular. Ancak şu anda AB o kadar korkunç bir durumda ki ABD ve Çin'de iklim politikası konusunda daha fazla dinamizm var. Bunu iklim hedefleri açısından ele alacak olursak AB, zayıf bir hedef belirledi. Bu şekilde iklim değişikliğinin iki derecenin altıyla sınırlandırılması sağlanamaz. Böyle bir hedefe ekonomik krizle zaten ulaşıldı. Bu şimdi Varşova'ya gidip '2020 yılına kadar kesinlikle ek iklim koruma istemiyoruz' demek anlamına geliyor. Bu şekilde dinamizm durdurulmak isteniyor. Bu böyle işlemez” diyor.
Öte yandan konferansın ev sahibi Polonya, AB içinde sera gazı salınımında daha yüksek bir oran konusunda anlaşılmasını engelleyen ülkelerin başında geliyor. Ayrıca hazırlık toplantılarını protesto eden Rusya, Belarus ve Ukrayna'nın da konferansta alınacak kararları bloke etmesinden endişe ediliyor.