İstanbul denilince ilk akla gelen binalardan Haydarpaşa
Garı, dün şüpheli bir yangınla 1.5 saat boyunca yandı.
Gardan yükselen dumanlar göğü kapladı. Yangının izolasyon çalışmasındaki ‘küçük
bir hata’dan kaynaklandığı iddiası üzerinde duruluyor. Kadıköy
Belediyesi ise binaya onarım izni vermediklerini, eğer bir onarım varsa
‘kaçak’ olduğunu açıkladı. Kesin olan tek şey, “Yeşilçam
filmlerinin gözbebeği, Nâzım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları’nın
simgesi ve 5 milyar dolarlık tartışmalı Haydarpaşa Projesi’nin mihenktaşı olan
bina, ‘yangını anında söndürecek bir sisteme sahip değildi’.
Bir anda çatıyı sardı
Bir süredir çatı kısmında izolasyon çalışması yapıldığı öğrenilen tarihi
Haydarpaşa Tren Garı’ndan dün saat 15.00 sularında birden alev yükseldi. Yangın
kısa sürede çatıyı sardı. Yangın ile ilgili ilk ihbar saat 15.05’te itfaiyeye
ulaştı. İtfaiye Daire Başkanı Ali Karahan’ın verdiği bilgiye göre, 57 araç ve
153 personelle müdahale edildi. İtfaiyeciler çatı kısmına çıkarak söndürme
çalışması yaparken, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nün Kurtarma-6 ve Kurtarma-7
römorkörleri de denizden destek verdi.
Garın etrafında ambulanslar bekletilirken tüm tren seferleri durduruldu.
Kesif duman kilometrelerce uzaklıktan görülecek şekilde yükseldi. Dumanlar
Ortaköy sahillerine kadar ulaştı. Aynı anda TCDD’nin komuta merkezi çöktüğünden
İstanbul-Arifiye arasında tüm tren seferleri telsizler, uydu ve cep
telefonlarıyla yönlendirilebildi.
‘Yangın hortumu çalışmadı’
Olay yerinde görgü tanıkları ve yetkililerle görüşen Radikal muhabiri
Enis Tayman’a ulaşan bir diğer iddia: ‘Yangın onarım değil,
patlayan kalorifer borusunun kaynak makinesiyle onarımı sırasında çıktı ve
ardından bir dizi aksaklık yaşandı.’ Bu iddiaya göre, iki işçi yangın çıkınca
paniğe kapılıp söndürmeye çalışmadan ve kimseye haber vermeden olay yerinden
kaçtı.
Diğer ihmal iddiaları ise şöyle:
Yangından hemen sonra görevlilerden biri binanın elektriğini kesince binada
bulunan yangın hortumuyla su pompalanamadı. Gar santralından saat 15:05’te
itfaiye arandığı ancak, araçların olay yerine 15:30 dolayında geldi. Binada
yangın söndürme timi vardı ancak timde yer alan çalışanlar haftasonu olması
nedeniyle garda değildi. İtfaiyenin ilk gelen araçlarında yeterli uzunlukta
merdiven yoktu ve bu müdahalede 10 dakika gecikmeye yol açtı. Binadaki membran
malzemesi yanıcıydı. Bu tarihi bina için uygun değildi. Gereğinden fazla su
sıkıldığı için binanın alt katları da su ile doldu.
Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Talat Aydın “Büyük
bir tehlike atlatılmıştır. Yangının garın çatısında yapılan izolasyon
çalışmaları nedeniyle çıkmış olabileceğini tahmin ediyoruz” dedi. Aydın, uygun
olmayan malzemelerle restorasyon iddiası üzerine ise “Kim söylüyor bunu?
Nereden, neye dayanarak söylüyorlar. Yangının sebebi teknik bir konu” dedi.
1. derece tarihi eser
Anıtlar Kurulu’nca 1. derece tarihi eser olarak tescillenen garın yapımına
Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit döneminde, 30 Mayıs 1906 tarihinde başlandı.
Alman mimarlar Otto Ritter ile Helmuth Cuno tarafından, Alman ustalara
yaptırılan bina, 19 Ağustos 1908 tarihinde, İstanbul-Bağdat Demiryolu hattının
başlangıç istasyonu olarak hizmete girdi.
1917’de sabotajla yandı
1917 yılında, 1. Dünya Savaşı sırasında deposunda bulunan cephanelere yönelik
sabotaj nedeniyle büyük bir bölümü hasar gördü. Onarıldı ve bugünkü şeklini
aldı. 1979’da açıklarında Independenta adlı tanker kaza yaptı. Patlamada
vitrayları hasar gördü. Gar, yıllardır TCDD’nin ana istasyonu olarak
kullanılıyor.
Helikopter tartışması
Haydarpaşa Garı alev alev yanarken havadan müdahale tartışması yaşandı.
Valiye göre yangına havadan müdahale gereksizdi.
Haydarpaşa Garı’ndaki yangın 1.5 saatte söndürülse de tarihi binanın çatı
kısmı önemli ölçüde zarar gördü. Vali Hüseyin Avni Mutlu,
“Binamızda küçük bir onarım çalışması var. Ama bu onarım çalışmasının olduğu
yerde mi, bir başka yerde mi? Rapor doğrultusunda açıklayabileceğiz” dedi. İki
işçinin sorgulanmak üzere Emniyet’e götürüldüğü olayla ilgili “Yangına havadan
müdahale edilmediği yönünde şikâyetler var” ifadesi üzerine de Mutlu, şunları
söyledi:
“Havadan müdahalenin yararları, zararları ilk andan değerlendirildi. Orman
Genel Müdürlüğümüz ve THK ile irtibata geçildi. İhtiyaç olduğunda takviye almak
üzere THK’nın Ankara’daki iki uçağı da Sabiha Gökçen’e büyük ihtimalle transfer
edildi. Bu tür tarihi binalara müdahale tekniği itibariyle, bunlar önemli. Doğru
olan neyse onu yapmıştır arkadaşlarımız. THK’nın elinde imkânları var. Önemli
olan, müdahale noktasında eksiğin olup olmadığıdır.”
Kentte helikopter var mı?
Yangının ardından olay yerine giden CHP İstanbul İl Başkanı Berhan
Şimşek ise yangında helikopter kullanılmamasını eleştirdi:
“Burada sorulması gereken soru şu: Acaba İstanbul’da bir itfaiye helikopteri
var mı? Böyle bir binada çıkan yangının iptidai bir şekilde söndürülmesi mümkün
olabilir mi? Bilgi sahibi olanlar söndürmenin helikopterle yapılabileceğini
söylüyor.”
Mimarlar Odası Başkanı: İki ay önce de yangın riski atlatmıştı
Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu yangın boyunca
Haydarpaşa’daydı. Muhçu, yangın başlar başlamaz itfaiyeyi arayarak, helikopterle
müdahale önerdiğini söyledi: “Dendi ki bizim aracımız yok havadan müdahale
etmeye. Ben de Çevre Bakanlığı’nda olduğunu, hatta ordudan alabileceğini
söyledim. Vakit kaybederiz, dediler. Oysa ki Aydost Ormanı’na yedi dakikada
müdahalede bulunmuştu. Ama Haydarpaşa’da 1.5 saat geçmesine rağmen havadan
müdahale olmadı” dedi. Binada ciddi bir yangın söndürme sistemi olmadığını iddia
eden Muhçu, yangına dışarıdan yapılan müdahalenin de gecikmiş ve sistemsiz
olduğunu öne sürdü.
Muhcu, aynı çalışma nedeniyle iki ay önce de yine bir yangın tehlikesi
atlatıldığını ileri sürerek, “Çatıda tadilat işlemleri yapıldığını söylüyorlar.
Binadan birisi tarafından bana aktarılan bilgiye göre, çalışmalar özel bir
şirkete verilmiş. Çalışmalar sırasında iki ay önce de yangın çıkmış. Yangının
elektrik kablolarından çıktığı anlaşılıyor. Kabloların taşıyamayacağı, klima ve
kimi alet ve makinelerin kullanılması sonucunda yangın çıktığı söyleniyor.”
Binnaz Toprak: Ağlayarak kız kardeşimle konuşuyorum
Haydarpaşa Garı yanıyor. Yangını televizyonda ağlayarak izliyorum. Bu
‘ağlama’ sözü üzüntümü belli etmek için kullandığım soyut bir kelime değil.
Gerçekten ağlıyorum. Telefona sarılıp kız kardeşimi arıyorum. O da ağlamaklı.
Titreyen bir sesle, “Orada ne çok hatıramız var, ben ara sıra sırf garı ziyaret
etmek için giderdim” diyor.
Televizyona Ankara’dan bağlanan
Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı, “Can kaybı olmaması sevindirici” diye beyanat
veriyor. Oysa can kaybı var. Binlerce İstanbullu için, Haydarpaşa Garı canlı bir
varlık. Her canlı gibi, onun da yaşamışlığı, hafızasında gizli hatıraları var. O
gar, yıllarca, trenler düdüklerini öttürdüğünde birbirinden ayrı düşecek,
arkasından mendiller sallanacak nice sevgilinin, karı-kocanın, babalarından
ayrılacak çocukların, askere gidecek delikanlıların, yataklı vagonlara şık
bavullarıyla yerleşecek zenginlerin, çıkınlara sarılı nevaleleriyle koşuşturan
üçüncü sınıf yolcularının, Anadolu’ya tayini çıkmış memur ailelerinin
duygularına tanıklık etmiş.
Anadolu’dan gelenlerin yüklerini, önünde demir atmış vapurlara taşımış.
Milyonlarca İstanbullunun Anadolu yakasından öbür kıyıya geçebilmelerine yol
vermiş. 1940’lı yıllarda tatil için geldiğimiz İstanbul’dan dönüşte bizi ailesi
edinmiş Karabaş’ın trenin arkasından dakikalarca koştuğunu belki hâlâ
anımsıyordur.
1953’te yatılı okula teslim edildikten sonra
ağlayarak ona veda edişime hüzünlenen babamın, kızını taa yaza kadar
göremeyeceğini düşünerek trene doğru başı öne eğik yürüyüşünü eminim
unutmamıştır. Erzincan’dan İstanbul’a dört günlük yolculuğumuz boyunca trenin
camından başımızı uzatıp, dumanından kömüre dönmüş suratlarımızla seni görünce
nasıl da sevindiğimizi hatırladın mı Haydarpaşa Garı?
Haydarpaşa Garı neyse ki ölmedi. Ama feci yaralandı. Yaralarını sarmak için
tarih bilmez müteahhitlerin eline düşerse, İstanbul surları gibi tiyatro seti
olmaya namzet. Asıl o zaman ölecek. Sümela Manastırı misali, binlerce yıl önce o
sarp kayalıklara nasıl çıkıp da inşa ettiklerine şaşırıp kaldığınız Tanrı’ya
adanmış bir yapının, Kültür Bakanlığı’nın vurdumduymazlığına kurban edilip eski
taşlarının üstüne yapıştırılmış Ytong’larla apartmana dönüştürülmesinin
tekrarını önleyeceğiz.
Her musibette bir hayır vardır derler ya. Bu yangın da umarım bir hayra
vesile olur, İstanbullular garlarına sahip çıkarlar. Rant peşinde koşan
müteşebbislere sesleniyorum: Hardarpaşa’yı rahat bırakın. Orayı otel, motel
yaptırtmayacağız. Bu şehrin hafızasını peynir ekmek gibi harcatmayacağız. İzin
vermeyeceğiz buna.
Avni Özgürel: Sultanın raydaki hayali
Bavullu insan manzaralarıyla İstanbul’a göçün de simgesi olan garın hikâyesi,
Sultan Aziz’in bir Avrupa gezisiyle başladı.
Sultan Aziz’in Avrupa gezisi sırasında görüp hayran olduğu demiryolu ağından
etkilenip imparatorluğun her köşesinin ulaşılabilir olması arzusuyla Trakya’dan
başlattığı Sirkeci’de noktalanan hamlenin devamı, Sultan 2. Abdülhamid’in
hayallerini üzerine inşa ettiği siyasi projenin simgesi Haydarpaşa Garı.
20. yüzyıla girerken İngiltere ve Almanya’nın hâkimiyet mücadelesi verdiğini,
kavganın odağında da Britanya İmparatorluğu’nun can damarı ve en büyük sömürgesi
Hindistan yolunun kontrolünün olduğunu görmüştü 2. Abdülhamid. Akıl, bu
mücadelenin alanının Osmanlı’nın Ortadoğu’daki toprakları olduğunu işaret
ediyordu. Sadece bu da değil. Zengin petrol yatakları dolayısıyla geleceğin
dünyasında ekonomik gücün kimde olacağını belirleyecek Arap coğrafyası da
İstanbul’un kontrolündeydi.
Ancak 2. Abdülhamid’in resmi doğru okuması yetmiyordu. 15. yüzyıl sonundan 20
yüzyılın başına kadar bölgeyle sadece ‘kutsal topraklar’ olması sebebiyle
ilgilenen Osmanlı padişahının elinde yeni dünyanın talep ettiği, orduyu kısa
zamanda Bağdat ve Hicaz’a sevk imkanı verecek alt yapıyı inşa için kaynak yoktu.
İstanbul, demiryolunu ancak İzmit’e taşıyabildi.
İngiltere canhıraş bir çaba içine girdi Sultan’ı ikna için. Para- pul
istemiyor, aksine Osmanlı hazinesine soluk aldıracak yeni krediler vermeye hazır
olduğunu söylüyordu Londra. Üstelik padişahın kızkardeşi Seniha Sultan’ın eşi
Mahmud Celaleddin Paşa İngiltere adına devredeydi.
Ama olanca baskıya rağmen Abdülhamid Almanya’yı tercih etti. Mısır’ı ve
Süveyş’i işgal etmiş olan İngiltere güven vermemişti padişaha. Berlin’den
İstanbul’a; İstanbul’dan Konya’ya; oradan da iki ayrı hat halinde biri Hicaz’a
diğeri Bağdat’a uzanacak iki hat halinde demiryolu yapımını üstlendi Almanlar.
8000 km’yi bulan iki hattın hikâyesi uzun. Anadolu dışında Hicaz ve Bağdat
Demiryolu’ndan geriye hatların Şam’la Amman arasında halen çalışan güzergâhı,
ara istasyon binaları kaldı. İstanbul’da ise iki anıtsal yapı/eser: Haydarpaşa
İstasyonu ve Sultanahme’teki Alman Çeşmesi.
Öztürk’e göre onarım kaçak
Haydarpaşa’da belediyenin denetiminde bir onarım olmadığını söyleyen Kadıköy
Belediye Başkanı Selami Öztürk, “Eğer yangın onarım yapılan
yerde çıktıysa kaçak çalışma var demektir” dedi. Öztürk şu bilgileri verdi:
Tarihi binaları onarmak için her ilçede KUDEP adlı birimler vardır. Bu birimler
onarım ruhsatı verir. Burasıyla ilgili belediyemiz tarafından verilmiş bir
onarım ruhsatı yok. Başvuru var. Tabiat ve Kültür Varlıkları Kurulu’ndan onay
alınmış. Ödenek yokluğundan bizden ruhsat alınmamış.”
Venedik benzeri kanallar yapılacak
İstanbul’un en güzel siluetlerinden birine sahip Haydarpaşa Garı ve
çevresinin 5 milyar dolarlık projeyle zengin turistleri ağırlayacak kurvaziyer
limanı, eğlence ve kültür merkezi haline getirilmesi hedefleniyor. TCDD’nin
2007’de hazırladığı ‘Haydarpaşa Gar ve Liman Dönüşüm Projesi’nde önce bölgenin
‘yerli Manhattan’a dönüştürülmesi planlanmıştı.
Tepkiler üzerine
sadeleştirilen projeye Venedik kanalları eklenmiş, ardından da Osmanlı
mimarisine dönülmüştü. Yap-İşlet-devret modeliyle ihale edilen ilk projede
gökdelen, alışveriş merkezi, 5 yıldızlı otel ve yat limanı bulunuyordu. Projenin
ihalesini, Çalık Grubu almıştı. Gelen tepkiler üzerine ‘yerli Manhattan’ projesi
rafa kaldırıldı ve Mimar Şefik Birkiye’ye yeni bir proje hazırlatıldı.
Venedik tarzı kanalların yer aldığı yeni projenin içinde, konut, ofis,
otellerin yanı sıra alışveriş merkezi, kongre merkezi, fuar alanları ve marina
da bulunuyordu.
İstanbul Mimarlar Odası başta olmak üzere birçok meslek odası ve sivil toplum
kuruluşu projeye karşı çıkarken TCDD, Koruma Kurulları’ndan gerekli izinler
aldığını açıkladı. Proje, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin de onayından
geçti. Son proje kapsamında Haydarpaşa garı ve çevresinde bulunan tarihi yapılar
turizm ve ticaret merkezi olacak.