İlk olarak sözü alan Ahsen Özsoy, planlı ve plansız olarak gelişen ve dönüşen konut alanlarından kaynaklanan sorunlardan ve bu sorunların kent ve kentli üzerindeki etkilerinden bahsetti. Özsoy sunumunu yoğunluk sorunu, konut tasarım kalitesi sorunu, sınırlar ve arayüzler ana başlıkları altında toplayarak kentten örnek fotoğraflarla detaylandırdı. Özellikle kentsel dönüşüm alanlarında yeniden üretilen konut yapılarının maksimum yoğunlukla inşa edilmesinin kente getirdiği yüklerden, mega projelerin birey ölçeğini ortadan kaldırmasından, dönüşen alanlarda mevcut sakinlerin düşünülmemesinden bahseden konuşmacı dönüşümün bu şekilde gerçekleşmesi hakkında da "Kentin kendi sorunlarını çözmek adına büyük bir fırsat kaçıyor" yorumunu yaptı.
Konuşmasına "Duyarlı, kaliteli konutlar tasarlamak bu kadar mı zor?" diyerek devam eden Özsoy, afet sonrası geçici yapılaşmalarda bile olsa her konutun iyi bir tasarımı hak ettiğini belirterek tasarım kılavuzlarının geliştirilmesi, kullanıcıların ve tüm paydaşların sürece dahil olması gibi uygulamalarla bunun gerçekleştirilebileceğinin altını çizdi. Son olarak kentte geçirimsiz yapı adalarının sayılarının ve boyutlarının giderek artmasının, bu yapılaşmaların çizdiği sınırların (teller, duvarlar, kameralar,..) toplumsal, sosyal ilişkiler ve kentin tüm işleyiş ve mekanizmaları bağlamında ele alınarak daha insani çözümler ve iyi konut tasarımlarıyla dönüştürülmesi gerektiğini söylerek konuşmasını tamamladı.
"İklim değişikliği gündem olmalı"
Oturumun devamında Gülden Erkut, uluslararası Habitat konferanslarından bahsederek iklim değişikliklerine karşı yeni bir kentsel gündemin, kentsel modellerin oluşturulması gerekliliğinin altını çizerek konuşmasına başladı. Kentsel büyümenin getirdiği sorunlar olarak ‘yoğunluk, büyüme, aynılaşma, açık alanların yetersizliği, NIMBY, sosyo-mekansal ayrışma, yoksullaşma, gelirin adaletsiz dağılımı, güvenlik’ gibi başlıkları sıralayan Erkut, ‘ Bu sorunlar neden ortaya çıkıyor? Kararları etkileyen aktörler kim?’ sorusunu yöneltti.
İstanbul’da ve Türkiye’de planlama ve yapılaşmada gerçekleşen değişimlerden bahsederek İstanbul özelinde bu dönüşümü ortaya koyan zaman çizelgeleri ve haritalamalarla sunumunu gerçekleştiren konuşmacı, sorunun ekonomik elitler ve siyasi elitler yanında sosyal toplum kuruluşlarının, baskı gruplarının ve şehirde yaşayan herkesin karar alma süreçlerine dahil olamaması olduğunu söyledi. Bu süreçlerin yeniden şekillendirilip şehirde yaşayanların, sivil toplumun, akademisyenlerin, planın ve planlamanın gücünü ve söz hakkını yeniden kazanması gerektiğini vurguladı.