Havada II. Meşrutiyet Kokusu Var



Radikal'in Sanat eleştirmeni Ayşegül Sönmez, Tophane'deki olayları gizli bir elin tezgâhladığını düşünüyor. Plan tam olarak amacına ulaştı mı ulaşmadı mı tartışılır ama ortada bir gerginliğin olduğu kesin. Sönmez'e göre bu travmatik olay, kanlı da olsa bir diyalog sürecini başlattı. Ona göre havada bir II. Meşrutiyet kokusu var.

Bugün yine mahalle baskısını konuşacağız galiba. Bu, bizim toplumu bu dönemde en iyi tanımlayan kavram mı sizce?

Artık yeni kavramlar üretmek gerektiğini düşünüyorum. Bence biz 'ötekilik' kavramını değil 'başkalık' deneyimini konuşmalıyız.

Biraz önce sanat galerisinden çıkan biri yanımdan geçerken 'Burada mahalle baskısı var' dedi. Aslında kendince taciz etmek istedi.

Bence bu olay, herkese kendi korkularını ve kendi projeksiyonunu söze dökme olanağı sağladı. Bir semt, bizim birçok projeksiyonu görmemizi sağladı. Ben de size başka bir şey anlatayım. Olaydan sonra çok sevdiğim bir edebiyat eleştirmeni arkadaşımdan telefon geldi ve bana "Gitmişsiniz bir avuç beyaz Türk oraya, laf atmışsınız başı örtülü kıza, mahalleli az bile yapmış size." dedi. Şimdi sizin anlattığınızla çok başka bir şey bu ama aslında aynı şey.

Peki o gün gerçekleşen şeyler 'derin' ve 'uzun vadeli' bir korku salmayı başardı mı?

Ben daha çok birey olarak konuşmak istiyorum. Elbette birtakım insanların korkularını beslemiştir, birtakım insanların hikâyelerine yeni bir malzeme olmuştur. Ama bir kültür emekçisi olarak empatinin bir kez daha önemli olduğunu düşünüyorum. Bir kez daha kendime, 'Kime, ne üretiyoruz?' diye sormaya başladım.

Siz olayı yaşadınız ama ekranlara çıkınca da sağduyulu olmaya özen gösterdiniz...

İlk dört gün çok heyecanlıydım, faillerin yakalanması gerektiğinden başka mesaj vermemeye çok özen gösterdim. Ama öyle durumlara düştüm ki insanlar kavga etmemi istedi. Hemen cepheler oluşturuldu. O süreçte kendime 'Tophaneli kimdir?' diye sormaya başladım ve alanımla ilgili, 'Hakikaten ne üretiyoruz?' diye sormaya başladım.

Tophaneli kimdir'in cevabını bulabildiniz mi?

Bunu beraber sormamız gerektiğini düşünüyorum. Tophanelinin bir grup saldırgan olduğunu düşünmüyorum. Çok açık söyleyeyim; ben oradaydım, bu saldırının Tophaneli tarafından yapıldığına da inanmıyorum. Bunun bir tezgah olduğunu ve dışarıdan bir grubun yaptığını düşünüyorum. Bu filmi daha önce seyretti Türkiye.

Bu olayı ateşleyenler başarıya ulaştı mı?

Eğer bir tedirginlik hedeflendiyse bunu başardılar. Belki çok iddialı olacak ama -bu olay trajik bir olay değil travmatik bir olay- kanlı da olsa bunun bir diyalog başlattığını en azından söyleyebilirim. Hedeflenenin bu olduğunu asla düşünmüyorum. Muhtemelen bunu gerçekleştirenler Ertuğrul Günay'ın buraya geleceğini de düşünmediler.

Siyasi otorite bu süreci doğru yönetti mi?

Eğer bu olayı bir derin güç düzenlediyse siyasi otorite ona güçlü bir 'dur' dedi. Seni tanıyorum ve sana karşı çıkıyorum, dedi. Ertuğrul Günay'ın Tophane'ye gelmesi ve esnafla konuşması bence çok önemli. Esnafın bundan etkilendiğini gördüm.

"Bu olay 'kimin için, ne yapıyoruz' onu da sorgulattı" dediniz. Buna cevap bulabildiniz mi?

Çağdaş sanat hâlâ ailedeki uzun saçlı aykırı çocuk muamelesi görüyor. Tophane'ye insanlar çok 'cool' olduğu için gelmediler. Ucuz olduğu için, ekonomik şartlardan dolayı geldiler. Ben de o Tophaneliler gibi konuşacağım; biz de çağdaş sanat sahnesi olarak çok yalnızız. İnsanlara çağdaş sanatı sevdireceğim, diye bir duygum olamaz. Ben ona inanmıyorum bunun bir karşılaşma olduğunu düşünüyorum. Sanat hayata benzer ve kendini yükseğe koyarsa sanat hayata yaklaşamaz. Biz sanatçılar Tophane'de modernleştirici unsurlar olmamalıyız.

Tophane'de gerçek bir diyalog var mı sanat galerileriyle diğer esnaf arasında, yoksa zoraki bir merhaba mı var?

Sanat dünyası, yıllarca Nişantaşı'nda 'körler sağırlar birbirini ağırlar' biçiminde sergiler açtı. Çünkü Nişantaşı, kamusallığı olmayan bir yer. Oradan sanat çıkabilir mi, sorudur. Çünkü sanat konfor istemez, düzen sevmez, pimpiriklidir. Tophane projesini bu yüzden desteklemiştim ama zoraki entegrasyona gerek yok. Almanya yıllarca denedi Türkleri entegre etmeyi ama olmadı.

Bir çarşaflı o galeriden içeri girse galericiler ne hisseder, normal karşılar mı?

Normal karşılasın kardeşim. Oradaki biri demiş ya "2010 Kültür Başkenti'nde sen böyle mi giyiniyorsun"... İnanın oradaki arkadaşların içinde böyle bir cümleyi kuracak kimse yok. Bu da bir başka kurgu hikâye. Galeri sahiplerinin 'Biz sadece elit insanları kabul ederiz.' anlayışında olduğunu düşünmek istemiyorum. Böyle birileri varsa da onları kınıyorum.

Şu an durum ne Tophane'de?

Hayat da sanat da devam ediyor. Bu saldırıyı tekelimize alıp artık kurbanı oynamamamız lazım. Faillerin yakalanması için çalışacağız ama bunun edebiyatını yapmayacağız.

Açıklamalarınıza kızan dostlarınız oldu mu?

Onu da görüyorum. Aslında hayatımızda hiç olmadığı kadar bir çoğulculuğun olduğunu düşünüyorum. Havada II. Meşrutiyet kokusu var. O dönemde de pozitivist, İslamcı bütün cepheler mış gibi yapmadan açık açık fikirlerini söylüyor, nasıl modernleşeceğiz diye tartışıyorlardı. Ama biz uzun zamandır asker ve darbe korkusundan konuşmuyorduk.

Bizde bir avuç insan olarak Orhan Gencebay gibi daha iyi bir dünyayı hayal ediyoruz

Yakın zamanda bir açılış var mı? Sizce nasıl geçer?

İki haftaya kadar bir açılış olur. Ben olayın rutininde devam edeceğini düşünüyorum. Biz de bir avuç insanız. Oraya işgale gelmiş ABD'liler değiliz. Orhan Gencebay gibi, daha iyi, adil bir dünyayı hayal eden insanlarız. Bir de orada kadın galericiler var. Diyorlar ya 'Bunu Tophaneli delikanlılar yaptı,' diye, hiç sanmıyorum.

Delikanlılığa ters diyorsunuz...

Evet.