Türkiye'nin hızla büyüyen ekonomisi acaba fazla mı ısındı? Bazı açılardan bakınca öyle görünüyor. Ekonominin aşırı ısınmış olabileceğine dair en çarpıcı işaret, ülkedeki bankaların yaptıkları. Bankalar, SMS veya ATM'ler aracılığıyla hızlı borç vererek tüketicilerin savurganlıklarını finanse etmenin yaratıcı bir yolunu buldu. Analistler tüketici kredilerindeki patlamanın ülkenin cari açığını artırdığını söylüyor. Cari açığın bu yıl gayrisafi yurtiçi hâsılanın yüzde 8'i olacağı tahmin ediliyor.
Türkiye'de 1994 ve 2001'de yaşanan iki ekonomik krize yakından tanıklık eden, İstanbul Analytics'ten ekonomist Atilla Yeşilada, "Yine kapasitemizin üzerinde üretip tüketiyoruz. Büyümemizi tamamıyla dış kredilerle finansa ediyoruz ki bunlar git gide daha pahalı oluyor. Bir noktada borçlar yakanıza yapışıyor ve siz de dibi boyluyorsunuz" diyor.
Türkiye son yirmi yıldır diğer gelişmekte olan ülkelerin hepsinden daha fazla iniş çıkışlı bir büyüme yaşadı. Yüksek hızda büyüme genelde bir çakılmayla sona erdi. Fakat sağlam ekonomi sayesinde Haziran ayındaki seçimleri üçüncü kez kazanması beklenen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu sefer daha farklı olacağını söylüyor. Türkiye'nin on yıldır devam eden büyümesi sırasında hükümet ve iş adamları ülkenin "önce büyüyüp sonra küçülme sendromu"nu aştığını ve politikacıların artık yeterince donanımlı olduğunu söylüyor. Bankaların büyük bir hevesle verdiği kredi kartlarına kısıtlamalar getirilmesinden sonra ihtiyaç kredileri ülkedeki iç talebi karşılamak için tercih edilen bir araç oldu.
İstanbul merkezli yatırım bankası Standard Ünlü'nün bir araştırmasına göre bireysel ihtiyaç kredileri 2005 ile 2008 yılları arasında yılda yüzde 61 arttı ve geçen sene yüzde 42 büyüdü. Bu kredilerin çok popüler olması hiç de şaşırtıcı değil. Tüketici bankadan kredi talebinin onaylandığına dair bir SMS ya da ATM'den bir not aldıktan sonra tek yapması gereken banka şubesine gitmek. Bankalar verilen borçların sıkı takip edildiğini söylüyor. Banka yöneticileri, pek çok bankanın iflas ettiği 2001 krizinden sonra hükümetin sert sermaye ve borç kanunları getirdiğini ve bu kanunlar sayesinde bankaların ekonominin yüzde 4,8 küçüldüğü 2009 krizinin en yıkıcı etkilerinden korunduğunu söylüyor.
Türkiye'nin gayrisafi yurtiçi hâsılası geçen sene 730 milyon dolara çıktı ve ülke dünyanın en büyük 17'nci ekonomisi oldu. Türkiye'deki kişi başı gelir Yunanistan ve İtalya gibi durgun ekonomilere sahip borç batağındaki Akdenizli komşularının üçte biri. Ancak ekonomi yılda yüzde 9 büyüyor. Bu, Çin'in büyüme oranıyla neredeyse aynı. Türkiye'nin yüzde 8 gibi makul bir enflasyon oranı var ve bu yılki bütçe açığının gayrisafi yurtiçi hâsılanın yüzde 2'sinden biraz fazla olması bekleniyor.
Erdoğan hükümeti, cari açığın şu anki seviyelere çıkmasının bir tehlike oluşturabileceği olasılığını göz ardı etmiyor. Ülkenin agresif ve çok kâr eden bankalarını hedef alan Türkiye Merkez Bankası, bankaların merkez bankasında tutmak zorunda olduğu faizsiz mevduat oranların birden artırdı. Bu da kredi olarak verebilecekleri miktarın azalmasına neden oldu. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, geçen ay alınan önlemlere karşılık bankalardan beklenen tedbirler gelmemesi durumunda daha sert kısıtlamaların gelebileceğini söyledi. Beklendiği gibi bankalar faiz oranlarını artırarak tüketiciler için borçlanmayı daha pahalı hale getirdi. Ancak bireysel kredilerin her zamankinden daha kolay alınabildiği göz önünde bulundurulursa, Türklerin kendilerini dizginleyeceğine dair pek belirti yok. Aslında burada her türlü harcama ve yatırım için büyük heves duyuluyor. Bu, Erdoğan'ın Mart ayında açılışını yaptığı Türkiye'nin en uzun binası Sapphire'den