TMMOB Mimarlar Odası'nın basın açıklaması şu şekilde:
"Ülkemizde Koronavirüs (Covid-19) salgınıyla ilgili olarak bugüne kadar; sağlıklı yaşam koşullarının oluşturulmasına, yaşamsal ihtiyaçların giderilmesine, eğitim, çalışma ve iş güvencesinin sağlanmasına yönelik yeterli önlemler alınmamış, çalışanlar güvencesiz ortamlarda bulunmaya zorlanmış; salgın ve kriz koşulları ne yazık ki fırsata dönüştürülmüştür.
İktidar, 4 Mayıs 2020 tarihinde salgınla birlikte daha da ağırlaşan ekonomik, toplumsal ve sosyal kriz koşullarında Dünya Sağlık Örgütü’nün salgına dair önlemlerin esnetilmesi için belirlediği koşulları yok sayarak ekonomik faaliyetlerin artırılmasına yönelik bir program açıklamıştır. Bu programa göre, 4 Mayıs’tan itibaren seyahat kısıtlamaları kaldırılmakta, 11 Mayıs’ta kuaförler, alış-veriş merkezleri, güzellik salonları, giyim, aksesuar vb. satış mekanları açılmaktadır. 27 Mayıs’tan itibaren yurtiçi ve yurtdışı uçuşlara izin verilmesi, 15 Haziran’dan başlayarak ise duruşma, icra iflas takibi dâhil tüm adli işlemlerin yeniden başlatılması ile kafe ve lokantaların da açılması planlanmaktadır.
“Ekonomi ve ticaretin hareketlendirilmesi” gerekçesiyle, salgının yayılmasında yüksek risk taşıyan, güvenli mesafenin çoğu durumda mümkün olmadığı, hava kalitesinin ve konfor koşullarının olumsuz olduğu kapalı mekânlar kullanıma açılırken; doğal havalandırma ve geniş alan olanağı sunan sahiller, yeşil alan ve parklar gibi kamusal alanların kullanıma açılmasına dair planlama öngörülmemiştir.
Salgının etkisi en fazla; yoğun yapılaşma ve rant amacıyla planlanan lüks barınma, konaklama ve eğlence tesislerinin kurulmasına öncelik verilen büyük kentlerimizde görülmüştür. Yoğun yapılaşma koşulları alınması gereken önlemlerin uygulanmasını neredeyse olanaksız hale getirmiş; tasarımdan uygulamaya her yönüyle sermaye ve tüketim odaklı politikaların bileşeni haline gelen “planlama ve mimarlık” uygulamalarının, AVM, tema park, plaza, ofis ve rezidans kulelerinin toplumun sağlığı konusunda önemli tehditler oluşturduğunu ortaya koymuştur.
Ortak kullanım alanlarının, kapalı ve kalabalık mekânların bilimsel gerçekliklerle değerlendirilmesi; AVM’ler toplu alış-veriş ortamları, yoğun eğlence ve dinlence alanlarının kullanımları ile ilgili kararların, disiplinler arası alanlardan bilim insanlarınca gözden geçirilmesi ve halk sağlığı açısından risk yaratmayacak biçimde programlanması gereklidir.
Hayatın normale dönmesi için salgın sonrası süreçle birlikte tüm mekânların halk sağlığı yönünden iyileştirilmesi ve sağlıklılaştırılması için daha fazla gecikmeden çalışmaların başlatılmasını ve öncelikli olarak aşağıda tespit edilen süreçlerin uygulamaya alınmasını öneriyoruz:
1. Açık ve kapalı ortak kullanım alanlarında ve AVM’lerde; iklimlendirmenin salgın yayılımına etkisi konusunda bilim insanlarının ve meslek kuruluşlarının uyarıları dikkate alınmalı, kullanım planlaması bilimsel ilkeler çerçevesinde yapılmalıdır.
2. Hastalığın yayılma zincirinin ve hastaların takibine öncelik verilerek metre kareye düşen kişi sayısına gerekli özen gösterilmeli ve buna yönelik önlemler alınarak denetimleri yapılmalıdır.
3. Kamusal hizmetlerin yürütüldüğü hastane, okul vb. gibi yapıların yanı sıra kampüsler, stadyumlar, fabrikalar ve işyerleri gibi toplu kullanılan mekânlarda kullanıcı sayılarının düşürülmesi için çalışma yapılmalı, tasarım müdahaleleri ile mekânsal önlemler alınmalıdır.
4. Eğitim alanında salgın koşulları dikkate alınarak kontenjanlar yeniden belirlenmelidir.
5. Doğal ışık ve hava almayan, doğal iklimlendirmeden yoksun mekânlardan kaçınılmalı, akıllı bina tasarımları halk sağlığı yönünden yeniden değerlendirilmelidir.
6. Açık, yarı açık ve kapalı tüm mekânların doğal bir biçimde aydınlatılması, doğal olarak iklimlendirilmesi ve havalandırılması sağlanmalı, bu koşulları taşımayan mekânlara erişim kullanıcılar uyarılarak kısıtlanmalı veya kapatılmalıdır.
Bulunduğumuz noktada; ticari yaşamda önemli araçlar olsalar da, yaşanan olağanüstü koşulları ve sağlık sorunları dikkate alınarak tüketim bağımlılığının ve kültürünün sembolü AVM’lerin açılmasının önceliği sorgulanmalıdır. Zira her bir yurttaşın sağlıklı ve güvenli ortamda olması öncelikli koşuldur.
Alışveriş merkezlerine ve ortak kullanım alanlarının yoğun kullanımı ile yaşanacak hareketlilik tüm toplum kesimlerine yayılacak yeni bir dalganın ve bulaşma hareketinin tetikleyicisi olma riskini taşımaktadır. Ekonomik açıdan ağır basan bir kaygıyla hareket edilmemeli, toplum sağlığını tehdit edecek koşullar gözden kaçırılmamalıdır. Bu noktada son söz, uzman bilim insanlarına bırakılmalıdır.
Başarılı iyileşme süreçleri için alınacak önlemlerin bilimsel ilkeler ve gerçeklerle, toplum yararı gözetilerek oluşturulması; bilim insanlarının, meslek odalarının, akademik kuruluşların ve tüm ilgili kesimlerin koordinasyonunun ve işbirliğinin sağlanması esas olmalıdır.
Mimarlar Odası olarak; tüm kurumsal varlığımız ile toplumla dayanışmayı sürdüreceğimizi önemle vurguluyoruz. Halk sağlığının korunması için sahip olduğumuz mesleki uzmanlık, deneyim ve birikimler kapsamında katkı ve yardımlarımızı sunmaya kararlılıkla devam edeceğimizi değerli kamuoyumuzla paylaşıyoruz."