Güzel ‘Akademi’miz 127 Yaşında



Çağdaşlaşma tarihimizin “Osmanlı’dan Cumhuriyete aydınlanma” yürüyüşüne eşsiz katkılarda bulunan “Akademi”miz 127 yaşında... Şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde (MSGSÜ) dün kutlanan “yaş günü”, bu tarihsel yürüyüşün “kutsanma”sı gibiydi. Törende “MSGSÜ Devlet Konservatuvarı”ndan tenor Mert Süngü, soprano Dilruba Bilgi, ksilofonda Seçil Kuran ve perküsyonda Emil Kuyumcuyan, piyanoda Önder Cebeci ve Barış Özbilgin’le birlikte müziğin anıtsal eserlerini seslendirdiler.

Grafik Tasarım Bölümü Öğr. Üy. Prof. Melih Görgün’ün “Ulusaldan Küresele” konulu konuşmasının ardından “50 yıllık mezunlar”a plaketleri verildi. 2009’daki başarılarıyla ödül almış öğretim elemanları, öğrenciler ve mezunlara teşekkür belgeleri sunuldu; emekli olan akademik personel şükran plaketlerini aldılar; Osman Hamdi Bey Salonu’nda da “Güzel Sanatlar Fakültesi Mezunları-2009 Sergisi” açıldı...

MSGSÜ Rektörü Prof. Rahmi Aksungur, dünyanın en eski “çağdaş sanat” okullarından Akademi’nin “19. yüzyıldan 21. yüzyıl’a” akan “ulusal gurur”unu şöyle özetledi: “Türkiye’nin kültür ve sanat tarihi bu kurumun üyelerince yazılmıştır. Hemen tüm ressamlar, heykeltıraşlar, mimarlar ve yönetmenlerin yanı sıra Türk edebiyatının büyük isimleri de hocalık yapmış, yetişmişler; Türk kültür ve sanatı, burada şekillendirilmiştir...”

Cumhuriyet’in yüz akı

Akademinin tarihçesi, gerçekten de çağdaş kültür ve sanatımızın “cumhuriyetle bütünleşen” devrimci serüvenini simgeler... İlk müzecimiz, sanat tarihçisi, arkeolog ve ressam Osman Hamdi Bey tarafından ülkemizin ilk sanat ve mimarlık okulu 1 Ocak 1882’de “Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şâhâne” adıyla kurulur; 2 Mart 1883’te de Arkeoloji Müzesi’nin karşısındaki binada, sekiz kişilik öğretim kadrosu ve 21 öğrencisiyle resim, heykel ve mimarlık eğitimine başlar...

1914’te “kız öğrenciler” için resim ve heykel bölümlerini içeren “İnâs (kız) Sanâyi-i Nefîse Mektebi”nin açılması, dönemin belki de en “ilerici” adımıdır; “Cumhuriyet Devrimi” 1923’te kurulan “Tezyînât (süsleme) Bölümü”yle karşılanır; okulun bu “aydınlık” kimliği 1926’da Fındıklı’daki eski Meclis-i Mebûsân binasının (Cemile Sultan Sarayı) tahsis edilmesiyle ödüllendirilir. İnâs Mektebi ile Sanâyi-i Nefîse Mektebi’deki kız ve erkek öğrencilerin bir arada öğrenim görmeye başlamaları Cumhuriyetin çağdaş eğitime armağanıdır...

Sanâyi-i Nefîse Mektebi 1928’de “Güzel Sanatlar Akademisi” olduktan sonra yine Cumhuriyetin “üniversite reformu”na öncü katkılar yapmıştır. Hitler faşizminden kaçarak Atatürk Türkiyesi’ne sığınan sanatçı, düşünür ve bilim insanları önemli görevlere getirilir. Resim Bölümü Başkanlığı’nı Leopold Levy’nin üstlenmesiyle birlikte Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Tollu, Sabri Berkel, Ali Çelebi, Nurullah Berk, Zeki Faik İzer gibi ünlü sanatçılarımız da akademik kadrolara kazandırılır. 30’ların ikinci yarısında Heykel Bölümü Başkanlığı’na Rudolf Belling atanırken, Bruna Taut ve Robert Vorhölzer gibi dünyaca ünlü isimler de Mimarlık Bölümü’nü yönetirler. Aynı dönemde Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’nde kurulan Resim ve Heykel Müzesi de Atatürk’ün isteğiyle Akademi’ye bağlanmıştır...

Okulun daha 1957’de özerk hale getirilmesi, bölüm başkanlarının seçimle görevlendirilmesi ve özel sınavla öğrenci almaya başlaması da yükseköğrenim tarihimizin önemli ilkleri arasındadır. 12 Eylül darbesini “İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi” adıyla karşılayan okul, YÖK Yasası’yla “Mimar Sinan Üniversitesi”ne dönüşür; 2004’te ise “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi” adını alır...

Heykeltıraş rektör

MSGSÜ’nün rektörü, heykel sanatçısı Prof. Rahmi Aksungur, 1973’te başlayan öğrenciliğinden bu yana “Akademili”... 79’da diploma projesi “Üstün Başarı Ödülü” aldığından bu yana da çok sayıda başarılı esere imza attı. 2001’deki “Cumhuriyet Tarihi Düzenlemesi Sanat Eserleri Yarışması”nda birinci olan ve Ankara’daki Devlet Mezarlığı’nda uyguladığı projesi, Türkiye’de gerçekleştirilen ilk büyük kapsamlı heykel düzenlemesidir...

Sanatını tanımlarken “Heykelde mekân, kütlenin kendisi veya kuşattığı alan değil, kütlenin çekim alanının sınırlarıdır. Bu sınırları her birey kendi için belirler. Bu alan, bireyi eğer, büker, hatta yönlendirir” diyen Aksungur, okulunu tanımlarken de şunları söylüyor: “MSGSÜ, bünyesinde tüm kültür ve sanat bölümlerini eksiksiz bulunduran Avrupa’nın en büyük uzmanlaşmış üniversitesidir..”

Bir süredir özellikle “Boğaziçi kıyısındaki okul binaları”na yönelik “otel amaçlı özelleştirme” söylentileriyle uykuları kaçan MSGSÜ’lü öğrenci ve öğretim üyeleri, son 3 yılda 80’i uluslararası, 213’ü ulusal toplam 293 ödül aldılar… Prof. Aksungur, böylesine “ulusal onurumuz” olmuş bir başarıda okulun “kentle iç içe” konumunun da önemli payı olduğunu vurgulayarak diyor ki: “Günümüzde kültür ve sanata dayalı bir eğitim, amfilerin ve atölyelerin içine hapsedilemez; bulunduğu kentle ve sosyal çevreyle paylaşılır..”

Akademi’nin 127. yaşını kutlarken, Cumhuriyetimizin aydınlık kuşaklarına daha yüzlerce yıl “Atatürk’ün sanata armağanı” olan tarihsel mekânlarında hizmet vermesini diliyoruz...