Bu planın bir şekilde hayata geçmesi için devlet desteği
şart gibi görünüyor. İlerleyen zamanlarda ilgili bakanlıkla veya yerel
yönetimlerle iletişime geçmeyi düşünüyor musunuz?
Açıkçası projenin
hayata geçirilmesiyle ilgili bir çalışma şu anda yok. Biz sadece ilk etapta
yaygınlaştırılması üzerinde duruyoruz. Tabii bir de maket çalışmasına ağırlık
veriyoruz. Ancak maketi oluştururken doğal olarak projenin üniteleri hakkında da
fikir yürütüyoruz. Bu ünitelerin 1928’de bu şekilde yapılması uygun görülmüş;
ancak günümüzde neler dönüşüme uğramış bunu da değerlendirmek durumundayız. Bu
planın tam olarak hayata geçirilmesi için çok büyük bir zaman ve malî güce
ihtiyaç var. Bu nedenle yarın hakkında bir heyecan yaratmak istemiyorum. Ama
bugün yaptıklarımızın önemli olduğunu düşünüyorum. Çalışmalara katılan herkes
kendini iyi hissediyor. Zaten devlet ileride el atmayı düşünürse, plan burada
duruyor. Biz ancak elde ettiğimiz bilgileri zaman zaman yerel yönetimlerle
paylaşabiliriz.
Kendi içinizde kaç takıma ayrıldınız ve bu takımların
görevleri neler?
Aslında takımlara ayrılma fikri şöyle ortaya çıktı:
Proje hakkında toplantılar yaparken mesleki anlamda bazı boşluklar hissettik.
Örneğin mimarlık konuşurken, uzmanlık alanı iletişim olanlar kendini konuya
yabancı hissedebiliyordu. Şu anda ön planda maket çalışmaları olduğu için ilk
olarak mimarlık takımını oluşturduk. Ardından mimarlık takımının ihtiyacı olacak
bilgileri araştırmak için sosyo-ekonomik alan araştırmaları yapacak bir başka
takım kuruldu. Köylerdeki kültür-sanat ünitelerinin eksikliğini düşününce bir
sanat ve kültür takımının olması gerektiğine karar verdik. İleride bu sayı daha
da artabilir. Bunlar, herhangi bir konu üzerine düşünme metotlarıdır. Örneğin
sanatçılar, nasıl ihtiyaçları olduğunu söyleyecekler ki, mimarlar da buna
yönelik çözümler üretsinler. Bugün Türkiye’de, toplumsal yaşamın en önemli
unsuru olan eğlence ve kültür sanat faaliyetlerine ayrılmış mekanların sayısı
çok yetersiz. Örneğin neden köylerde mini bir gösteri alanı oluşturulmasın? Oysa
ki bu tür mekanların sayısı artıkça topluma bir canlılık gelecektir. İstanbul
gibi büyük şehirlerde üretilen sanat ürünlerinin neden köylerde de izlenmesi
sağlanmasın? İşte biz de bu düşüncelerle yola çıkarak, öncelik sırasına göre
takımlar oluşturduk. Arkadaşlarımız, gerekirse bazı köyleri gezerek gerekli
bilgileri toplayacaklar. Bu ziyaretler, o bölgeyi daha yakından tanımamıza,
oradaki insanlarla diyalog kurmamıza olanak sağlayacak. Ama öncelikle çekirdek
kadronun ve yapılan çalışmaların bir düzene girmesi gerekiyor. Henüz çok yeni
bir ekibiz.
İdeal Cumhuriyet Köyü Planı’nı ilk gördüğümde, en çok
ilgimi çeken nokta hayvan mezarlığının varlığı oldu. Planda hayvan mezarlığının
dahi olması size neler hissettirdi?
Atatürk, bir yandan büyük işler
başarmış, devrim gerçekleştirmiş bir adam; diğer yandan ise öyle insani bir
tarafı var ki... Hayvan mezarlığı, bence biraz da insanî duyguların ölçülmesi
anlamına geliyor. Ben Atatürk’te hep duygusal bir yan görüyorum. Hayvan
mezarlığını da bunun bir parçası olarak düşünüyorum. Şu anda bizi ortak bir
duygu etrafında birleştiren, belki de sadece bunun varlığı... Hayvan mezarlığı,
ilk anda birçok insanı dumura uğratıyor. Biz toplumsal gelişimimizin bir
aşamasında incelik kavramından uzaklaşmaya başladık. "Hayvanlara mezar mı olur?"
diyenler olabilir. Neden olmasın?
Bugüne kadar nasıl tepkiler aldınız?
Genelde
iki farklı tepki alıyoruz: Bir kısım insanlar inanılmaz ütopik buluyorlar;
diğerleri de bugüne kadar bu plandan haberdar olmadıkları için hayıflanıyorlar.
Genelde sivil toplum faaliyeti yürütmek konusunda deneyimi olmayan bir toplum
olduğumuz için, bunun kurallarını oluşturmak da son derece zor. Hele ki böyle
internet üzerinde yayılmış bir proje ise... Protesto grubu olsak kolay;
protestonuzu yapar, evinize gidersiniz. Ama bu bir düşünme ve yürütme projesi. O
nedenle konuştuklarınızın ardını tamamlamanız ve iletişimin devamlı hale gelmesi
gerekiyor. Aslında ekibe katılanlar da çok kısa sürede birbirlerini tanımaya ve
birlikte üretmeye başlıyorlar. Bu anlamda çok hızlı bir kaynaşma ve üretim
süreci gerçekleştirdik. Daha önce nerede ne yaptığı bile sorgulanmadan, insanlar
sürece dahil olup iş üretebiliyorlar. Proje bu tarafıyla da birlikte iş yapma
örneği olarak bile ele alınabilir. Disiplinimiz ve sürekliliğimiz insanları çok
şaşırtıyor.
Ankara ve İzmir’de de toplantılarınız var yanılmıyorsam.
Başka illerde nasıl bir araya geliyorsunuz?
Geçtiğimiz günlerde
Ankara’da bir toplantı yapıldı. Haziran ayının sonunda İzmir’de de bir tane
gerçekleştirilecek. Amacımız, oralarda da buna benzer grupların kurularak
projenin yürütülmesi. Ancak bu illerdeki çalışmalar tamamen bağımsız olacak.
Çünkü belirli bir merkez olduğu zaman, hep merkezi bir çabanın gösterilmesi
gerekiyor. Ama biz, o şehirlerdeki insanların da bu projenin bağımsız birer
yürütücüleri olduğunu düşünüyoruz.