Güneş Enerjisi Nabucco’dan Önemsiz mi?



Erdoğan-Putin-Berlousconi üçlüsünün imzaladıkları enerji anlaşmaları ile yeni taahhütler, Samsun-Ceyhan Boru hattı karşılığında nükleer santral gibi yeni tavizler, Çalık Grubu gibi ihya edilen hükümete yakın şirketler dönemi de yeniden canlandı. Kimse de “Yahu şu yenilenebilir enerji yasa tasarısı vardı. Aylardır Meclis’te bekliyor. Neden yasalaşmıyor” diye sormuyor.

Sahi neden yasalaşamıyor?

Tasarının önemli bir kısmını rüzgâr ve güneş enerjisine yapılacak yatırımların düzenlenmesi oluşturuyor. Güneş enerjisi dünyada giderek büyüyen bir sektör. Dünyada enerji üretimindeki payı 2006 yılında 6.7 cigavat iken 2008 yılında 15 cigavata ulaşmış. Avrupa güneş enerjisinde başı çekiyor. Ardından Japonya ve ABD geliyor. Türkiye, ise güney kıyılarının uzunluğu nedeniyle İspanya ile birlikte güneş enerjisi yönünden büyük bir potansiyele sahip. Uluslararası Enerji Ajansı, 2100 yılında toplam enerjinin “yenilenebilir enerjiden” üretileceğini ve bunun da yüzde 70’inin güneşten sağlanacağını öngörüyor.

Gelişmekte olan ülkeler de bunu çoktan fark etmiş durumda. Hindistan geçen hafta başında enerji planını açıkladı. Önümüzdeki 30 yıl için 19 milyar dolar güneş enerjisi üretimi için kullanılacak. Bu yıl yalnızca 51 MW (Megawatt) olan kurulu güç, 2020 yılında 20 bin MW’ye, 2050’de ise 200 bin MW’ye çıkacak. Hindistan 2020 yılında elektrik tüketiminin yüzde 8’ini fotovoltaik panellerden sağlayacak. İşin ilginci dünyanın karbondioksit salımında dünyanın 4. ülkesi konumundaki Hindistan’ın bu planı aralık ayında Kopenhag’da gerçekleştirilecek Uluslararası İklim Değişikliği Zirvesi’nden birkaç ay önce açıklıyor olması. Plan doğrultusunda güneş enerjisi yatırımlarına ciddi teşviklerin verilmesinin yanı sıra özellikle büyük binalara güneş enerjisi panelleri kullanma zorunluluğu da getirilecek. Eğer diğer konutlar güneş enerjisi alternatifini seçerlerse devlet elde edecekleri enerjinin fazlasını satın alma taahhütü de verecek. Burada şunu da vurgulamak gerekiyor ki Hindistan kullanılacak paneller ya da teknolojilerle ülkenin yeni bir ithalat cenneti olmasının da önlemini şimdiden almış durumda. Teknoparklar ve araştırma enstitüleri bu alana da yoğunlaşacak. Teknoloji geliştirme, güneş enerjisi arenasının can damarı olacak. Hindistan’ın tüm bu hedeflerine ulaşmak için şimdiden 100 bin mühendisini bu alanda çalıştırmaya başladığı belirtiliyor.

Aslında olaya Türkiye gözlüğüyle bakarsak, artan talep ve ilerleyen teknolojinin güneş enerjisinden elektrik üretimini de ucuzlattığını, TBMM’de onaylanmayı bekleyen yasa tasarısı geçerse, yatırımı 7-8 yılda geri ödeyecek güneş santralları kurmanın mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yasada Hindistan’ın açıkladığı ve burada kısaca birkaç tanesini özetlediğimiz maddelerden eser olmadığını da vurgulamalıyız. Çünkü Hindistan’ın uzun vadeli enerji planı düşünce sistematiğimizden bütünüyle farklı bir zihinsel yapının sonucu. İçinde yeşil enerji ile birlikte yeni üretim alanlarını, yeni teknolojik yapılanmaları da barındırıyor.

Peki, acaba biz güneş enerjisi teknolojisi geliştiriyor muyuz? Fotovoltaik panel üretimini yerli yapabiliyor muyuz? Yapamıyorsak neden?

Bir küçük bilgi notunu da arkadaşım Gila Benmayor’un Hürriyet gazetesindeki köşesinden aktarayım. Gila, enerji uzmanı bir okurunun “Desertec, Nabucco’dan önemli” diye başlayan bir e-postasını yazısına taşımış:

“Münih’te geçen 13 Temmuz tarihinde Siemens, Deutsche Bank, elektrik devleri Eon ve RWE tarafından kamuoyuna duyurulan Desertec Projesi, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun çöllerinden elde edilecek güneş enerjisinin Avrupa’ya aktarılmasını öngörüyor. Beraberinde aynen Nabucco gibi jeopolitik sayısız anlaşmayı getirecek olan proje 400 milyar Avro tutarında. Aynen Akdeniz Birliği öncülüğündeki ‘Akdeniz Güneş Planı’ projesi gibi Desertec Projesi de Türkiye’ye önemli bir rol biçiyor...” diyor.

Peki, bir daha soralım: Türkiye neden güneş enerjisine hak ettiği ilgiyi göstermiyor?