Göztepe Parkı'na ''cami'', derken Boğaziçi'ne ''3. köprü'' ve Maslak'taki spor alanına ''Alarko gökdeleni'' ...
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nin bu ''imar darbeleri''nin ardından, şimdi de Boğaziçi sırtlarında 300 metrelik ''Dubai Towers'', yani 100'er katlı ''Dubai kuleleri'' ...
Bütün bunların ortak özellikleri, siyasi ve ekonomik ''sömürü projeleri'' olmalarının yanı sıra ''planlama ilkelerine''de aykırılıkları.
Camiye ayrılan yeşilin yerine yasa gereği aynı bölgede düzenlenmesi gereken ''eş büyüklükte park alanı'' ortada yok!.. Yap-işlet-devretle ''para kazanmak'' için dayatılan 3. köprü, onaylı ulaşım mastır planına aykırı... Alarko'ya izin verilen ''Maslak gökdelenleri'' ile Dubai veliahdının İstanbul'daki ''gövde gösterisi'' olmaya aday ikiz kuleleri de Boğaziçi'ndeki şehircilik kurallarını yok sayıyor...
Bu ''ivedi'' kararların ''zamanlaması'' ise Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş' ın basına ''kentin imar güvencesi'' olarak tanıttığı ''İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi'' nin (İMP) çalışmalarına başlamasına rastlıyor...
Öyle görünüyor ki camiciler, köprücüler ve gökdelenciler, İMP'den fazlasıyla tedirginler...
Çünkü, ''500 uzman''ın görev aldığı İMP, eğer fırsat verilir de İstanbul'un 25 yıldır beklediği ''metropoliten plan'' ı üretebilirse, neyin nereye yapılması gerektiğine artık rant, siyaset ve sermaye dünyası değil, ''şehircilik bilimi'' rehberlik edecek...
Ama; yineleyelim ki ''eğer İMP'ye fırsat verilirse...''
İmar güvencesi 'Güvencesiz'
Gelişmelerse, bu konudaki umutları güçlendirmek yönünde değil...
Tepebaşı'ndaki 10 bin m2'lik eski TÜYAP binasında çalışmalarına başlayan ve İstanbul'daki hemen tüm üniversitelerden hocalarla birlikte kolların sıvandığı İMP'nin, kent için gerçekten ''imar güvencesi'' olabilmesini sağlayacak asıl adımlar hâlâ atılmadı...
Örneğin, Kadir Topbaş, son imar darbeleriyle ilgili sorular karşısında; ''artık İMP var ve bu gibi kararlarda planlama çalışmalarını gözeteceğiz''... demiyor. Dubai kulelerinin yer seçimini İMP'deki ''hocalar'' ına bile sormuyor...
Benzer şekilde, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi de, ''İMP yeni metropoliten planını tamamlamadan önemli imar değişiklikleri yapılmayacak..'' gibisinden bir ''prensip kararı'' nı almıyor. Buna yönelik bir ''başkanlık teklifi'' var mı; onu da bilemiyoruz...
Başbakan Erdoğan' ın da 1995'te kurduğu belediye planlama bürosuna o tarihte ''en önemli hizmetim'' demesine rağmen, şimdi Topbaş'ın İMP'sinden tek kelime bile söz etmemesi dikkat çekici değil mi?
Avrupa'nın ''en büyük'' alışveriş merkezi olarak tanıtılan Cevahir İstanbul'un açılış törenine katılan Başbakan, yine ''Avrupa'nın en büyük kentsel planlama bürosu''na hiç ilgi göstermiyor... Üstelik, kendi partisinin belediye başkanınca gerçekleştirilmesine rağmen...
'Pazarlama'nın engeli
Bütün bunlar gösteriyor ki, Türkiye'yi ve İstanbul'u yöneten ''egemen siyaset'' İMP'den hiç de hoşnut değil...
Çünkü, İMP'nin üreteceği İstanbul Metropoliten Planı, örneğin 3. köprüyü öngörmediği zaman, Kadir Topbaş ve Başbakan ''500 uzmanla ters düşecek'' ler...
Hele, yerli ve yabancı yatırımcılara ''gökdelen dikebilecekleri'' araziler için de ''Boğaziçi manzaralı kamu alanları'' yerine kentin altyapısını ve özgün dokusunu zorlamayacak ''kenar bölgeleri'' ni gösterdiğinde, ülkeyi ''pazarlayarak'' yönetmekle övünen politikanın en büyük engelini oluşturacak...
Dubaililere de, kentin tepesine ''en yüksek kuleyi siz dikin'' demek yerine, örneğin ''tarihi Süleymaniye'yi ve Zeyrek'i restore ederek turizme kazandırmaları'' nı teklif ettiğinde; bunu bile akıllarına getiremeyen ''muhafazakâr'' ların yüzlerini kızartacak...
İşte bu nedenlerle İMP, onca umut verici amacına ve heyecan verici ''katılımcı'' yapılanmasına rağmen daha şimdiden ''sakıncalı kurumlar'' arasında çoktan yerini almış görünüyor...
Onca masraf yapılarak belli ki iyi niyetle kurulan, ama ''kötü niyetli işlevsizleştirme'' oyunlarıyla etkisiz bırakılmak istenen İMP'nin, rant ve siyaset ittifakına karşı korunması ise İstanbul'un geleceği açısından yaşamsal önem taşıyor...