İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)'nin girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla Venedik Bienali’nin iki ana mekanından biri olan Arsenale’de 2014-2034 yılları arasında tahsis edilen mekan sayesinde Türkiye, bu yıl ilk kez ulusal bir pavyonla Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde de yer alıyor.
Küratör Murat Tabanlıoğlu, proje koordinatörü Pelin Derviş, sergi ekibi Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan’ın katılımıyla 5 Haziran Perşembe günü yapılan Türkiye Pavyonu açılışında "Places of Memory" (Hafıza Mekanları) sergisi, uluslararası mimarlık dünyasına tanıtıldı.
Türkiye Pavyonu’nun açılış törenine, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Schüco Türkiye Genel Müdürü Can Eren, VitrA adına Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu Başkanı Atalay Gümrah, Häfele İcra Kurulu Başkanı Hilmi Uytun ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Rüstem Çetinkaya katıldı. TC Paris Büyükelçisi Hakkı Akil, Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım ve Kültürel İlişkiler Genel Müdürü Lale Ülker, TC Roma Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı Birinci Müsteşar M. Erkan Aytun, Kültürel Diplomasi Genel Müdür Yardımcılığı Daire Başkanı Cem Kahyaoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü ve Bakan Danışmanı Abdurrahman Çelik, Roma Kültür ve Tanıtma Müşavirliği Ataşe Yardımcısı Enis Uğur da katılımcılar arasında yer aldı. Açılışa ayrıca, mimarlar, akademisyenler, sanat profesyonelleri ve küratörler katıldı.
Türkiye Pavyonu, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın koordinasyonunda, Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğunda, Häfele’nin prodüksiyon desteği, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin katkısı ve TC Dışişleri Bakanlığı ile TC Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde gerçekleştiriliyor.
Bienalin “Absorbing Modernity: 1914-2014” temasını bireysel algı ve deneyimler üzerinden ele alan "Places of Memory" projesi, Taksim-Salıpazarı, Bâb-ı Âli ve Büyükdere Caddesi gibi İstanbul’daki üç bölgeye odaklanıyor.
Küratör Murat Tabanlıoğlu projeyi şöyle anlatıyor:
“İlk Uluslararası Mimarlık Sergisi’nin başlığını ve içeriğini oluşturan ‘yer/mekan’ ve ‘hafıza’ kavramları bu yeni mekanda atılan ilk adım olarak bir başlangıcı tespit ediyor. Pelin Derviş ile birlikte oluşturduğumuz geniş bir listenin değerlendirmesini takiben birlikte çalışmanın verimli olacağına inandığımız beş mimar/sanatçı arkadaşımızı davet ettik… Mimari üretimde olduğu gibi, bir projenin, tüm veriler göz önünde bulundurularak, ilk çizimlerden itibaren şekillenmeye başlamasına rağmen, ilerledikçe katkılarla gelişen doğal bir süreç olması bu çalışmada da tercih ettiğimiz yöntem oldu.”
“Mekansal nitelikleri korumak adına, sade ama cesur bir jest ile mekanın ortasına bağımsız bir duvar kurmayı tercih ettik. Duvarın ortasında, sergiye çalıştığımız bölgeler üzerine farklı ölçeklerde işler üreterek katılan sanatçı ve mimarların dördüne birer yüzey sunacak şekilde düzlemler yaratan bir yırtık var… Bu yılın genel teması içinde özellikle vurgulanan ‘mimarlar değil, mimarlık’ üzerinden tanımlamak ana fikri ile, bireysel algılama, hikaye etme ve hatırlama yoluyla serginin yönlenimlerine bir bakıma ayak uydurduk, üretimlerimizde bakışımızı farklı bakışlarla kesiştirdik.”
Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi, 7 Haziran 2014 tarihinde izleyicilerin ziyaretine açılacak. 23 Kasım’a kadar devam edecek bienalde, Rem Koolhaas küratörlüğünde gerçekleştirilen “Fundamentals” başlıklı ana serginin yanı sıra ülke pavyonları da yer alıyor.
Türkiye Pavyonu Hakkında:
Destekçiler
Türkiye’nin Venedik Bienalleri’nde uzun süreli bir mekanda yer almasını sağlayan kişi ve kurumlar arasında Akbank, Mehveş-Dalınç Arıburnu, Berrak-Nezih Barut, Ali Raif Dinçkök, Vuslat Doğan Sabancı, Füsun-Faruk Eczacıbaşı, Oya-Bülent Eczacıbaşı, Enka Vakfı, Nesrin Esirtgen, Eti Gıda San. ve Tic. AŞ, Can Has, Öner Kocabeyoğlu, MAÇAKIZI, Tansa Mermerci Ekşioğlu, Polimeks Holding, SAHA, Taha Tatlıcı, T. Garanti Bankası AŞ, Vehbi Koç Vakfı, Zafer Yıldırım, Yıldız Holding AŞ yer alıyor.
Bilim Kurulu
Türkiye Pavyonu’ndaki projeye, gerekli desteği ve danışmanlığı sağlamak amacıyla İKSV tarafından bir Bilim Kurulu da oluşturuldu. Bilim Kurulu üyeleri arasında, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arzu Erdem, İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Şehir Araştırmaları Merkezi Direktörü Prof. Dr. Murat Güvenç, Ağa Han Mimarlık Ödülü önceki Genel Sekreteri ve Dünya Mimarlık Topluluğu Başkanı Prof. Dr. Suha Özkan ve Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Tanyeli yer alıyor.
Atölye Çalışmaları
Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi sırasında katılımcı ülkelerden projeleri seçilenler bir panel dizisinde yer alacak. Türkiye panele, 31 Ekim Cuma günü 11.00-18.00 saatleri arasında Arsenale Corderie’de yapılacak uluslararası öğrenci atölyesiyle katılacak. Murat Tabanlıoğlu, İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı bünyesinde yürüttüğü stüdyosuna 2014 bahar döneminde devam eden öğrencileriyle birlikte bu programa yönelik bir hazırlık yapıyor. Çalışmaların Venedik’te bienal esnasında sergileneceği, tartışılacağı atölye programına Politecnico di Milano’dan bir grup öğrenci ile Türkiye’de Bilgi Üniversitesi’nde Mehmet Kütükçüoğlu ile çalışan öğrencilerin de katılması planlanıyor.
Places of Memory Kitabı
Projeye eşlik etmek üzere hazırlanan ve editörlüğünü Pelin Derviş’in üstlendiği kitapta, 2010 yılında Venedik Bienali 12. Uluslararası Mimarlık Sergisi İtalyan Pavyonu’nun küratörü Luca Molinari’nin, Murat Tabanlıoğlu, Pelin Derviş, Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Aslı Altay, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan ile yaptığı röportajlar yer alıyor. Kitabın tasarımını serginin iletişim malzemelerini de tasarlayan Aslı Altay (Future Anecdotes Istanbul) üstleniyor. Türkçe-İngilizce olarak basılan kitap, bienalde ve kitapçılarda satışa sunuluyor.
Kitaptan alıntılar:
Places of Memory (Hafıza Mekanları)
—Murat Tabanlıoğlu
“Özellikle son on yılda olağanüstü bir kentsel dönüşüm geçiren İstanbul gibi bir şehirde yaşıyorsan—bunun ilk anda kulağa bir klişe gibi geleceğinin farkındayım—gerçekte olup bitene bakmak hayati öneme sahip. Mimarlığın ve yapılı çevrenin sadece nesnesiyle, yani binalarla değil, bizimle de, yani bizim yerle ilgili hatıralarımızla ilişkili olduğunun farkında olarak, şunu sormak gerekiyor: Ya bunları kaybedersek? Kendi hatıralarımızı mı kaybetmek üzereyiz? Bir süreliğine yapılı çevreyi kendi deneyimlerimizle, geçmişimizle, öznel bir yaklaşımla ilişkilendirmeye çalışalım, bizim için ne anlama geldiğini hissedebilmek için.”
Reform-Reset-Revisit
—Ali Taptık
“Nostalji ve hafıza…. Bunlar bir şekilde birbirini besleyen iki farklı şey… Ben etrafımdaki şeylerin çok fazla, çok hızlı değiştiğini derinden hissetmeye başladım. Bu da beraberinde tuhaf bir tedirginlik, bir kayba uğramışlık hissi getiriyor… fotoğrafın kendisi dönüştürdüğünüz, ve dönüştürerek tarihin bir parçası kıldığınız bir olayla uğraşmak zorunda kaldığınız iki ucu keskin bir bıçak, dolayısıyla her zaman öznel, ve her zaman bir inşa süreci söz konusu… bana ait olmayan bir hafıza türüne de sahibim, yani buraların 50 ya da 100 yıl önce neye benzediğini gözlerimin önüne getirmeye çalışıyorum. Geçmişe yönelik belirli bir özlemim var, ama bunu romantikleştirmeden temsil etmeli veya yakalamalıyım… İmge kümelemesiyle belirli yerlerle ilgili durumları birbirleri arasında ilişkilendirmeye ve tüm bu farklı kentsel alanları birbirine bağlamaya çalışıyorum.
Modalities of the Spontaneous
—Alper Derinboğaz
“Büyükdere şu anda son derece belirsiz ve son dönemde şekillenmiş bir kentsel fragman. Orada tam olarak ne olup bittiğini anlamak son derece zor... Bununla ilişkili olarak, bu girift anları anlamak için süreç örüntülerine baktım. Günümüzün geçmişle ilgili kavrayışlarını inceleyerek bu mevcut parçalı durumun altında neler olup bittiğinin izini sürmeye çalışıyordum. Topoğrafyadan toplumsal değerlere veya siyasi manevralara uzanan, farklı durumlara—ve birçok şeyin dönüşmesine—sebep olan çeşitli katmanlar söz konusu. Bu izleri sürerken mimar, politikacı, şehir planlamacısı gibi aktörlerden bahsetmeye gerek bile yok. Perspektif değiştirmek ve bunların ardında ne yattığına bakmak, topoğrafya, altyapı ve bu dinamik şehri şekillendiren diğer şeylere dair veriye odaklanmak da mümkün. Aynı faktörleri bir araya getiren şehrin kendisi başrolü üstleniyor.”
Sonicfield-01
—Candaş Şişman
“Mekanı hissetmemizi sağlayan farklı hisler ve duyular vardır… ses üzerine geliştirdiğim işin çerçevesini oluştururken benim için önemli olan ses ile farklı ölçeklerdeki (makro-mikro) mekanlar arasındaki ilişki oldu… Farklı yerlerden sesler kaydedeceğim ama bu sesleri oldukları gibi kullanmayacağım. Bu yerlerdeki sesin kendine özgü yapısını keşfetmeye çalışacağım. Yapıların temel bileşenlerini çıkarabilmek için neredeyse mikroskobik bir bakışla yaklaşacağım, daha sonra bu yapının soyutlaması üzerine kurulu bir simülasyon, yeni bir ses yaratmaya çalışacağım… Birçok farklı ses kaynağından farklı zamanlamalarla gelen seslerin oluşturduğu düzensiz ve değişken yapılar ise benim için önemli olan bir diğer nokta. Bu şekilde hiç beklemediğiniz anlarda beklenmedik ses ilişkileri ve yapıları ortaya çıkıyor… Doğal bir fenomeni gözlemlemek gibi kontrolünüz dışında farklı olasılıkların bir araya gelmesiyle oluşan bir bütünlüğü deneyimliyorsunuz ve onun bir parçası oluyorsunuz. Bu noktada artık kaygı gütmekten veya kavramsal düşünüş biçimlerinden kopup bütünlüğün ve akışın bir parçası haline gelerek anı deneyimliyorsunuz.”
Recipes No 24 & First Geographies
—Metehan Özcan
“Hafıza hem kişisel deneyime hem de belirli bir bağlam içinde binanın farklı temsillerine dayalı. İnşaat bittikten ve insanlar bina aracılığıyla etkileşime geçmeye başladıktan sonra, bina başka bir şeye dönüşüyor. Kamusal ve kişisel fotoğraflar gibi imge katmanları da bir binanın hafızasını oluşturuyor; bina tekil bir bina olmaktan çıkıyor… kullanıcının hafızasıyla ve kimliğin temsili olarak hafızayla uğraşmayı seviyorum. Bir eve taşındıktan sonra iç mekanı hem ihtiyaçlarınız hem de kimliğinizin temsili doğrultusunda tasarlar, yaratırsınız. Her ne kadar evi özel alan olarak tanımlasak da, kamusal alanda kendimize biçtiğimiz rolün mekanı olarak da düşünebiliriz. Evde oluşturduğumuz mekan kurgusu, satın aldığımız mobilyalar ve nesneler olduğumuz kişi kadar, olmayı istediğimiz kişinin de tanımını kurarlar… iç mekana dair kişisel kararlara çoğunlukla toplumsal kodlar ve mimarlık kültürünün önermeleri rehberlik eder.”
Agoraphobia
—Serkan Taycan
“Kolektif hafızanın şehirde en yoğunlaştığı yer ise, elbette meydanlar. Meydanların tarihsel gelişim sürecine bakarsanız, şehrin nasıl dönüştüğünü de kolayca anlayabilirsiniz. Ama aynı zamanda meydanların kişisel anılardan oluştuğunu da bilirsiniz. Meydanlar şehir sakinlerinin toplandığı, fikirlerini paylaştığı, toplumsal olayları eleştirdiği yerlerdir…. ilk buluşmalarınızı gerçekleştirdiğiniz yerler, veya protesto mekanlarıdır. Şehir meydanı kamusal hafızanın yoğunlaşma noktalarından biridir. Bu bölgelerdeki meydanların hepsinin (Taksim-Karaköy, Büyükdere ve Bab-ı Ali/Sirkeci) İstanbul’un kamusal tarihi açısından önemli rol oynadığını düşündüm… Buradan da her şeyi birlikte, tek bir karede kolayca görebileceğim uzak bir konum seçerek şehrin hafızasını fotoğrafla tasvir etme noktasına geldim. Bu, meydanın röntgenini çekmeye benziyor.”
Reflecting Modernity: Atatürk Cultural Center
—Pelin Derviş
“Bina (Atatürk Kültür Merkezi, AKM) 23 yılda tamamlandı. Binanın temelleri 1946’da atılmıştı. Tamamlanması dönemin ekonomik ve siyasi koşulları yüzünden bu kadar uzun sürdü. Aynı dönemde dünyanın başka yerlerinde de yaşanmış birçok benzer vaka var. AKM örneğinde şehirde bir opera binası olmasını tutkuyla isteyen çeşitli aktörler vardı, mimarlar, tasarım ve mühendislik grupları, hükümet ve kültürel kurumlar gibi. AKM’nin planlama, inşaat ve işleyişindeki iniş ve çıkışlar Türkiye Cumhuriyeti’nin modern bir devlet ve toplum yaratma girişimindeki modernleştirme çabalarının dinamiklerini yansıtıyor.”