Kore Elektrik Enerjisi Şirketi KEPCO ile
Sinop’ta yapılması planlanan nükleer santral konusunda yapılan
görüşmeler çıkmaza girdi. Büyük bir olasılıkla taraflar ay sonundan önce
görüşmeleri durdurduklarını açıklayacak. Yedi aydır süren müzakereleri yakından
izleyen kaynaklara göre “beş-altı önemli noktada uzlaşmaya varılamadı.”
Bunlardan biri risk paylaşımı, yani nükleer sorumluluğun sınırı. Bu bir kaza
veya başka olağan dışı olay meydana gelmesi halinde, doğabilecek zararı hangi
tarafın ne kadar karşılayacağı meselesidir ve bütün ülkelerde en zor konulardan
biridir.
Bir başka konu teknoloji transferi ile ilgili. Türkiye ebediyen santral satın
alan değil, zaman içinde kendi santrallarını yapan hatta ihraç eden bir ülke
olmak istiyor. Tıpkı bir zamanlar Kore’nin istediği gibi. Anladığım kadarıyla
Koreliler bu konuda verici değil.
Bir başka anlaşmazlık konusu santralı yapıp işletecek şirkette hangi tarafın
ne kadar hisseye sahip olacağı. Sektör kaynaklarından aldığım habere göre
Koreliler hisse dağılımının yüzde 40 KEPCO’ya, yüzde 60 Türkiye’ye şeklinde
olmasını istiyorlar. Ayrıca kendi hisselerini üçüncü tarafa devretme özgürlüğü
talep ediyorlar.
“Koreliler bütün malzemeyi ve hizmeti kendi ülkelerinden getirip risk almadan
istedikleri zaman çıkıp gitmek istiyorlar” dedi bir kaynak. Bir başka
anlaşmazlık konusu Güney Kore’nin ticari risk mi alacağı, yoksa Hazine garantisi
mi talep edeceği. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın Hazine garantisine sıcak
bakmadığı biliniyor.
İşin bankacılık tarafı da var
Taraflar arsındaki müzakereler Ankara’da devam ediyor ama uzlaşma imkânı
neredeyse kalmamış gibi. Her ne kadar son sözü Erdoğan söyleyecek ise de
Yıldız’ı dinledikten sonra görüşmeleri sonuca götürecek bir mecra kalmadığını
anlayacağını sanıyorum. Büyük bir olasılıkla 11-12 Kasım’da Kore’nin başkenti
Seul’de toplanacak G 20 toplantısında taraflar el sıkışıp ayrılacaklar.
Toplantıya Başbakan katılacak.
Güvenilir kaynaklar Japonya ile temasların başladığını söylüyor. Anladığım
kadarıyla başka istekliler var. Ama bunlarla da anlaşmak kolay olmayabilir.
Türkiye’nin ilk santralını yapacak Ruslarla anlaşmaya varması nispeten kolay
oldu. Çünkü orada söz konusu olan Türkiye ile özel ilişkileri olan, gaz
tedarikçisi olması dolayısıyla Türkiye üzerinde yaptırım gücü olan bir devlet ve
bir devlet şirketi söz konusu idi. Rusya Türkiye pazarına girebilmek için ticari
mülahazaları kısmen arka plana iterek kontratı aldı.
Enerji Bakanlığı’nın Rusya ile varılan bu anlaşmayı bir model olarak alması,
ticari şirketlerle anlaşmayı imkânsızlaştırabilir. “Rusların kabul şartları
bankalar tarafından kredilendirilebilir değil. Batı’da kimse kabul etmez” diye
konuştu bir kaynağım.
Ticari şirketlerin Türkiye’de nükleer işine girebilmeleri için
“bankalaştırılabilir” bir yapı kurmaları şarttır. Bunun için de Enerji
Bakanlığı’nın bugün iştahını kapatan birçok koşulu kabul etmesi gerekecek.
Hazine garantisi ve nükleer riskin büyük bir bölümünün Türkiye tarafından
üstlenmesi bu şartlardan bazılarıdır.