Hammadde Mücadelesi Kızışıyor



Yüksek teknoloji sektörünün can damarı olan nadir elementler, cep telefonundan iPad'e, düz ekrandan elektrikli otomobillere, teknolojik ürünlerin hemen hepsinde kullanılıyor. Ancak Avrupa sanayisi, giderek daha çok ihtiyaç duyulan nadir elementlerde neredeyse tamamen dışa bağımlı. Dünyadaki nadir elementlerin yüzde 97’sini elinde bulunduran Çin’in kendi artan ihtiyacını karşılamak için ihracatı kısması da Avrupa’da darboğaz korkularını artırıyor.

Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre Avrupa, bu nedenle yıllardır bu uluslararası pokerde nasıl rol oynayabileceğini tartışıyor. Avrupa Komisyonu’nun geçtiğimiz yıl şubat ayında açıkladığı hammadde stratejisi, pek çokları tarafından önemli ayrıntılar üzerine yeterince eğilmediği gerekçesiyle eleştirilmişti. Komisyon bunun üzerine geçtiğimiz Çarşamba günü bazı noktaları somutlaştırma yoluna gitti. Buna göre AB üye ülkeleri, şirketler, özel ve kamu araştırmacıları; hammaddelerin keşfi, çıkarılması ve işlenmesinde birlikte çalışacak, geleceğin teknolojilerini geliştirebilmek için güç birliği yapılacak.

Hedef 2020

Komisyon’un bu doğrultuda belirlediği somut hedeflere 2020 yılına kadar ulaşılması amaçlanıyor. En önemli adım, ithalata bağımlılığı azaltmak için kendi hammadde kaynaklarına yönelmek. Avrupa Komisyonu bu konuda ümitli. Avrupa’da yaklaşık 100 milyar euro değerinde yeraltı zenginliği olduğu tahmin ediliyor. Ancak yer ve deniz tabanı altındaki bu hazine 500 ila 1000 metre derinlikte bulunuyor. DW’ye konuşan Köln’deki Alman Ekonomi Enstitüsü’nden hammadde uzmanı Hubertus Bardt, bu planı değerli bir adım olarak nitelendirdi, ancak rekabet gücüne sahip olabilmek için masrafların kabul edilebilir düzeyde olması gerektiğine de dikkat çekti: “Biraz gecikmiş bir adım. Ama öngörülen hedeflerde başarıya ulaşılırsa, Avrupa doğru yolda demektir.”

AB Komisyonu da bu sorunun farkında. Bu nedenle erişilmesi zor elementleri uygun bir maliyetle ve etkili bir şekilde çıkarabilmek için yeni teknolojilere bel bağlıyor. Ayrıca doğal kaynakların yerini alabilecek kaynaklar geliştirilmesi, elektronik aletlerde kullanılan hammaddelerin çevre dostu bir şekilde yeniden dönüştürülmesi, planlar arasında. Tek bir AB vatandaşının şu an yılda ortalama 17 kilo elektronik çöpe neden olduğu düşünüldüğünde, bu miktarın 2020 yılına kadar 24 kiloya yükseleceği tahmin ediliyor.

AB ülkelerinin araştırma-geliştirmedeki bu güç birliği planının önündeki olası tek engel ise ayrıntılar ve somut uygulamada ulusal çıkarlardan kaynaklanabilecek çatışmalar. Avrupa Parlamentosu Yeşiller grubu başkan yardımcısı Reinhard Bütikofer, DW'ye verdiği demeçte, ülkeler arasında görüş ayrılıklarının hep var olduğuna dikkat çekti:

“Şu an da maalesef durum bu. Ülkeler tek çizgide ilerleyemiyor. Örneğin elektronik atıklar sorunu. Bunlar aslında çok önemli hammadde kaynakları. Çünkü içlerinde yeniden kullanılabilecek pek çok nadir element bulunuyor. Buna rağmen elektronik atıklar büyük ölçüde kaçak olarak dışarıya ihraç ediliyor, herhangi başka bir yerde yakılıp atılıyor. Bu hem toprağı zehirliyor, hem üçüncü dünya ülkelerindeki çocukların sağlığını bozuyor, hem de hammaddeler büyük ölçüde çarçur edilmiş oluyor.”

Gözler elektronik atıklarda

AB Komisyonu da bu sorunun farkında. Bu nedenle erişilmesi zor elementleri uygun bir maliyetle ve etkili bir şekilde çıkarabilmek için yeni teknolojilere bel bağlıyor. Ayrıca doğal kaynakların yerini alabilecek kaynaklar geliştirilmesi, elektronik aletlerde kullanılan hammaddelerin çevre dostu bir şekilde yeniden dönüştürülmesi, planlar arasında. Tek bir AB vatandaşının şu an yılda ortalama 17 kilo elektronik çöpe neden olduğu düşünüldüğünde, bu miktarın 2020 yılına kadar 24 kiloya yükseleceği tahmin ediliyor.

AB ülkelerinin araştırma-geliştirmedeki bu güç birliği planının önündeki olası tek engel ise ayrıntılar ve somut uygulamada ulusal çıkarlardan kaynaklanabilecek çatışmalar. Avrupa Parlamentosu Yeşiller grubu başkan yardımcısı Reinhard Bütikofer, DW'ye verdiği demeçte, ülkeler arasında görüş ayrılıklarının hep var olduğuna dikkat çekti:

“Şu an da maalesef durum bu. Ülkeler tek çizgide ilerleyemiyor. Örneğin elektronik atıklar sorunu. Bunlar aslında çok önemli hammadde kaynakları. Çünkü içlerinde yeniden kullanılabilecek pek çok nadir element bulunuyor. Buna rağmen elektronik atıklar büyük ölçüde kaçak olarak dışarıya ihraç ediliyor, herhangi başka bir yerde yakılıp atılıyor. Bu hem toprağı zehirliyor, hem üçüncü dünya ülkelerindeki çocukların sağlığını bozuyor, hem de hammaddeler büyük ölçüde çarçur edilmiş oluyor.”

Afrika ve Güney Amerika ile işbirliği

Bütikofer yine de tüm sorunlara rağmen AB ülkeleri arasındaki güç birliğinin Avrupa'yı Çin'in şantajları karşısında güçlendireceği görüşünde. Avrupa Parlamentosu'nun Alman üyesi, AB'nin kendi hammadde kaynakları yeterli olmadığından Afrika ya da Güney Amerika'daki diğer üretici ülkelerle hammadde ortaklıklarının geliştirilmesi gerektiğini belirtiyor.

“Bazı nadir elementlerde Çin çok dominant konumda. Ama bunun nedeni, aslında Avrupa ve ABD'nin buna karşı hiçbir şey yapmamış olması. Konu Çin'in tekel olması değil.”

Alman Ekonomi Enstitüsü'nden hammadde uzmanı Hubertus Bardt da Çin'e bağımlılıktan kurtulmanın sadece dış yardımla mümkün olacağı görüşünde. Bardt bu konudaki en önemli zorluğun, ithalat-ihracat dengesinin bozulmaması için pazarları açık tutmak olduğunu belirtiyor:

“Bu Çin ile de büyük bir tartışma konusu. Çin pazarlarını dışa kapıyor ve AB ile ABD'de yapılan üretimi kendine çekmeye çalışıyor. Uluslararası ticaret müzakerelerinde Avrupa'nın buna karşı koyması gerek. AB'nin kendi hammadde kaynaklarını kullanarak bağımlılığını azaltması buna yardımcı olacaktır.”