Antakya Ticaret Borsası Meclis Üyesi ve Savon Otel İşletmecisi Kazım Kuseyri, yaptığı açıklamada, binanın 1860'lı yıllarda inşa edildiğini ve yıllarca sabunhane olarak kullanıldığını söyledi.
Otelin ismini de buradan aldığını dile getiren Kuseyri, "Savon, Fransızcada sabun anlamına geliyor. Sonra geçirdiği restorasyonla 2003 yılında otel olarak faaliyete başladı. O tarihten beri de depreme kadar aktif olarak faaliyetteydik." dedi.
Antakya'nın birçok dinden ve mezhepten insanın huzur içinde yaşadığı tarihi şehir olduğunu vurgulayan Kuseyri, şöyle konuştu:
"Kent çok eski medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Otelin bulunduğu Kurtuluş Caddesi ilk aydınlatılan cadde. Çok tarihi dokusu olan bir yerdi. Maalesef depremde çok tarihi varlık yıkıldı. Elbette burası da yara aldı ama bütünlük olarak hala bina ayakta duruyor. Şehirde sembol olan tarihi yapılar, kiliseler, camiler ya da eski yapıların hepsi çok ciddi tahribat gördü. Şehirde şu anda dışarıda gördüğünüz insanların çoğu yabancı. Yabancı derken buralı değil. Ya yardım için gelmişler ya da basın mensupları, kolluk kuvvetleri... Burayı oluşturan aslında tarihi yapısından çok buradaki insan mozaiğiydi. Yani gelecekle ilgili bir şey konuşmak istiyorsak, buranın korunması gereken değeri, buranın insanının tekrar buraya dönmesi lazım. Burada da elbette ki devlet büyükleri düşünüyordur nasıl bir yol izleneceğini, ne yapılacağını. Henüz bilmiyorum ama tarihi binaları ayağa kaldırmaktan çok buranın insan yapısının tekrar eskisine dönmesi gerekiyor."
"Herkes bir anıydı"
Kentin insanlarını anlatırken "Herkes bir anıydı, herkes bir hatıraydı, birçok insan vardı, sembol insanlardı." ifadelerini kullanan Kuseyri, "Bu depremle beraber sadece yapılarımızı kaybetmedik, birçok anımızı, hatıralarımızı kaybettik. Yani bu şehri bu şehir yapan insanları kaybettik. İnşallah en kısa sürede toparlanır diye umut ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Eski ve yeni yüzlerce binanın yıkıldığı depremde Savon Otel'in nasıl ayakta kalmayı başardığı sorusuna karşılık Kuseyri, şunları söyledi:
"Bilmiyorum, belki tanrının bir mucizesi ya da mimari yapısı. Bunların statik hesapları klasik betonarme binalar gibi olmuyor. Farklı kemer sistemi var ve yanal atımlı darbelere karşı çok dayanıklı olduğu söyleniyor. Zaten baktığınızda da hala bütünlüğünü koruyan bir bina. Hırpalandı mı hırpalandı ama bu kadar depremde şükrediyoruz ayakta durabildi. Çok yıkıcı depremler oldu, buradakinin herhalde eşi emsali yoktur. En son yaşadığımız 6,4 şiddetindeki deprem şehri epey hırpaladı. Burası hala ayakta duruyor. O zamanın ustalarına, restorasyon sırasında emeği geçenlere kocaman bir teşekkür."
Hatay ekonomisinin amiral gemisi ziraat
Hatay'ın ekonomisinin amiral gemisinin aslında ziraat olduğunu vurgulayan Kazım Kuseyri, özellikle Amik Ovası'nın varlığı dikkate alındığında ziraatın ve ziraatçıların çok ciddi şekilde desteklenmesi ve bunların üretime devam etmelerinin sağlanması gerektiğini belirtti.
Son yıllarda turizmin de çok önemli bir potansiyel olduğuna değinen Kuseyri, şu ifadeleri kullandı:
"Antakya aslında gastronomi olarak da çok ciddi bir cazibe merkezi olmuştu. Gastronomi turizm açısından bir nevi tarihin önüne geçmişti, amiral gemi olmuştu. Buranın tekrar ayağa kalkabilmesi için ziraat kısmını bir şekilde becerdik, geliyoruz ikinci kısma. Turizm ciddi bir gelir olmuş. Bir an önce tarihi dokunun ayağa kaldırılıp aynı zamanda buranın insanının tekrar dönmesi sağlanmalı. Herkes bir şekilde çekti gitti. Çünkü burada kalması için bir sebep kalmadı. Evi yıkıldı, iş yeri yıkıldı. Eğer bu konuda ciddi bir destek olunursa kimse yaşadığı, doğup büyüdüğü yeri bırakmak istemez. Oraya gittiğinde de kimse keyifle gitmiyor. Bilmediği bir ortama giriyor. Hani ilk başta herkes sıcak kucak açacaktır ama bir süre sonra da hayatın gerçekleriyle karşılaşacak herkes. O yüzden çok hızlı şekilde buranın ayağa kalkması lazım. Tarihi dokusuna uygun şekilde, demografik yapısına uygun şekilde insanların buraya geri dönmesi lazım."
Bugüne kadar yolu Hatay'a düşenlere de çağrıda bulunan Kuseyri, "Atatürk'ün dediği gibi Hatay şahsi meselesiydi. Bence tüm Türkiye'nin meselesi olsun Hatay. Stratejik olarak da çok önemli bir nokta. Onun haricinde tarih, kültür olarak da Türkiye'deki insan mozaiği açısından da çok kıymeti bilinmesi gereken bir yer. Tüm Türkiye'nin Hatay'a sahip çıkması lazım." dedi.