İzmir'in Karabağlar ilçesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından başlatılan kentsel dönüşüm çalışmalarında bilimsel raporlar dikkate alınmadı ve heyelan bölgesine konutlar yapıldı. Yüz bini aşkın yurttaşı yakından ilgilendiren ve toplamda 540 hektarlık alanı kapsayan dönüşüm projesi mahkemelik olurken yeni bir faciaya da davetiye çıkartıldığı raporlara yansıdı.
Cumhuriyet’te yer alan habere göre; proje için rezerv alanı olarak belirlenen bölgede inşa edilen Yenitepe Konutları’nın birinci derece deprem kuşağı üzerinde, afete maruz bölge olarak belirlenen heyelan riski taşıyan arazilerin üzerine inşa edildiği ortaya çıktı.
Uzundere, Devrim, Abdi İpekçi mahallelerinin yer aldığı, yaklaşık 116 hektarlık alan ve bölgedeki bazı parseller bilimsel raporlar ve onca tespite karşın kentsel dönüşüm adı altında yapılaşmaya açıldı. 2017 yılında temeli atılan ve kentsel dönüşüm kapsamında yurttaşlara dağıtılacağı ilan edilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yaptırılan Yenitepe Konutları’nın inşa edildiği alanın birinci derecede riskli olduğu 6 ayrı bilimsel raporda ortaya çıktı. Bölgede yapılaşmanın önünü açmak amacıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 1985, 1988, 1992, 1994, 1995 yıllarında hazırladığı ve AFAD'ın 2021 yılındaki heyelan raporuna da giren tespitler ve son olarak 2001 yılında da Dokuz Eylül Üniversitesi’nin yayımladığı teknik analizler ve bilimsel çalışmalar adeta çöpe atıldı.
Kararnameyle afete maruz alan statüsünden çıkartıldı
Kendi yaptığı çalışmalarla da çelişen bakanlık, üniversitenin eski dere yatakları üzerinde olduğunun altını çizdiği, heyelan tehdidine dikkat çektiği, çok katlı yapılaşmaya açmayın, önlem olarak ağaçlandırın, yapı yoğunluğunu arttırmayın, yapılaşmaya sakıncalıdır şeklinde uyarılarda ve tavsiyelerde bulunduğu alanın tamamen imara açılması için yeni imar planları hazırladı. 40 yıldır afet riski bulunan bölge, 2016 ve 2018 yılında hazırlanan raporlara dayanarak 29 Ocak 2021 tarihinde “Heyelan riski yoktur” denilerek yayınlanan özel kararnameyle afete maruz alan statüsünden çıkartıldı.
Bölgenin kaderini değiştirecek bu kararla birlikte, geçmişte devlet kurumlarının ve bilimin sakıncalı gördüğü resmi raporlara göre, Türkiye’nin en büyük heyelan alanlarından bir tanesi resmen yapılaşmaya açılmış oldu. 1. derece deprem kuşağı üzerinde yer alan ve büyüklüğü 116 hektarı bulan bölge için bakanlığın geçmişte yayımladığı resmi jeolojik ve jeoteknik raporlarında, yeraltı sularının getirdiği risklere, dere yataklarına yakınlığına ve heyelan tehlikesine dikkat çekilirken, yapılaşmaya uygun olmayan afete maruz bölge statüsündeydi.
“Heyelan riski yoktur” denilerek, yapılaşmaya açıldı
2021 yılında aynı alan için “Heyelan riski yoktur” denilerek, yapılaşmaya açılan alanın 300 metre uzağındadır diye rapor hazırlayan aynı bakanlık, gelecekte oluşabilecek yeni bir faciaya da davetiye çıkartmış oldu. Bugün halen 30 bini aşkın nüfusun yaşadığı ve peşi sıra yeni inşaatların yükseldiği Uzundere’de heyelan riskini görmezden gelen bakanlığın bu hamlesine tepki gösteren Jeoloji Mühendisleri Odası da yayınladığı ayrı bir raporla kamuoyuna önemli uyarılarda bulundu.
Bilim insanları uyardı, dinleyen olmadı...
Doğal afet riskinin göz ardı edildiğini duyuran meslek odası, kentsel dönüşüm adı altında çok katlı blokların, okulların, yolların, spor tesislerinin ticari alanlar ile otoparkların inşa edildiği bölgede zeminin 5 metre altından yeraltı suları geçtiğini, eski dere yatağının bitişiğinde inşa edilen yeni konutların bulunduğu, söz konusu alanda 600 metre uzunluğunda ve 350 metre genişliğinde bir heyelan şeridi olduğu yönünde uyarılarda bulundu.
Raporda konut alanlarının yakınında inşaattan çıkan malzeme ile zemin dolgusu yapıldığı da görsellerle belgelendi. Ayrıca bakanlığa depremsellik analizi sonuçlarının açıklanması için çağrıda bulunan jeoloji mühendisleri, heyelan riskinin gün geçtikçe arttığı alanın kesinlikle imara açılmaması yönünde uyarılarda bulunarak bölgeyi imara açan devlet yetkililerinin de olası bir afette birinci derecede sorumlu olacağını duyurmuştu.
Halk yargıya taşımıştı
Kentsel dönüşüm adı altında yapılan proje ve inşa edilen konutlar ise bölge sakinleri tarafından defalarca yargıya taşınmıştı. Bakanlığın hazırladığı imar planlarına ve bölgeyi riskli alan ilan eden Bakanlar Kurulu kararına 15 ayrı sefer dava açan yöre halkı heyelan tehlikesi bulunan arazide inşa edilen yeni konutlara taşınmadığı gibi, yapılan lüks konutlar ise milyonlarca liraya satıldı.