Su borularını döşemek için kazı yapan kepçeden toprakla birlikte altınlar da
yere dökülünce herkes şaşırdı. Kargaşada bazı altınlar ortadan kaybolsa da
arkeologlar tesadüfen ortaya çıkan “gömü”de dört küp altın ve gümüş mücevher
buldu. Şimdi bu altınların haramilere mi ait olduğu sorusu yanıt bekliyor.
Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı’nda ne diyor? “Şüheda (şehitler) fışkıracak
toprağı sıksan şüheda...” Yazının icadından sonra İslamiyetten önce; Anadolu’dan
adı bilinen 42 uygarlık gelip geçmiş! Bir de buna Anadolu’da yazı öncesinde
yaşamış çeşitli adsız uygarlıkları ve kavimleri eklerseniz, günümüzde toprağı
sıktığınızda yalnızca “şehitler” değil, “defineler (gömü)” de fışkırır
elbette!
Mardin’in Kızıltepe ilçesinde Sürekli (eski adı
Daimi) köyüne su boruları döşemek için yapılan kazıda bir kepçe,
kaldırdığı toprağı yana boşaltırken patır patır, çil çil altınlar dökülmez mi?
Benzeri pek çok örneğini verebileceğimiz bu tür olayların yaşandığı topraklar,
hiç kuşkusuz dünyada, Anadolu’dan başka bir yerde pek olamaz.
Kazıya katılan işçiler ve köylüler, kepçeden topraklar arasında dökülen
altınları görünce önce şaşkınlık geçirdi. Kısa süren şaşkınlığın ardından,
tahminen 40 kadar altın sikkenin yağmalandığı sanılıyor. Ancak 120 kadarı
kurtarılabildi. Olaya el koyan jandarma, durumu Mardin Müzesi’ne bildirdi. Müze
Müdürü Nihat Erdoğan’ın gözetiminde arkeologlar olay yerinde
kurtarma kazısına başladı.
Kepçe ile “kaçak” değil; su borularını döşemek için, köyün de adını taşıyan
höyükte müzenin bilgisi dışında “izinsiz” kazı yapılıyordu. Tesadüfen ortaya
çıkarılan bu “gömü”nün izinde giden Erdoğan ve yardımcıları, aynı yerde birer
metre arayla üç “gömü” daha buldu.
Beş bin yılın uzantısı köy
Ünlü “İpek Yolu” üzerinde olan, adını köyden alan, beş bin yıllık bir höyüğün
varlığı bu yörenin Anadolu ile; Mezopotamya ve İran arasındaki ticaret
bağlantısının “sürekli” olduğunu da gösteriyor. Kilise kalıntılarının varlığı
ise değişik inançlara ev sahipliği yaptığının da kanıtı.
İlginç olan bir başka nokta Sürekli köyüne 5 km ötede “Cildiz (kırk
hırsız / harami)” adında bir köyün varlığıdır. Dört gömünün yöredeki
bir “tüccara” mı, bir “soyguncuya” mı yoksa farklı kişilere mi ait olduğunu
söylemek güç. Yörede ortaçağda kervan soyguncuları, yağmacı aşiretler vardı.
İster istemez olay insana, “Ali Baba ve 40 Haramiler” masalını anımsatıyor!
Yörede “şaki-eşkıya” olgusunun 40-50 yıl öncesine değin sürdüğünü de
unutmayalım! Dört ayrı küpçükteki sikkelerin ve kişisel takıların çeşitliliği
gömülerin kervan ganimeti olasılığını da düşündürüyor.
Arkeologlar sekiz gün süren kazılarında, kepçenin saçtığından başka iki
büyük, bir küçük küp daha buldu. Dört küpün üçü sağlamdı, biri parçalanmıştı.
Dördü de höyükte, geç dönemlerden iki ocaklı bir evin tabanının altında, dört
metrekarelik bir alan içinde bulundu. Dört ayrı kaptaki buluntuların çeşitliliği
ve kişisel ziynet eşyası olamayacak kadar değişiklik göstermesi gömünün kervan
ganimeti olasılığını da akla getiriyor.
Altın ve gümüş sikkeler
Küçük küplerde çeşitli İslami dönemlerden, Bizans İmparatorluğundan ve
Venedik Dükalığından 344 sikke; büyüklerde ise 196 parça altın ve gümüş takılar
vardı. Takılar içinde bir altın kemer dikkati çekiyor. Bir küçük küpte 99 altın,
1 gümüş sikke ele geçti.
10-13. yy arasında değişik tarihlerde basılmış sikkelerin içinde;
İlhanlılardan Eyyubilere; ayrıca Aglebi, Fatimi, Memluk, Zengi, Abbasiler,
Celayirlilerden, Bizans İmparatorluğuna, Venedik Dukalığına, Kilikya
Ermenilerine, Trabzon Pontuslarına kadar çok değişik örnekler bulunuyor. 344
sikkenin 216’sı İlhanlı, 35’i Memluk, 7’si Bizans ve Venedik, 6’sı Anadolu
Selçuklu, 3’ü Zengi, 1’i Artuklu, 30’u da çeşitli İslam beylik sikkelerinden
oluşuyor.
Sikkelerin basım yerlerine göz atıldığında insanda, sanki “İpek Yolu”
üzerindeki bir “turistik döviz bürosunun kasasının varlığı” izlenimini veriyor.
Sikkelerin basım yerleri şöyle:
İran’da Tebriz, Kaşan, Sabzevar, Cürcan, Şehristan; Büyük Selçuklu
İmparatorluğunun başkenti, bugün Türkmenistan’da olan Merv; Irak’ta Bağdat,
Basra, Musul; Suriye’de Halep, Şam; Mısır’da Kahire, İskenderiye; Anadolu’da
Hasankeyf (Hısın), Mardin, Samsat, Malatya, Harran, Ani, Sivas, Samsun, Erzurum,
Erzincan, Amasya, Tokat, Alanya ve İstanbul.
Dikkati çeken sikkeler arasında İstanbul baskısı Bizans altın sikkelerin
birinde İsa tahtta otururken görülüyor. Venedik Dükalığı’ndan çeşitli altın ve
gümüş sikkelerin bazıları ise tek kolye ucu ya da bir kaçı birlikte kolye olarak
halkalarla gümüş zincire bağlanarak takı olarak kullanılmış. “Barış kenti
Bağdat” yazılı bir Celayir, İlhanlı Sultanı Gazan Mahmut, Ebu Said Bahadır,
Haçlı Seferlerine karşı koyan Selahaddin Eyyubi’nin kardeşi Ebu Bekir’in bir
sikkesi de gömüde bulunuyor.
Gömülerde bulunan altın sikke ve takılarda bozulma yoktu, yalnızca
tozlanmışlardı. Ancak, gümüşler, özellikle muskalar, tılsımlar ve takılar iyice
paslanmışlardı. Bulunduklarında ne olduklarını anlamak oldukça güçtü. Muskaların
içindeki kâğıtlar toz olmuşlardı.
Müzenin laboratuvarında temizlenen gümüş buluntular arasındaki kemer,
bilezik, yüzük ve çeşitli takılar temizlendikçe göz kamaştırdılar. Bazı dua
kutularının üzerleri “sfenks” ile betimlenmişlerdi. Sürekli Köyü gömü
buluntuları Mardin Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.