Steven Holl'dan Sörf ve Okyanus Müzesi: Cité du Surf et de l’Océan
Müzenin temel kaygısı, okyanus ve sörfün mekanda nasıl etkileri olabileceğini düşünmek.
Sörf, zaten denizde yapılıyor. Okyanus, bilindiği üzere, kara parçalarından arta kalan bölümler. Üstüne üstlük, suyun dibinde, su merkezli bir iş yapmak zaten güç. Ancak müze, oldukça ilginç bir sentezi gerçekleştiriyor. Müzeyi, müzenin içeriği ile bütünleştirmek kaygısı, müze tasarımının tümüne yansıyor.
Sörf müzesi gezerken, aklı dağılmaz mı insanın? Hadi, sörf yapamıyor olsun sevgili ziyaretçi, okyanus kıyısında gezmek varken, müze gezilir mi diye sormaz mı? Holl'un imzası haline gelmiş sulu boya çizimlerden anlaşılacağı üzere, burası kendini suya ve sörfe açan bir mekan, onlardan yalıtan değil.
Müzenin meziyeti zaten bunu kabul etmesinde. “Gökyüzünün altında” ve “denizin altında” şeklinde adlandırılabilecek bir ikili düşünce ile tasarımın ana hatları şekilleniyor. Merkezi bir plaza ufuk çizgisine yönelerek gökyüzüne açılıyor.
“Gökyüzünün altı” içbükey şekliyle ana açık mekanları oluşturuyor. Dışbükey tavan yoluyla da “denizin altında” bölümü, sergileme mekanlarını yaratıyor. Bu kıvrılmış tavan, video ve sergiler için kullanılıyor. Işık ve imgeler üzerinde canlı bir mekan oluşturulmuş.
Yapının mekansal özellikleri, daha girerken karşılaşılan rampalardan ve rampaların kıvrımlı “ekranlarının” arasında kol gezdiği hareketlilikten hissediliyor. Işığın ve görüntülerin sürekli akışı, su yüzeyinin devinimini hissettiriyor. Başka bir açıdan da, yeraltının kasvetinin tersyüz edilebileceğini gösteriyor. Zaten orası “yeraltı” değil, “sualtı”.
Müze, okyanusa doğru uzanan bir aksın üzerine kurulu. Bu aks, batıya doğru hafif bir kıvrım yaparak arazinin tektoniğini festivaller ve etkinlikler için uygun, doğal çevre için de uyumlu bir mekana dönüştürüyor.
Güneye doğru, masa tenisi ve kimi iç mekan sporlarının yapılabildiği bir mekan üretiliyor arazi üzerinde yapılan oynamalarla. Kaykay ile sörfün de akraba oldukları düşünülecek olursa, arazide bir de kaykay pisti mevcut.
Bu anlamda sporun sanatla, mimarinin de doğa ile birleştiği, yaşayan bir yapı oluşuyor.