Yıkım çalışmalarında görev aldığı ülkelerden Irak'ta 2015 yılında 40 metre yüksekliğindeki 64 silo ve 55 metre yüksekliğindeki un fabrikasından oluşan yapıyı patlatarak uluslararası belgesellere konu olan, Ürdün'de 9 metre çapında ve 45 metre yüksekliğindeki 75 siloyu patlatma işini üstlenen, Türkiye'de de çok sayıda altyapı projesinde görev yapan patlatma uzmanı Mehmet Güler, Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası gelen talep üzerine hasarlı binaların hızlı ve güvenli yıkımı için bölgede inceleme yaptı.
Güler, deprem bölgesindeki hasarlı yüksek binaların güvenli şekilde yıkılması için, daha önce Türkiye'de kullanılmadığını belirttiği "yıkım güllesi" yöntemini önerdi.
Binaların durumuna göre uygun yıkım yöntemi
Güler, 6 Şubat'taki depremler sonrasında binlerce binanın hasar aldığını belirterek, kentlerin yenilenmesi için hasarlı bina yıkımının da hızla sürdürüldüğünü söyledi.
Bina yıkımında 3 yöntemin bulunduğunu belirten Güler, bunların patlayıcı, iş makinesi ve yıkım güllesi kullanılarak gerçekleştirilen yöntemler olduğunu kaydetti.
Binaların durumuna göre hangi yöntemin iş güvenliği, hız ve maliyet açısından uygun olduğunun tespitinin önem taşıdığını ifade eden Güler, "Uzun yıllardır yıkım sektöründe, başta patlayıcı maddeyle yıkım işi yapan İzmirli bir firmayız. Deprem bölgesinde de patlayıcı maddeyle binaların hızla yıkılabilmesi için özel sektör ve devlet kuruluşlarından gelip yerinde inceleme yapmam istendi. Oraya gittim. 14-15 katlı çatlamış, yan yatmış, kapılarında 'çok riskli bina' yazısı olan, içine girmenin yasak olduğu binaların içine girip inceleme yapılamadı. Dışarıdan yaptığım gözlemlerde kolonların patladığını, demirlerinin koptuğunu görünce içine girip, bizim patlayıcı yerleştirme imkanımız olmadığı ortaya çıktı." diye konuştu.
Bölgede yıkım için iş makinelerinin kullanıldığını dile getiren Güler, bazı binaların içinde inceleme yapılamadığı için doğru hesaplama yapılamadığını, bu nedenle de binaların çalışma sırasında iş makinelerinin üzerine devrilebildiğini söyledi.
Güler, bu yöntemin özellikle 14 kat ve üzeri binaların yıkımı sırasında can güvenliği ve iş makinelerinin zarar görmesi açısından risk oluşturduğunu kaydederek, "60-70 metre yükseğe kadar uzanabilen vinçler, kimseyi riske sokmadan bu gülleyle yıkım gerçekleştirebilir. Gülleyi Türkiye'nin her yerinde döküm işi yapan herkes üretebilir. Sahip olması çok hızlı ve uygun fiyatlı. Devletin elinde de kafes kollu vinçlerden oldukça fazla var." diye konuştu.
Türkiye'de çok katlı binaların geçmişinin çok eskiye dayanmadığını, o nedenle ekonomik ömürlerini tamamlamadıkları için yıkım ihtiyacı olmadığından yıkım güllesinin bugüne kadar kullanılmadığını belirten Güler, şöyle devam etti:
"İzmir'de iki ton ağırlığında yıkım güllesi ürettik. 80 santim çapında. 10 metre yukarıdan aşağı düşeyde ya da salınımda temas ettiği yere 20 tonluk bir güç uyguluyor. Deprem yönetmeliğine uygun üretilmiş, en sağlam betondan olan bir yapıyı tek darbeyle bile parçalayabiliyor, gülleyle çalışma yapılan bölgedeki molozlar çok fazla etrafa dağılmıyor. Güllenin üretimi kolay, her ilde dökümcüler kısa sürede üretebilir. Deprem bölgesinde yaptığım incelemelerde yüksek katlı binaların patlayıcıyla yıkılmasının mümkün olmadığını gözlemledim. Yüksek katlı binaların yıkım güllesiyle yıkılması, hiçbir riske girmeden gerçekleşebilecek durumda. Deprem bölgesinde ya da Türkiye'de kentsel dönüşümde nerede olursa olsun yüksek binaların hepsinde yıkım güllesinin kullanılmasını öneriyorum."
İş güvenliği uzmanı da bu yöntemi öneriyor
İş Güvenliği Uzmanı Cüneyt Karagülle de uzun kollu olmayan iş makinelerinin hasarlı binalara çok yaklaşmak zorunda kalabildiğini belirtti.
İş makinelerinin uzaktan çalışmasının yıkım güvenliğini artıracağını ifade eden Karagülle, "Yıkım güllesinin binayı olduğu yere indirme olanağı da var. Amaç bu yöntemle en az zarar vermek, insan canını koruyarak bu işleri yapmaktır. O açıdan bu yöntemi bir iş güvenliği uzmanı olarak öneriyorum." dedi.