“Her Mimarlık Yapıtı Çağını Anlatmalıdır”



İstanbul Serbest Mimarlar Derneği (İstanbulSMD), Selimiye Camisi’nin yapısal özelliklerini tekrarlaması kaygısıyla kamuoyunun gündemini meşgul eden ‘Ataşehir Anadolu Camisi’ne ilişkin sorulara ışık tutacak bir konferans düzenliyor. 26 Ocak 2011 Çarşamba günü Yapı-Endüstri Merkezi’nde gerçekleştirilecek “Cami Tasarımının Geçmişi ve Bugünü” etkinliği öncesinde İstanbulSMD Başkanı Doğan Hasol’dan ve İstanbulSMD Onur Üyesi ünlü mimarlık tarihçisi Prof. Doğan Kuban’dan konu ile ilgili görüş aldık.

Doğan Hasol, Türkiye’de cami mimarlığı anlayışında mevcut olan bir takım sıkıntılara dikkat çekerek,  cami kelimesiyle ilk akla gelenin “kubbeli, Osmanlı camileri” olduğunu belirtiyor. Osmanlı dönemine ait camilerin belli bir çağa ait yapılar olduğunu vurgulayan Hasol, söz konusu yapıların kendi döneminin malzeme ve teknolojisi bağlamında üretildiğini ifade ederek günümüz malzeme ve teknolojisinin çok farklı olduğunu anlatıyor. Hasol, “Biz çağımızın mimarisini yapmak durumundayız” diyor.



Ataşehir’de yapılmak istenen büyük cami için tip olarak Selimiye Camisi’nin benimsendiğini aktaran Doğan Hasol, bu düşüncenin iki temel nedenden ötürü doğru olmadığını belirtiyor.  Yeni yapılacak olan bu denli iddialı bir cami konusunda günümüz Türk mimarlarının da söyleyecek sözleri olduğunu belirten Hasol, İstanbulSMD olarak her şeyden önce böyle bir konunun mimarlar arasında yarışmaya açılmasının en doğru yol olduğunu düşündüklerini belirtiyor. İkinci temel neden olarak da, mimarlıkta taklidin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Hasol, şunları ekliyor:

“Amaç, sanatta olduğu gibi mimaride de yeni şeyler üretebilmektir. Geriye dönük bir bina yapmak hatta daha da ileriye giderek taklit etmek mimarlıkta kabul edilebilecek şeyler değildir. Her mimarlık yapıtının kendi çağını yansıtması gerekir; tarihten alıntılarla mimarlık yaratılamaz”.

Şu ana kadar ülkemizde çok sayıda cami yapıldığını ama ne var ki bu camilerin mimari düzeyden yoksun olduğunu söyleyen Doğan Hasol, “Mimarisi son derece kötü olan camilerin yapılması Diyanet İşleri Başkanlarının bile en büyük şikâyetlerinden biridir. Bu anlamda kamu öncülüğünde yeni yapılacak, bu kadar iddialı bir caminin, bir bakıma kendinden sonra yapılacak camiler için de yol gösterici olması beklenir” diyor.



Türkiye’nin şu anda büyük bir fırsatı kaçırmak üzere olduğunu vurgulayan Hasol’un ardından görüş aldığımız Prof. Doğan Kuban ise; günümüz teknik imkânlarından faydalanmadan, geleneksel temsilleri tekrarlayan camiler üretmeyi cehalet olarak niteliyor ve Behruz Çinici, Vedat Dalokay gibi cami mimarisine yeni yorumlar getiren mimarların ardından, bu örneklerin yaygınlaşamamış olmasına ilişkin şu ifadede bulunuyor:
 
"Artık Türkiye'de böyle örnekler yok. Geriye kalan, yüz bin tane eski uydurma yapı… Camiler, insanların namaz kıldığı yerler olduğuna göre, açık hava da bir ibadet mekânı olabilir. Dolayısıyla “cami”nin ‘örneği’ olmaz."

Hasol ve Kuban’ın vurguladığı temel nedenlere bağlı olarak cami tasarımı konusu üzerine düşünceleri açıklığa kavuşturmak üzere düzenlenecek konferans 26 Ocak 2011 Salı günü Yapı-Endüstri Merkezi’nde (YEM) gerçekleştirilecek. Projeksiyonlu, “Cami Tasarımının Geçmişi ve Bugünü” konferansının sonunda, bugünün cami mimarlığının nasıl olması gerektiği üzerine, izleyicilerin de katılımıyla görüşler paylaşılacak.