Rastlantı sonucu son beş yıl içinde 3 kez Hasankeyf'e gitme olanağını buldum. Uzun bir dönemden beri tartışılan baraj konusu, nihayet Başbakan'ın temel atma töreniyle yeni bir şekle girdi ve toplumun yüreğine su serpmek için de "tarihi varlıkların" ayrı bir yere taşınacağı yönünde söz verildi.
Hasankeyf'in bulunduğu yöre, iki elin avuçiçini birleştirerek oluşturacağımız çukurluğa benzer biçimde bir arazi yapısına sahiptir. Gerçekten bu avuçiçi çukurluğun ön tarafı herhangi bir şekilde kapatıldığında oldukça önemli bir düzeyde su birikintisinin sağlanacağı kolayca anlaşılmaktadır. Oluşacak bu su birikintisi, yani baraj (!) Hasankeyf'i camisiyle, minaresiyle, köprü ayakları ve kalesiyle (tasa atılmış bir cisim görünümünde) en derin yerinde tutacaktır.
Yalnızca Türkiye için değil, tüm insanlığın da önemli bir kültür varlığı sayılan değerlerin başka bir yere taşınması nasıl olur?
Bir gidişimde "bilmem hangi" ağanın, başka bir yere taşınmış olan konağına bizi götürdüler. Olayı anlatan genç rehber, "bu konağın taşlarının tümü numaralanarak bilmem nereden nereye taşındığını ve birleştirilerek binanın oluşturulduğunu" söyledi. Böyle bir söyleme, 40 kişilik grup içinden ilk itiraz benden geldi. Çünkü taşlar çok yeniydi ve çok düzgün bir şekilde kesilmişti.
Şimdi düşünelim: Hasankeyf'in Dicle üzerine kurulmuş olan köprü ayakları, camisi, minaresi; her babayiğidin kolaylıkla çıkamuyacağı yükseklikte bulunan kale kalıntıları ve eşine başka bir yerde rastlanmayacağını bildiğim kapı üstü motifleri, ne tip bir taşımayla buradan alınabilir? Geçenlerde gazetelerden birinde "Hasankeyf köpükle kaplanıp taşınacak" diye bir haber okudum. Tam toplumumuza uygun bir öneri! Bekleyelim, çok daha orijinal taşıma şekilleri ortaya çıkacaktır!
Türkiye'nin bu konuya kafa yoracak insanları (ve tabii uzmanları) var. Onların dediklerine kulak verip bir yol seçilmelidir. Tek başına elektrik üretimi ve birkaç on yıllık gereksinim için bu varlığımız heba edilmemelidir. Olur olmaz konular üzerinde ülkemize değişik alanlarda uzmanlar davet edilmekte ve görüşler alınmaktadır. Bana göre bu konu da dünyaya açılmalıdır. Hasankeyf'i görüp duygulanmamak mümkün değil. Ama müzelerini Nasrettin Hoca 'nın türbesine dönüştüren bir toplumda, bu duygu kaç kişide uyandırılabilir? Temel atma töreni öncesinde, sabahlayarak eylemlerini ortaya koyan duyarlı insanlarımızı kaç gazete yazdı?
Sayın Emre Kongar 'ın bir sözcüğü, "kafakarıştırıcılar" ifadesi çok hoşuma gitmektedir. Şimdi de bir siyasetçimiz, "Barajın su seviyesi 31 metre aşağıda tutulursa Hasankeyf kurtulur" önerisinde bulundu. Korkarım biz değişik kafakarıştırıcılarla uğraşırken baraja su verme zamanı gelir geçer.