“Heykelin Varlık Koşulu ve Sunum Alanı Boşluk ve Mekân”
Fotoğraf: Heval Zeliha Yüksel
Bronz, mermer, alüminyum, polyester ve keçeyi dahil ettiği organik formdaki
heykelleriyle tanınan Günnur Özsoy22 Aralık - 20 Şubat
2011 tarihleri arasında Pg ArtSpace’te… Günnur Özsoy,
mekan-obje ilişkisine önem veren bir tasarımcı; bu anlamda Pg
ArtSpace’in vitrinli oluşunu değerlendirmiş ve 'Seni
Görüyorum' isimli sergisinde yukarıdan aşağıya sallandırdığı
17 adet kırmızı renkteki polyester formun dışarıdan da
görünebilir oluşuna dikkat etmiş…
‘Küçük Heykelcikler’den büyük
heykellere
Heykel yapmaya takı tasarımıyla başlayan sanatçı
Günnur Özsoy, takı tasarlamayı “yaşadığı zamana tasarımlarla katılmanın bir
yolu” olarak tanımlıyor. Tasarladığı takıların form olarak heykel gibi olduğunu
anlatan sanatçı, söz konusu eselerinin ‘küçük Heykelcikler’ başlığı ile
sergilendiğini açıklıyor. Tam da bu bağlamda takı tasarımından heykel yapmaya
geçiş sürecinde mimar arkadaşlarının önemli bir yeri olduğunu anlatan sanatçı
Özsoy; “Takı tasarımı yaptığım dönemde işlerimi belgelemek için dia çekip,
arşivliyordum. Bir gün mimar dostlarımla beraber bu dialara perdede bakarken,
bana işlerimi daha büyük ölçekte yapmam gerektiğini söylediler ve beni heykel
yapmam konusunda ikna ettiler ve ben de çalışmaya başladım”
diyor.
Fotoğraf: Heval Zeliha Yüksel
“Olumlu olmak,
dürüstlük ve üretkenlik”
Önceliğinin olumlu olmak, dürüstlük ve
üretkenlik olduğunu belirten Özsoy, bu anlamda annesinin kendisi için iyi bir
model oluşturduğunu dile getiriyor. Meslek alanında ise Erdağ Aksel, Kemal
Tufan, Koray Ariş ve Osman Dinç gibi yaşayan heykel sanatçılarını kendi
dillerini oluşturduklarını düşündüğünü ve bu anlamda da takdir ettiğini belirten
Özsoy, ayrıca kendi çalışmalarıyla bağ kurabildiği Zaha Hadid, Ross Lovegrove ve
Anish Koper’ın tasarımlarını da önemsediğini anlatıyor.
“Heykelin
varlık koşulu ve sunum alanı boşluk ve mekân”
Sanatçı Özsoy
günümüzde mimari ve heykel ilişkisi hakkında ise şunları
söylüyor:
“Günümüzde daha çok heykelsi yapılar tasarlayan mimarlar, daha
çok konstrüktif heykeller yapan sanatçılar, bu iki alanın yakınlığına işaret
etmekte. Heykelin varlık koşulu ve sunum alanı boşluk ve mekân. Bu yüzden mimari
beni çok ilgilendiriyor. Türkiye’de inşaat mühendisliği ve mimarlık mesleği
birbirine karışmış olduğundan ortaya çıkan yapılar da bu karışımın bir sonucu
gibi görünüyor bana. Maalesef sahip olduğumuz değerli tarihi yapıları da
koruyamayan bir sistemin içindeyiz. İnsan ve değerlerini kendi yaratıcılığıyla
birleştirebilen mimar sayısı gerçekten çok az. Aslında bu heykel için de
geçerli. Her iki alana genel bir bakış attığımızda ortaya çıkan manzara bu.
Örnek Gökkafes ve Beşiktaş Anıtı”.
Fotoğraf: Heval Zeliha Yüksel
Brigitte Weber, Nevzat
Sayın ve Cengiz Kurt’un mimari projelerinde heykelleri için alan
oluşturduklarını belirten Özsoy, heykellerin görünür olabilmesi için daha önce
de belirttiği üzere bir sunum alanına ihtiyaç olduğunu, bu nedenle de mimari
projelerdeki yerleştirmelerini önemsediğini vurguluyor.
Eserlerini
genelde doğrudan modelleyerek çalıştığını anlatan Özsoy, bazen küçük eskizler de
çizdiğini söylüyor. Eserlerinde bugüne kadar bronz, alüminyum, pirinç, taş,
keçe, ayna, polyester gibi malzemeler kullandığını aktaran Özsoy, farklı
malzemelerin, farklı deneyimleri beraberinde getirdiğini dile getiriyor.
Fotoğraf: Heval Zeliha Yüksel
'Seni
Görüyorum'
Son olarak 'Seni Görüyorum' adlı sergisinden bahseden
Özsoy, Pg Art Space’in vitrinli bir mekân olduğunu ve buna bağlı olarak da
günlük yaşantının içinde oradan geçerken heykellerini görebildiğimize dikkat
çekiyor. “Burada ben vitrinin cazibesini kullanarak kişileri heykellerle iç içe
olabilecekleri bu alana davet etmek istedim” diyen Özsoy, 17 adet kırmızı
polyester heykeli tavandan misinalarla sallandırarak, havada asılı olarak
gözüken kütleler ailesi oluşturduğunu belirtiyor ve devam ediyor: “Altlarına
yerleştirdiğim aynalar ise işlerimin izdüşümleri biçiminde. Sergimin adı 'Seni
Görüyorum'. Çoğunluğun birçok şeyi duyarak algıladığı günümüzde, izleyiciyi
görmeye çağırırken, 'birlikte işlerimi değerlendirebilir miyiz' arayışı
içindeyim. Heykellerimle kurduğum bu alanın mekânsal özelliği neler olacak
bunları da sergi sonunda tecrübe edeceğimi zannediyorum”.