TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi,
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama
Bölümü’nün işbirliği ile düzenlenen "Haydarpaşa İçin Sen De Bir Söz Söyle!"
başlıklı etkinlik dün (12 Ocak 2010) İTÜ Taşkışla'da gerçekleştirildi. Konuya
ilişkin sunumlar ve oturumların yer aldığı etkinlikte, tartışmalar Haydarpaşa
için hazırlanan Koruma Amaçlı Nâzım İmar Planı çevresinde
yoğunlaştı.
Haydarpaşa Garı ve Çevresi projesi tartışmaları
sürerken kapalı kapılar ardında hazırlanmakta olan Haydarpaşa Koruma
Amaçlı Nâzım İmar Planı (KANİP) ve Koruma Amaçlı Uygulama İmar
Planı (KAUİP) çalışmalarının katılımcı bir platformda değerlendirilmesi
ihtiyacından ortaya çıktığı ifade edilen etkinlik, akademik ve mesleki
çevreden uzmanlar, yerel yönetim ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile
Haydarpaşa’ya gönül vermiş kentlileri bir araya getirdi.
Konuşmalarda
plan süreci katılımcı olmaması nedeniyle eleştirilirken, ister
kruvaziyer isterse mega yatlar için olsun yolcu limanı işlevinin kent siluetini
olumsuz yönde etkileyeceği bir çok konuşmada yinelendi. Şimdiye kadar
uygulanan uluslararası liman alanı dönüşüm projelerinden dersler çıkarılması,
planın da 1-2 senede değil, yaklaşık 15 seneye yayılan katılımcı bir planlama
süreci sonununda tamamlanması gerektiği ifade edildi.
Etkinlik
kapsamında, İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Handan
Türkoğlu ve ŞPO İstanbul Şube Başkanı Erhan
Demirdizen’in açılış konuşmalarını takiben, Haydarpaşa ve çevresine
ilişkin sunumlar ile “Haydarpaşa’yı Anlamak” ve
“Haydarpaşa’yı Planlamak” başlıklı iki oturum gerçekleştirildi.
ŞPO
İstanbul Şube 2. Başkanı Yrd. Doç. Dr. Pelin Pınar Özden,
“Haydarpaşa’nın Planlama Sürecine Bir Bakış” adlı sunumunda,
Haydarpaşa’nın 1980’lerden beri devam eden yasal süreci özetledi. Özden, İBB’nin
2000 yılında açtığı ve daha sonra rafa kaldırdığı “Kadıköy-Haydarpaşa
Limanı Kentsel Tasarım Yarışması”na vurgu yaptı.
TCDD’ye planlama yetkisi sunan 5335 sayılıyasa, "kruvaziyer liman" tanımını getiren
5398 sayılı yasa gibi önemli yasal kırılma noktalarını
sıralayıp, 1/5000 ölçekli KANİP ve 1/1000 ölçekli
KAUİP’in hazırlanmasına varan süreci aktardı.
Etkinliğin ikinci
sunumunda Doç. Dr. Zeynep Enlil’in (YTÜ) “Liman
Alanları ve Kentsel Dönüşüm: Dünya Örneklerinin Haydarpaşa için
Düşündürdükleri” başlığı altında uluslararası örneklerden Haydarpaşa
için çıkarılabilecek dersleri paylaştı. Bu toplantının ortak aklı bulmak için
zemin oluşturacağına inandığını belirten Enlil, liman alanlarının dönüşümüne
ilişkin genel mesajlar verdi. Tüm dünyada limanların, kent merkezindeki atıl
alanlar olarak emlak projelerinin odağında yer aldığına dikkat çekerek,
İstanbul’da faal olan Haydarpaşa Limanı’nın, lojistik bakımdan yetersiz kalması
nedeniyle dönüşüme kendiliğinden ihtiyaç duyduğunu, bu yönüyle de batı
kentlerinden farklılaştığını belirtti. Enlil dönüşümün kaçınılmaz olduğunu
doğruladı, ancak bunun çok aktörlü, uzun soluklu, katılımcı ve esnek bir
planlama sürecinde ele alınması gerektiğini savundu.
Oturumlardan
önceki son sunum, Yrd. Doç. Dr. Yonca Kösebay Erkan’ın (KHÜ)
“Yaşayan Kentsel Bir İmge: Haydarpaşa” başlıklı sunumuydu.
Koruma uzmanı olarak konuyu ele aldığını ifade eden Erkan, Haydarpaşa’nın,
koruma için gerekli olan estetik, ekonomik, tarihsel, işlevsel değerlerin tümüne
sahip olduğunu vurgulayarak, dönüşümün asıl nedeni olarak Marmaray projesini
gösterdi. Haydarpaşa çevresindeki yapılardan örnekler vererek, alanın yalnızca
tescilli yapıların korunarak canlandırılmasının yanlışlığına
değindi.
Sunumların
ardından, Doç. Dr. Zeynep Enlil’in moderatörlüğünde “Haydarpaşa’yı
Anlamak” adlı ilk oturum gerçekleştirildi. Oturumda
sırayla Prof. Dr. Zekai Görgülü (YTÜ), Doç. Dr. Can Binan (İTÜ), Yrd.
Doç. Dr. Yonca Kösebay Erkan, Doç. Dr. Gülsün Tanyeli (İTÜ) ve Prof. Dr. Cengiz
Eruzun (MSGSÜ) söz aldı.
Görgülü,
Haydarpaşa’nın nasıl ele alınacağının on yıl önce düzenlenen yarışmayla verilmiş
olmasına rağmen, hâlâ zaman ve bütçe harcandığının altını çizerek, sonuçlardan
yararlanmak için geç olmadığının altını çizdi.
Haydarpaşa’yı, demiryolu
ağı kültürü üzerinden değerlendiren Binan, korumanın bir
konsensüs olduğunu vurguladı ve konunun toplum tarafından anlaşılması için
paylaşılması ve yinelenmesi gerektiğini ifade etti. Hicaz ve Bağdat
demiryollarının başlangıç noktası olan Haydarpaşa için en uygun işlevin,
demiryolu mirasını da içeren bir müze yaratmak olduğunu savundu.
“Demiryolu mirası” kavramının tarihçesini aktarırken
Binan’ın görüşünü destekleyen Erkan da, 1. Dünya Savaşı’nın
çıkmasına sebep olan demiryolu ağı olan Haydarpaşa’nın sit alanı ilan edilmesi
gerektiğini belirtti.
İstanbul’un endüstri mirası
çerçevesinde Haydarpaşa’yı değerlendiren Tanyeli, kentin bu
konudaki karnesinin pek iç açıcı olmadığını dile getirerek, hikâyenin bütünleşik
olarak ele alınmadan, sürecin kamu ile şeffaf biçimde paylaşılmadan ilerlediğini
söyledi.
İlk oturumun son konuşmacısı Eruzun, Anadolu
demiryolu ağının başlangıcı olan Haydarpaşa’nın, sit alanı ilan edilmesi için
koruma kurulunda verilen mücadele sürecini dinleyicilerle paylaştı. Alınan
kararların uygulanması için kurulları koruyan ayrı bir mekanizmaya daha ihtiyaç
olduğunu savundu.
Yrd. Doç. Dr. Pınar Özden’in
moderatörlüğünde gerçekleşen ve Haydarpaşa’nın nasıl planlanması
gerektiğinin tartışıldığı ikinci oturumda, Prof. Dr.
Cengiz Giritlioğlu (İTÜ), İBB Şehir Planlama Müdürü Uğur İnan, Kadıköy
Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürü Erol Özyurt, Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy
(İTÜ), ŞPO İstanbul Şube Eski Başkanı Ahmet Turgut, ŞPO İstanbul Şube Başkanı
Erhan Demirdizen konuyla ilgili görüşlerini aktardılar.
Haydarpaşa
Projesini, İstanbul Metropoliten Planlama Merkezindeki (İMP)
plan çalışmaları sırasında inceleyen Giritlioğlu, kruvaziyer
liman projesine, İstanbul’un siluetinin olumsuz yönde etkileneceği nedeniyle
karşı çıktığını ifade etti. Dönüşüm planlarının katılımcı ve uzun soluklu olması
gereğini yineledi.
Haydarpaşa Koruma Planı
taslağı açıklandı
Şimdiye dek ilgililerle
paylaşılmadığı için eleştirilen Haydarpaşa koruma imar planı taslağını
sunan İnan, planın ilk kez 2005 yılında
Şehir Planlama Müdürlüğünün gündemine geldiğini belirterek,
bugüne kadar gelinen süreçte 2 arama konferansı ve 28 danışma kurulu
toplantısı düzenleyerek konula ilgili kurumların fikrinin alındığını
aktardı. Kurum olarak, 1/5000’lik KANİP’in ardından yapılacak
olan 1/1000’lik KAUİP’e, ancak bir kentsel tasarım çalışmasının
ardından geçilmesini doğru bulduklarını vurguladı. İnan’ın açıkladığı taslak
planda kruvaziyer liman yerine “mega yatların” gelebileceği bir
yolcu limanı öngörülüyor. Kadıköy ve Üsküdar meydanlarını birbirine bağlayan
“cadde tramvayı”, ortalama 5 metrelik bir yeşil
bandın ortasından geçiriliyor. Yeni yapılar siluette, Selimiye Kışlası
ve Tıbbiye’nin kotunu geçmeyecek şekilde 15 metre (5 kat) ile
sınırlandırılıyor. Liman arkası için turizm ve ticaret alanı,
Gar binası için kültür ve konaklama işlevleri getiriliyor.
İnan’ın
ardından söz alan Kadıköy Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürü
Özyurt, Anadoluray ve Marmaray’ın düğüm noktası olan Haydarpaşa’da çok
büyük bir dolaşım olacağına işaret ederek, yat limanı işlevinin de en az
kruvaziyer liman kadar karışıklığa neden olacağını dile getirdi. Kadıköy
Belediyesi olarak, İnan’ın bahsettiği danışma kurulu toplantılarının hiç birine
davet edilmediklerini söyledi; ilk defa hiçbir kurum görüşüne yer verilmeyen bir
komisyon ve kurul kararına şahit olduğunu sözlerine ekledi.
İlgili
kurulda yer almadığı için konuyu akademik çerçeveden değerlendireceğini belirten
Gülersoy, dünyadaki örnekler incelendiğinde, dönüşümün
en çok anlam ifade ettiği alanların liman, tersane ve depo alanları
olduğunu dile getirdi. Bu alandaki uluslararası örneklerin de çok
başarılı olmadığını, ancak en azından kentin ihtiyaçlarına göre düzenlenmeleri
bakımından, bunlardan hareketle Haydarpaşa için dersler çıkarılabileceğini
savundu. Ardından yurt dışındaki dönüşüm projelerinin ortak noktalarını
sıraladı: kamusal işlevleri içeren toplanma alanları olması, yerin tarihine
uygun imajın yeniden canlandırılması, çok aktörlü ve esnek planlama süreci.
Gülersoy, Haydarpaşa’nın demiryolu ve denizyolunu birleştiren
biraktarma noktası olarak diğer örneklere kıyasla
farklılığını vurguladı.
Haydarpaşa’nın bir
planlama serüveni olmadığını dile getiren Turgut ise,
“kötü niyetli siyasetçi ve işadamlarının” İstanbul’un 4 yılını
çaldıklarına dikkat çekti. İstihdama ihtiyaç duyan Türkiye’ye 240 bin kişilik
istihdam sağlanacağı; Türkiye’nin denizcilikte Yunanistan’ın arkasında kalmaması
gerektiği gibi kruvaziyer liman yapımı için garip gerekçeler sunan - 5 Nolu
Kurulca da reddedilen- planı eleştirdi. Kadıköy belediyesi’nin baştan beri
diskalifiye edildiği sürecin Ulaştırma Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı
ve İBB arasında döndüğünü ifade etti. 100 hektar gibi
büyük bir yüzölçümüne sahip bu alanın zonlara ayrılarak planlanmasını önerdi.
Etkinliğin son
konuşmacısı Demirdizen, gazete manşetlerinde emlak geliştirme
projesi olarak yer alan Haydarpaşa Limanı’nın işlevini İstanbul ve Türkiye
genelinde ele aldı. Şu an için plandaki yeniden işlevlendirmeye ilişkin bilgiye
sahip olmadıklarını yineleyen Demirdizen, bazı işlevleri planla kaldırmak mümkün
olsa da liman işlevi üzerine daha çok düşünmek gerektiğini
vurguladı. Haydarpaşa koruma planının erken bir dönemde hazırlandığı
yönündeki endişesini dile getirerek planda, Haydarpaşa Limanı
ve Garı’nın kente ne kadar tır trafiği yükü getirdiği, sonrasında durumun ne
olacağı gibi analitik incelemelerin eksik kaldığı görüşünü
paylaştı. Alanın İstanbul bütününden izole edilmeden, lojistik, tarihi, estetik
vb boyutlarıyla, kentin önemli bir vizyon alanı olarak yeniden ele
almayı önerdi.