"Günışığını Kapat, Suni Aydınlatma Yap, Bu Mimarlık Değildir"



Trakya Cam Sanayi A.Ş., tarafından geçen yıl ilki düzenlenen "Camdan Yansımalar Konferansı"nın ikincisi Yapı-Endüstri Merkezi'nde (YEM) gerçekleştirildi.Konferansta, insanlık tarihinin en eski malzemelerinden biri olan camın mimarlıktaki inovatif kullanımı ünlü mimarlar tarafından örneklerle anlatıldı.

Konferansın açılış konuşmasını Trakya Cam Pazarlama Grup Müdürü Ebru Şapoğlu yaptı. Şapoğlu konuşmasına 2014 yılının Trakya Cam açısından önemine değinerek başladı. 1974 yılında ısıcam ile ilk defa çift cam ürettiklerini belirten Şapoğlu, enerji tasarrufu ve çevre bilinci kavramlarına 40 yıldır hizmet ettiklerini vurguladı.

Trakya Cam olarak, Şisecam’ın düzcam grubunda olduklarını ifade eden Şapoğlu, 2 buçuk milyon ton üretim ile bütün dünyada hizmet veren global bir üretici olduklarını kaydetti.

Cam artık fonksiyonel bir malzeme

Şapoğlu, mimari ile camın arasındaki ilişkiden bahsederek; cephe kaplama, dekorasyon, emniyet ve güvenlik alanlarında camın kullanımına dikkatleri çekti. Mimaride kullanılan camda günışığından daha fazla faydalanma beklentisi olduğunu belirten Şapoğlu, bu ihtiyaçtan dolayı camlı alanların her geçen gün genişlediğine vurgu yaptı. Bütün bunların ısı yalıtımı, güneş kontrolü ve emniyet ihtiyaçlarını doğurduğuna dikkatleri çeken Şapoğlu, “Cam dekoratif malzemeden çok, artık fonksiyonel ihtiyaçların giderilmesinde en önemli kriter” şeklinde konuştu.

"Yeni ürün Isıcam Sinerji T"

Şapoğlu, ağustos ayında piyasaya çıkartacakları temperlenebilir yeni ürünleri Isıcam Sinerji T’den bahsetti. Şapoğlu, yeni ürünün ışık geçirgenliğinden ödün vermeden, ısı kontrolu sağlayan bir ürün olduğunu belirterek, “ısı kontrolu ve emniyet ihtiyacını aynı anda karşılayan yeni bir ürün bu. Ticari binalar, rezidans ve kış bahçelerinde kullanılabilir” dedi.

Şapoğlu’nun konuşmasından sonra, Bektaş Mimarlık’ın kurucusu Mimar Cengiz Bektaş, “Mimarca Cam” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Bektaş konuşmasında tasarladığı yapılardan örnekler vererek, cam kullanımının öneminden bahsetti.

"Hem eski, hem de yeni bir yapı malzemesi"

Ünlü mimar Bektaş, camın tarihini anlatarak konuşmasına başladı. Batı Anadolu’da yaptığı araştırmalardan bahseden Bektaş, yüzyıl öncesine kadar yapılarda camın bulunmadığına vurgu yaptı. Bugün cam olmadan bir yapının düşünülemediğini ifade eden Bektaş, insanın önce doğal cam olan obsidyen ile tanıştığını hatırlattı. İnsanın obsidyenden bıçak, balta, ok ucu gibi aletler ürettiğini ifade eden Bektaş, camın bundan sonra önemli noktalarda kullanılmaya başlandığını söyledi. Bektaş, “Cam bir anlamda çok eski bir yapı malzemesi, bir anlamda da çok eski bir yapı malzemesi değil” dedi.

"Cam bizim coğrafyamızın bir ürünü. Ama yeteri kadar değerlendiremedik"

Camın ilk defa Mezopotamya’da bulunduğunu belirten Bektaş, içi boş cam kapların M.Ö. 1500 civarında Suriye civarında yapıldığına dikkati çekti. Bektaş, camın Anadolu’ya M.Ö. 1300 yılında geldiğini ifade ederek, camın günümüze kadar olan serüveninden bahsetti. Bektaş, Araştırma Geliştirmenin (AR-GE) ülke ekonomisi için önemine değinerek, “Cam bizim coğrafyamızın ürünüdür. Ama malesef ülkemizde Araştırma ve Geliştirme ilerde olmadığı için camı yeteri kadar değerlendiremedik, bu alanda pek bir aşama kaydedemedik. Kendi coğrafyamızın ürünü olan mermeri bile işlemeden kitleler halinde yurtdışına satıyoruz. Onlar işliyorlar” şeklinde konuştu.

İstanbul'un gökdelenleri insan sağlığına zararlı

Camın yerinde kullanılırsa çok değerli bir malzeme olacağına kaydeden Bektaş, mimari tasarımın doğru yapılması gerektiğine dikkati çekti. İstanbul’da gökdelenlerin baş ağrısı gibi sağlık sorunları yarattığını belirten Bektaş, bu yapılardaki iklimlendirmenin insan sağlığına aykırı olduğunu ifade etti.

"Günışığını kapat, suni aydınlatma yap, bu mimarlık değildir"

Üniversitelerin oditoryumlarından örnek vererek konuşmasına devam eden Cengiz Bektaş, “Bu alanlarda yapılacak en küçük bir etkinlikte aydınlatmayı sağlamak için neredeyse 500 ampul yakmak zorundasınız. Memleketimin adı 'luca', ışıktan geliyor. Burası ışığın memleketi. Günışığını kapat, suni aydınlatma yap. Bu mimarlık değildir” şeklinde konuştu.

"Mantolama, insanı termosun içinde yaşamaya zorluyor"

Yapılarda enerji tasarrufunun önemine vurgu yapan Cengiz Bektaş, “Tasarımla bedavaya getirebileceğimiz ısı yalıtımını bile artık mantolama sistemi ile yapmaya başladık. Mantolama insanı termosun içinde yaşamaya zorluyor” dedi. Yaşanılan ülkenin coğrafyasının, ikliminin avantajlarının iyi değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Mimar Bektaş, “Dışarıdan gelenleri kopya etmek yerine, biz üretmeliyiz” dedi.

Konuşmasının sonunda Şişecam Topluluğu Araştırma ve Teknolojik Geliştirme Başkanı Prof.Dr. Şener Oktik, Mimar Cengiz Bektaş’a günün anısına bir hatıra plaketi sundu.