İstanbul eski Büyükşehir Belediye Başkanı Ali
Müfit Gürtuna, her yıl 200 bin yeni aracın trafiğe katıldığı
İstanbul’da yapılacak üçüncü köprünün çok geçmeden bir dördüncüsünü zorunluluk
haline getireceğine dikkat çekti. Boğaz’dan üçüncü geçişin tüp tünel olmasına
karar verildiğini ve yapımının sürdüğünü anımsatan Gürtuna, “Şimdi geriye dönüp
tekrar üçüncü köprü konusunun gündeme gelmesi, kuzey ormanlarına göz dikilmiş
olması ile ilgili şüphelerimizi tetiklemektedir” diye konuştu.
Gürtuna, İstanbul Boğazı’na yapılması planlanan üçüncü köprüye ilişkin
soruları yanıtladı. Üçüncü köprünün güzergâhının Başbakan tarafından
belirlendiğini, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a da bunun
tebliğ edildiğini ve Topbaş’ın bu konuda bir inisiyatifinin bulunmadığını
kaydeden Gürtuna, konunun İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde
değerlendirmeye açılacağını belirterek, Meclis üyelerini partizanlığı bir tarafa
bırakmalarını ve İstanbul’un haklarını korumaya çağırdı.
Raylı sistem olmadan çözülmez
İstanbul’un artan trafik yükünün azaltılmasının toplu raylı sistemlerin
geliştirilmesi ile mümkün olacağını vurgulayan Gürtuna, “Toplu taşıma kavramını
eksenine almayan hiçbir çözüm İstanbul’daki irrasyonel tabloyu derinleştirmekten
başka bir şeye yaramayacaktır” dedi.
Gürtuna, İstanbul Boğazı’nda inşa edilecek üçüncü bir geçişin mutlaka raylı
sisteme entegre edilecek bir tüp geçit olması ve araçların değil, insanların
ulaşımının temel öncelik olması gerektiğinden hareketle; uzun araştırmalar ve
çalışmalar sonucunda tüp tünel olmasına karar verildiğini ve yapımının sürdüğünü
anımsatarak, “Şimdi geriye dönüp tekrar üçüncü köprü konusunun gündeme gelmesi,
kuzey ormanlarına göz dikilmiş olması ile ilgili şüphelerimizi tetiklemektedir”
diye konuştu. Gürtuna, her yıl 200 bin yeni aracın trafiğe katıldığı İstanbul’da
yapılacak bir üçüncü köprünün çok geçmeden bir dördüncüsünü zorunluluk haline
getireceğine dikkat çekti ve bunun kalıcı çözüm olmayacağını, çevre ve kentsel
kalite açısından daha büyük sorunlar doğuracağını dile getirdi.
Belediye Başkanlığı döneminde tamamlanan Ulaşım Master
Planı’na göre raylı sistem yatırımlarına ağırlık verilmesi, ulaşım
altyapısının tamamlanarak karayolu kapasitesinin artırılması, deniz ulaşımının
yaygınlaştırılarak payının artırılması ve ulaşım tipleri arasında
fizik-zaman-ücret entegrasyonunun sağlanmasının İstanbul için yegâne çözüm
olduğunu söyleyen Gürtuna, şöyle konuştu:
“Şu anda yapılmakta olan; çılgınca her boş alanı plansız, projesiz, yüksek
yoğunluklu imara açma uygulamasının getireceği sonuçların ise çözümü ya da
çaresi yoktur. Mevcut anlayış ve yaklaşımla; trafik dahil tüm altyapı sistemleri
çökmeye başlamış, bunun sonucunda da üçüncü köprünün çözüm olacağı
zannedilmektedir.”
Üçüncü köprü projesiyle kuzeyde arazi spekülasyonu ve arazi rantı
oluşturulduğuna dikkat çeken Gürtuna, bu rantın yeni imar rantları oluşturacağı,
kuzey ormanlarının tahrip edileceği ve su kaynaklarının yok olacağı uyarısında
bulundu.
Gürtuna, kuzeydeki yeni yapılaşma ve nüfus artışının sonucunda oluşacak rant
ile yeni ‘mutlu azınlıklar’ın türeyeceğini, acı bedeli ise; ulaşım yükü, çevre
problemleri ve yeşil alan mahrumiyeti olarak ‘çilekeş vatandaş’ın ödeyeceğini
ifade ederken bazı yetkililerin bu köprünün transit geçişleri İstanbul’un
merkezine girmeden yapılması için amaçlandığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını,
transit geçişlerin İstanbul trafiğinin yüzde 1’ini oluşturduğunu
vurguladı.
Birinci köprünün yanına yapılmalı
Kuzeyde yapılacak yeni bir köprü ile ulaşım probleminin temel sebebi olan
nüfus artışı tetikleneceğine işaret eden Gürtuna, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Esas olan problemin ortaya çıkmadan önlenmesidir. Bunun yolu da üçüncü köprü
değil, nüfus artışının önlenmesidir. Bu da imar planlarının istikrarı,
İstanbul’un hayat standardının yükseltilmesi hedeflenerek olabilir. Esas olan;
yüksek şehir standardı üretmek ve doğru planlama ile İstanbul nüfusunu tedricen
azaltmaktır. Ayrıca şu anda devam eden yüksek yoğunluklu yapılaşma rantından
vazgeçerek üçüncü köprüye ihtiyaç bırakmamaktır. Ama üçüncü köprüde ısrar
edildiği görülüyor. Bu durumda köprüde mutlaka ray geçişi de olmalı ve raylı
sisteme entegre edilmelidir. Bunun için de birinci köprünün hemen yanına inşa
edilmelidir. Beykoz-Tarabya arasına yapılacak bir köprünün üzerine ray koymanın
bir anlamı olmayacaktır. Bu raylı sistem nereden Boğaz Tüp Tünel’e entegre
edilecektir?”