Hatırlayacaksınız. Başbakan geçen ay Moskova’da nükleer
santralı ihalesiz Ruslara yaptırma konusunu karara bağlamıştı. İmzalanan
Türkiye’de Nükleer Santral Tesisi Konusunda İşbirliği Ortak
Beyannamesi’ne göre santral “devletten devlete
anlaşma” yöntemiyle yapılacaktı. Devletten devlete anlaşma şu esasa
dayanır: Yabancı bir devletin ihracat garanti kurumu bir proje için gerekli
finansmanın büyük bir bölümünü veya tamamını sağlar. Türkiye, karşılığında, o
projeyi o ülkenin şirketlerine ihalesiz verir. Bu bağlamda söz konusu olan
şirket Rus devlet gaz şirketi Gazprom’un bir yan kuruluşu ve Türk ortağıdır.
Bu konsorsiyuma sürpriz bir rakip çıktı: Güney Koreli Korean Electric
Power Corporation (KEPCO). Şirket kaynaklarından aldığım bilgiye göre,
KEPCO da Türkiye’ye “devletten devlete anlaşma” modeli üzerine kurulu bir teklif
verecek. Teklifi Türkiye mi istedi yoksa Kore hükümetinin girişimiyle mi
yapılıyor, öğrenemedim. Güney Kore’nin elektrik tekeli olan KEPCO çoğunluğu
kamuya ait bir şirkettir.
Çin de Türkiye ile ilgileniyor
Geçen aralıkta GE, Westinghouse, Areva, Toshiba, Hitachi ve Mitsubishi Heavy
Industries gibi nükleer enerji devlerini geride bırakarak Birleşik Arap
Emirlikleri’nin 40 milyar dolarlık nükleer santral ihalesini kazandı. KEPCO’nun
Ruslarla karşılaştırıldığında birkaç avantajı var. Bunlardan ilki ucuzluktur.
KEPCO Güney Kore’deki nükleer santrallarında dört Amerikan sentin altında
elektrik üretiyor. Türkiye’deki fiyatı daha pahalı olmakla beraber muhtemelen bu
civarda olacak.
İkinci avantaj yerli katkıyla ilgilidir. KEPCO işi alırsa santralların dörtte
üçünü yerli endüstriyi kullanarak yapabilir. Belki şaşıracaksınız ama Türk özel
sektöründe böyle bir kapasite var.
Üçüncü avantaj enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesidir. Nükleer santralı
Rusya alırsa halen Türkiye’nin en büyük gaz tedarikçisi olan kuzey komşumuz
Türkiye’nin elektrik şalterlerinin büyük bir bölümünü kontrol eder duruma
gelecek. Güney Kore bağlamında böyle bir şey söz konusu değildir. Devlet desteği
nükleer enerji endüstri gibi büyük risklerin olduğu bir sahada belirleyici bir
unsurdur. Rusya ve Güney Kore dışında, şirketlerinin arkasında bu desteği olan
bir de Çin var. Çin’in Türkiye ile ilgilendiğini biliyoruz.