Sümer’e adımımızı attığımız ilk andan itibaren, bir yabancı olduğumuzu anlıyor mahalleli. Meraklı esnafların bakışları arasında muhtarlığı aramaya koyuluyoruz. En sonunda biri dayanmayıp; “Nereyi aramıştınız” diye soruyor. Muhtarlığın yerini sorduğumuzda garipsiyor; “Neden muhtarlığı arıyorsunuz ki, dönüşüm için mi?”.
Tedirgin bir yol tarifiyle muhtarlığa doğru yol alırken, eski bir mahallenin unsurlarına takılıyor gözlerimiz; köşe başında sohbet eden bastonlu amcalar, ayaklarımıza dolanan lastik toplar, torunlarını salıncaklarda sallayan ve çimlerin üzerine oturup dantel ören yaşlı kadınlar… Meraklı gözler fotoğraf makinesine takılırken, günlük akış bozulmasın diye hızla muhtarlığa giriyoruz.
"Mahremiyet alanı bırakmadılar bize..."
Muhtarlıkta meramımızı anlatırken köşede oturan amcalar heyecanlanıyor; “Bu mahallenin en eskilerindeniz biz, en doğru kişileri buldun sen.” Çay sohbetinin ardından ilk önce Hasan Amca yanıtlıyor sorularımızı; “1951 senesinden beri buradayım ben. Hep derme çatmaydı evler. Sonra dediler ki, ‘müteahhide ver’, verdik gecekondularımızı biz de. Kendi dairelerimizi aldık.” Dönüşümü soruyoruz, kızıyor; “Benim 3 tane dairem var. Şimdi beni yıkacak. Benim malımı alıyor, aldı da… Yerine bir artı bir veriyor bana. İçinde mutfak var Amerikan usulü…” Yanında oturan İbrahim Amca’ya dönüyor ve tekrarlıyor; “Amerikan usulü hem de 80 metrekare”. Birlikte gülüşüyorlar, “Öğrenci yaşasın orda”. Sonra, “Biz oraya gideceğiz” diye devam ediyor Hasan Amca, “Başka yolumuz yok”. Kendisi belediye başkanıyla görüşmeye de gitmiş. “Mutfak ayrı olsun, dedim, banyosu olsun. Şimdi evimde 7 kapı var. Bana tek kapılı bir daire veriyor. Yatak odasında var sadece, salona falan direk giriyorsun. Biz alışkın değiliz ki, çoluk çocuk… Ama konutlar yapılmış hazır. Gideceğiz yol yok”.
Dönüşümün önceki yıllarda neden gerçekleştirilemediğini soruyoruz, ikisi de “Halk istemedi” diyorlar, “Çok tepki gösterdi halk”. Şimdi mahalleliler ne tepki veriyor diye sorduğumuzda “Bazısı razı, bazısı razı değil” diyor Hasan Amca, “Çıkmam evimden diyenler de var. Ama belediye kabul etmeyenlere git diyor, başka yolu yok”.
Açıklama gereği duyan İbrahim Amca, tane tane anlatmaya başlıyor; “Şimdi bu yıkacakları yerde dükkanlar var. O dükkanlar değerini bulamadı. Daireler küçük, bizim insanımızın bir ev alışkanlığı vardır. Bu yeni yapılan belediyenin arsasıydı. Arsa’yı verdi belediye Kiptaş’a oraya ev yaptılar. Ama yapılan evlerin değerli kısmını başkalarına sattılar. Burada fakir fukaraya verilen daire diyelim, 60-80 metrekare… Şayet sana 70 metrekare ev veriyorsa, sen de 100 metrekare istiyorsan; o zaman fark ödüyorsun. Bu çok sıkıntı oldu bizim millete. Oldubittiye bağlandı garibanlar. İşte gariban bilmiyor ki; geliyor belediye ‘Başbakanlık kanun çıkardı’ diyor. ‘Kabul etmiyorsan al paranı, git’ diyor. ‘Gitmem’ dese bakıyor, koskoca okumuş etmiş adamları bile dinlemiyorlar. Biz ne yapabiliriz? Uyanık olanlar, anlaşıyorlar. Ama bize hiç uygun değil o yaptıkları. Bütün bloklar tek bir avluya bakıyor, hem de bir artı bir… Mahremiyet alanı bırakmadılar bize...”
Muhtarlıkta bulunan harita üzerinde yıkılacak alanı gösterip, oraya gitmemizi söylüyorlar. Oradaki birkaç esnafa soru sormak istiyoruz, aldığımız cevap “Ben öyle şeylerle uğraşıp başımı belaya almam” oluyor. En sonunda sokağın ortasında bulunan bir memleketli derneğine giriyoruz. Soru sormak istediğimizi söyleyince “Burada bedavaya bilgi yok, çayımızı içersen konuşuruz” diyor Ahmet Amca, çaydan bir yudum alınca başlıyor anlatmaya.
"Mahallenin birliği ve beraberliği bozuldu"
“Yapan bu projeyi kime göre, neye göre yapmış ben anlamadım” diyerek söze başlıyor. “Burada yaşayan çoluklu çocuklu aile… Bir artı bir yapmış, öğrenci evi gibi. Bir de üstüne para istiyor. Bazıları kabul etti taşınmayı. Bazıları satıp gitti. Ama o paraya bu yakınlarda ev alamadılar. Gittiler Bağcılar’da yer aldılar. Bir de borçlandılar üstüne. Hiç yoktan yere başımıza borç çıktı. Başkan geldi mahalleye; daha dayanıklı ve sağlam olacak, dedi. Hiç de iyi olmadı ama. İyi olduysa da büyük rant kesimleri için oldu, vatandaş için olmadı.”
Sohbetimizi duyan bir genç, konuyu merak edip yaklaştığı sırada, belediyenin mahalle toplantılarından bahsettiğimize kulak misafiri olunca sohbetimize dahil oluyor; “Apartmanları tek tek gezdiler. Bizim apartmanda ben ağırladım onları. Belediyeden de Kiptaş’tan da geldiler. Aynen arkadaşın söylediği gibi ‘iyi olacak, sizi mağdur etmeyeceğiz’ dediler. Yalan söylediler çünkü şuan mağduruz. Komşuluk ilişkilerimiz de bozuldu. İnsanlarla konuşuyorsun, toplantı yapıyorsun ‘Ben vermem evimi’ diyor; ertesi gün bakmışsın anlaşmış. Herkes kendi avantasının peşinde artık”.
“Mahallenin birliği beraberliği bozuldu” diye devam ediyor Ahmet Amca, “Bu durumun önüne geçip itiraz yapacak kişi de yok. Neden yok? Çünkü tek tek anlaşma yapıyorlar. Sıkıntı çok büyük ama kimse kimseye derdini açamıyor. Emlakçı da uyanık. ‘Sen al o daireyi, biz 1 milyara kiraya veririz orayı’ diyor. Ama işte daire alsak, en iyi ihtimalle Esenyurt’tan alınır. Yakın çevrede oturma şansın yok. O yaptıkları binalarda da komşuluk olmaz. Dağıtıyorlar çünkü. İşte şimdi millet onun peşinde, parsel pazarlığı yapıyor ki, konu komşusuyla hiç değilse bir arada olsun.”
Çayımızı bitirip, kafamızda sorularla mahalleden ayrılıyoruz; halk gerçekten yönetimlerin söylediği gibi kentsel dönüşüme hazır mı?