Hasankeyf Koordinasyonu, 12 bin yıllık tarihi antik kent Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı’nın yaratacağı tahribata ilişkin 54 sayfalık rapor hazırladı. Ilısu Barajı’nın tamamen su tutması durumunda, Dicle Nehri’nin 136 kilometrelik nehir yatağının baraj gölü havzasına dahil olacağı ifade edilen raporda, Dicle’nin kollarıyla birlikte 400 kilometrelik akarsu yatağının baraj suları tarafından yutulacağı kaydedildi.
Evrensel’de yer alan MA kaynaklı habere göre; "Sosyal Etkiler ve Göç" başlığıyla “projenin şiddet sarmalının en yoğun dönemde hayata geçirilerek hızlandırıldığı” kaydedilen raporda, 100 bin insanın yerinden göç etmek zorunda kalacağı belirtildi. 1990’lı yıllarda köylerin zorla boşaltılmasında yaşanan sorunlara değinilen raporda ayrıca, proje nedeniyle bölgede yaşayanların yerlerini terk etmek zorunda kalmaları durumunda benzer sorunların yaşanacağı ve Ilısu Barajı’nın bölgede göçü tetiklediğine işaret edildi.
Maliyeti bilinmiyor
Öte yandan raporda vurgu yapılan bir diğer konu ise, barajın maliyetinin Devlet Su İşleri tarafından 1 milyar 200 milyon avro olarak açıklanmasına rağmen bugüne kadar hükümetin bu konuya ilişkin açıklama yapmaktan kaçınması oldu. Uluslararası finans kuruluşlarının Ilısu için kredi sağladığını ancak yürütülen mücadeleyle Avrupalı birçok şirketin geri adım attığı vurgulanan raporda, 2010 yılında Halk Bank, Akbank ve Garanti Bankası'nın Ilısu'nun tüm kredisinin karşılanacağının açıklandığı fakat bugüne kadar esas kredi sağlayıcılarının kimler olduğunun açıklanmadığının altı çizildi.
İşsizlik ve göç
Ilısu Barajı’nın sular altında kalacak taşınmazların kamulaştırılmasında yaşanan sorunlara da değinilen raporda, kamulaştırma bedellerinin yetersiz olduğu, yurttaşların ya bölgede yapılan yeni yerleşim yerlerini ya da başka yerleşim yerlerine göç etmesi seçeneğiyle karşı karşıya bırakıldığı aktarıldı. Yeni yerleşim yerlerine göç edenlerin ise işsizlikle karşı karşıya olduğu dile getirilen raporda, göçün getirdiği işsizlik nedeniyle birçok kişinin kendi topraklarından koparak başka şehirlere göç ettiği belirtildi. Raporda yaşanacak göçlere ilişkin de şunlar kaydedildi: "Konsorsiyum veya DSİ, Batman ve Diyarbakır gibi kentlere göç edecek insanların sorunlarını çözmek için belediyelerle ilişkiye geçmemiş ve sorumlulukları olmasına rağmen herhangi bir önlem öngörmemiştir. Bu yaklaşımla, Ilısu Projesi’nin sosyal maliyetleri sorumsuz şekilde belediyelere yüklenmektedir. 90’lı yıllarda zorla yerlerinden göç ettirilip Diyarbakır ve Batman gibi bölge kentlerine gelen yüz binlerce insanın sorunları hâlâ büyük oranda çözülmemişken gelecek yeni bir göç dalgası kentleri daha da zor duruma sokacaktır."
Raporda, taşınmadan kaynaklı tarihi eserlere ve yapılara zarar verildiği dile getirilirken, Hasankeyf'te yıkımların ve tahribatın olağanüstü hal dönemiyle birlikte daha da arttığına vurgu yapıldı.
Dicle ve Hasankeyf’in alternatifi yok
Hasankeyf ve Dicle Vadisi için mücadelenin geç olmadığına işaret edilen raporda, Ilısu Barajı’yla birlikte binlerce yıllık ekosistemin yok olacağı, 12 bin yıllık Hasankeyf'in yok olacağı, 100 bin kadar insanın yerinden göç ettirileceği tespitine yer verildi. Ilısu'nun alternatifinin çok olduğu ama Dicle ve Hasankeyf'in alternatifinin olmadığına dikkat çekilen raporda son olarak, "Ilısu baraj projesi bir an önce durdurularak bölge insanlarının söz sahibi olacağı, sosyo-ekonomik standartları yükseltecek, kültürel ve doğal varlıkları koruyacak çözümler geliştirilmelidir. Su tutma sonucu baraj gölü Hasankeyf’e yetişse bile bu talepten vazgeçilmemelidir" ifadelerine yer verildi.