2003'te ilk kez iki taraf arasında seyahat kısıtlamalarının kaldırılmasının ve 'yeşil hat' diye bilinen BM denetimindeki tampon bölgeden geçiş yapmasına izin verilmesinin ardından ailesinden kalma evi ilk kez ziyaret eden Vasia Markides, yaşadıklarını, "Hayal ettiğim görüntü cennet gibi bir yerdi. Ama karşıma çıkan kıyamet sonrası bir kabus gibi birşeydi. Doğa, kontrolü ele geçirmişti. 6 kilometre karelik yörenin tamamına, firavun inciri bitkisi yayılmıştı. Oturma odalarının içinden ağaçlar çıkıyordu. Bir hayalet kente dönüşmüştü yöre" diye anlatıyor. Ancak Markides'in Maraş konusunda büyük planları var.
Maraş'ı bir ekoşehir yapma düşü
BBC Türkçe'nin haberine göre, "Maraş'ı gördüğüm andan itibaren burasının yeniden canlandırılması isteğine kapıldım. Yörede bir zamanlar varolan enerjiyi, yapılabilecek şeyleri görebiliyorsunuz" diyor Markides. Halen New York'ta yaşamakta olan Markides, Maraş'ı bir 'ekoşehir'e dönüştürme, sürdürülebilirlik ve barış içinde bir arada yaşayabilme modeli yaratma önerisinin başını çekiyor. Markides'in planları, Kıbrıs'ın Rum ve Türk kesimlerinde destek görüyor.
Maraş'a bakan bir evde doğup büyüyen 34 yaşındaki Ceren Boğaç, "Hayaletlerle komşuluk yapar gibiydik. Evlerde çiçek saksıları, perdeler vardı ama içlerinde kimse yaşamıyordu. Bırakılıp gidilmiş bir yerdi" diyor. Ceren'in okulu da Maraş'ın tel örgülerinin yanı başındaymış. Ceren Boğaç'ın büyükanne ve büyükbabası ise güney Kıbrıs'taki Larnaka kentinden. Terkedip gelmek zorunda kaldıkları eve karşılık, kendilerine bir Rum ailenin evi verilmiş. Ceren Boğaç işte o evde büyümüş. 5-6 yaşlarındayken 'evin asıl sahiplerine ait' olan ve içinde fotoğraf albümleri, günceler gibi kişisel eşyaların olduğu bir kutu bulması; Boğaç'ın tüm meslek hayatını belirlemiş. İnsanların bir başkasının evinde yaşamasının nasıl etkiler yarattığını anlamak amacıyla, psikoloji ve mimarlık eğitimleri almış.
Akıldan çıkmayan şehir
Araştırmaları sırasında, Vasia Markides'in 2008 yılında çektiği ve Mağusalı Rumlarla Türklerin bölünme hakkında ne düşündüklerini anlattıkları 'Kumda Saklı' adlı belgeseli izlemiş. Boğaç, belgeselim yönetmenine bir e-posta atmış ve ardından, karşılıklı yazışmaya başlamışlar. Günün birinde Markides telefon edip sormuş: "Hala Maraş'la ilgileniyor musun? Zira bu durum benim hiç aklımdan çıkmıyor" demiş. Ceren Boğaç da, "Evet, benim de hiç aklımdan çıkmıyor" diye yanıtlamış. Ve ondan sonra durumu nasıl geliştirebilecekleri konusunda fikir alışverişi yapmaya başlamışlar. Famagusta Ecocity Project (Mağusa Ekoşehir Projesi) de işte böyle başlamış. Hedef, Maraş'ın yeşil teknolojiler için bir modele dönüştürülmesi.
Yabani yaşamın Maraş'ı ele geçirmesine değinen Markides, "Doğanın bizlere verdiği işaretlere dikkat etmemiz gerekiyor. Fosil yakıtlara bel bağlamak yerine, güneş enerjisini kullanmak gerekiyor; ki Kıbrıs'ta bu çok fazla var. Bu müthiş bir fırsat bizim için. Bir kenti sıfırdan, yeniden kurmak. Bu defa niye doğru bir şekilde yapmayalım? 1970'lerde kıyı şeridinde inşa edilen bütün o oteller, saat 1'den sonra güneşin plaja vurmasını engelliyordu" diyor.
Bugünlerde başlatılacak proje için Markides de, Mağusa bölgesinin gelişen bir ekoşehire dönüştürülmesi çabaları hakkında bir belgeselin çekimlerine başlayacak. Hayalet şehre tepeden bakan bir mimari tasarım stüdyosu açılacak ve burada yerel ve uluslararası uzmanlar, sürdürülebilir bir geleceğin planlamasına başlayacaklar.
Dikenli teller aşılır mı?
Ancak projenin önünde, hala bir pürüz var: Dikenli teller ve devriye gezen askerler... Kıbrıs'ın bölünmüşlüğü devam ettikçe Maraş, dikenli teller ardında kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Taraflar arasında anlaşma sağlanabilmesi için çözüm gerektiren en önemli nokta, toprak düzenlemeleri. Kıbrıslı Rumlardan alınan malların tümüyle iadesi, birçok Kıbrıslı Türkün başka yerlere yerleştirilmesini gerektirecek. Dikenli teller ardındaki Maraş'ta yer alan yapıların hemen hepsi Kıbrıslı Rumlara ait. Ve bu binalarda hiç kimse yaşamıyor. Rumlar, 2012 Mart'ından bu yana askıda olan barış görüşmelerinin yeniden başlayabilmesi için Maraş'ın kendilerine iadesinin, olumlu bir 'güven artırıcı önlem' olacağını savunuyor.
Bu şehir için birşey yapmalıyız
Mağusa Ekoşehir Projesi'nde yer alan ekonomist Fiona Mullen, "Bu hassas bir konu. Maraş'ın iadesi, Kıbrıslı Rumların Türkiye'yi algılamalarında çok büyük bir değişim yaratacak olsa da; Türkler ve Kıbrıslı Türkler, Maraş'ı geri verirlerse, Kıbrıslı Rumların bu iadeyi cebe indirip karşılığında hiçbir şey vermeyeceğinden kaygılı" diyor. Dolayısıyla Türkiye'nin ve Kıbrıslı Türklerin, "Maraş'ın geniş kapsamlı bir çözümün parçası olması" şeklindeki tutumu sürüyor.
Ceren Boğaç ise, önlerindeki yüksek çıtalara rağmen, umutlu.
"Kıbrıs'taki sorun siyaset değil. Sorun, bizim, başkalarından, gelip kendi ülkemizde birşey başlatmalarını bekliyor olmamız. Ama eğer, ilk kez böyle bir hareketi biz başlatacak olursak ekonomik ya da mali gelişmelere de hazırlıklı olabiliriz. Bu şehir için birşey yapmalıyız" diyor Boğaç. Vasia Markides de Boğaç'ın iyimserliğini paylaşıyor. "Savaşın, ihmalin, nefretin ve terkedilmişliğin simgesi olan bir yeri alıp, onu, tüm dünyanın kullanabileceği bir modele dönüştürmek, sadece bilinçlendirme sağlamak ve başka toplumlar için örnek oluşturmakla kalsa bile, bence bir başarıdır" diyor.
Proje hakkında detaylı bilgi için tıklayınız